Önceki iki yazımda Kur’an-ı Kerim’i öğrenmenin, Kur’an-ı Kerim’e saygı ve Kur’an-ı Kerimi lafzıyla okumayı önemsemeyenlerle ilgi bazı açıklamalarda bulunmuş, sonraki yazımda Kur’an-ı Kerim okumanın faziletinden bahsedeceğimi ifade etmiştim.
Kur’an-ı Kerim’i okumanın faziletinin büyüklüğü ile ilgili o kadar çok Hadis-i Şerif var ki, bunları bir sayfaya sığdırabilmek mümkün olmamakla birlikte birkaç tanesini paylaşmak istiyorum.
İsteyen küçük bir araştırmayla daha fazla bilgiye ulaşabilir. İnsan bilgilendikçe daha fazla Kur’an-ı Kerimle hemhal oluyor.
Mesela, herkesin bildiği, ezberlenmesi çok kolay “İhlas Suresi” okumanın faziletini bilen bir kimse sürekli “İhlas Suresini” okumanın gayreti içine girer.
Her gün sayısız günah işleyen bir Müslümanın en çok ihtiyacı olan bir şefaat edicinin şefaatidir.
İşte Kur’an-ı Kerim’inde şefaat edici olduğunu Peygamber Efendimiz(s.a.v.) biz ümmetine bildirmektedir.
Efendimiz(s.a.v.):
“Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir” (Müslim)
“Kur’an’da otuz ayetten ibaret bir sure bir adama şefaat etti, neticede o kişi bağışlandı. O sure; Tebârekellezî biyedihi’l-mülk’dür.” (Ebû Dâvud) buyurmaktadır.
-Kimin sevap kazanmaya ihtiyacı yok?
Günah işlememenin çok çok zor hatta imkansız olduğu günümüz insanının sevaba ihtiyacı olmaması için kesinlikle Müslüman olmaması gerekir.
Heran her fırsatta sevap kazandırıcı güzel işler yapmanın gayreti içinde olmalıyız ki, sevaplarımız günahlarımıza karşılık gelebilsin.
Kur’an-ı Kerim’i yüzünden ve ezberden okumak çok sevaptır.
Efendimiz(s.a.v.);
“Kim Kur’an-ı Kerim’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben, elif lâm mîm bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm de bir harftir.” (Tirmizî) buyurmaktadır.
-En hayırlı ümmet olmak ister misiniz?
Ümmet olma şuurunda olan herkes en hayırlı ümmet olmak ister; istememesi düşünülemez!
Efendimiz(s.a.v):
“Sizin en hayırlılarınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir.” (Buhârî) buyurmuştur.
Çocuklarımıza Kur’an-ı Kerim’in öğretilmesi hususunda Efendimiz(s.a.v.):
“Çocuklarınızı üç hususta yetiştirin: Peygamber sevgisi, Ehl-i Beyt sevgisi ve Kur’an kıraati… Çünkü hamele-i Kur’an (yâni Kur’an hafızları) hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde peygamberler ve asfiyâ (yâni safâya ermiş olan Allah dostları) ile birlikte Arş’ın gölgesindedir.” (Münâvî)
“Kim Kur’an’ı küçük yaşlarda öğrenirse Kur’an onun etine ve kanına işler (Yâni Kur’ân’ın feyziyle nûrlanır.)” (Ali el-Müttakî)
“Ümmetimin en şereflileri, Kur’an-ı Kerim’i ezberleyen hafızlar ve gecelerini ihya edenlerdir.” (Suyûtî)
“Kalbinde Kur’an’dan bir miktar bulunmayan kimse harap ev gibidir.” (Tirmizî)
“Kur’ân okuyunuz... Çünkü Allah, içinde Kur’an bulunan bir kalbe azap etmez...” (Dârimî)
“Bir cemaat Allah’ın evlerinden bir evde toplanır, Allah’ın kitabını okur ve aralarında müzakere ederlerse, üzerlerine sekinet iner, onları rahmet kaplar ve melekler etraflarını kuşatır. Allah Teâlâ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında anar.” (Müslim)
“Kim Kur’an-ı Kerim’i okur ve onunla amel ederse, kıyamet günü ebeveynine bir taç giydirilir. Bu tacın ışığı, güneş dünyadaki bir eve konulduğunda onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur’an-ı Kerîm ile bizzat amel edenin ışığı nasıl olur, düşünebiliyor musunuz?” (Ebû Dâvûd)
“Allah, güzel sesli bir peygamberin, Kur’an’ı teganni ile yüksek sesle okumasından hoşnut olduğu kadar hiçbir şeyden hoşnut olmamıştır” buyururken işittim, demiştir. (Buhârî)
“Kim Kur’an’ı okur, onu güzelce ezberler, helâlini helâl, haramını haram kabul eder ve bunlara uyarsa, Allah bu sayede o kimseyi cennetine koyar. Ailesinden hepsi cehennemi hak etmiş on kişiye şefaat etme hakkı verir.” (Tirmizî)
“Allah şu Kur’an’la bazı kavimleri yükseltir; bazılarını da alçaltır.” (Müslim)