Konuyu birçoğunuz eminim çok iyi biliyorsunuz ancak bilmeyen olabilir diyerek özetleyeceğim. Detay merak eden internetten araştırabilir. İzmir Karşıyaka Belediyesi’nde bir nikah salonunda, tören esnasında dua edilirken nikah memuru, ‘Burası kamu kurumu, burada dua edemezsiniz, duayı evinizde edersiniz’ diyerek mikrofonu alarak engellemeye çalışıyor. Duaya mikrofonsuz devam edip bitirmeye çalışan misafir, bu kez salonda açılan yüksek sesli müzik ile sabote ediliyor. Kamuoyunda büyük tartışmalara yol açan bu olayın ardından özel günlerinde dua etme geleneklerine bağlı olan kesim ile konuyu yine laikliğe bağlayarak çarpıtmaya çalışan kesim ikiye bölündü. Hatta konuyu liyakate, ekonomiye, mültecilere bile dayandıranlar oldu.
Neymiş efendim, buna izin verilirse başka bir gün mahkeme salonlarında duruşmadan önce Kur’an okumaya başlanabilirmiş! Mahkemede şahitlere hala yemin ettirildiği unutanlara bir sorum olacak: o yemin ne üzerine ettiriliyor? Adaletin hatırlatılması için dini ve vicdani değerlerin göz ardı edilmemesi için değil mi o yeminler? Neden Allah kelamından bu kadar rahatsız oluyorsunuz? Hem inanan bir insan için duanın yeri veya zamanı olur mu? Dünyada tüm milletler dinini özgürce yaşayıp ritüellerini uygularken neden sadece Müslümanlar engelleniyor, zulüm görüyor, zorbalığa maruz kalıyor? Hiç düşündünüz mü?
Devletin din ve vicdan özgürlüğüne saygı göstermesi gerekir. İsteyen düğününde, nikahında dua eder isteyen iş yeri açılışında Kur’an okutur. Bu inanç meselesidir, siyasetle, devletle alakası yoktur. Hristiyanlar kilisede evlenirken sesi çıkmayan sözde modernlerin, medeniyetçilerin kendi vatandaşının inancına, değerlerine zerre saygı duymuyor olması ne acı! Herkesin inancı kendine, buna lafım yok ancak kendisi inanmıyor diye inanana baskı uyguluyor ise burada adaletten, özgürlükten bahsedilemez. Hiçbir Müslüman, inanmayana görüşünden dolayı zulmetmiyor. O halde inanmayanın da başkalarının dinine, ritüeline müdahale etme hakkı olamaz.
Devlet memurlarının ve yöneticilerinin de bu kurala bağlı şekilde hareket etmesi, şahsi görüşlerini ve inançlarını bulunduğu makamın gücünü kullanarak halka yansıtması ve zorbalık yapması suç sayılmalıdır. Umarım adalet yerini bulur ve o nikah memuru cezalandırılır. Aksi halde ‘laiklik’ değil ‘adalet ve özgürlük’ kavramları zarar görecektir.
Batı’da din, siyasetten daha önemli
ABD başkanları, seçildikten sonra kilisede dua ederek ve İncil’e el basarak gerçekleştirdikleri yeminlerin ardından göreve başlıyorlar. Bu dini ritüeller, ABD ve İsrail’in taviz vermedikleri siyaset ve tören gelenekleri arasında yer alıyor. ABD, kurulduğu günden beri siyasi arenada dini unsurları yoğun bir şekilde kullanıyor. Hatta ABD başkanları, toplumsal ve dini değerlerin en önemli temsilcileri olarak görülüyor.
Yunanistan’da seçimleri kazanan başkanlar da Papaz huzurunda İncil’e el basarak yemin etmeden göreve başlamıyorlar. İspanya’da ise aynı törenler kral huzurunda yine dini inançlarına uygun şekilde gerçekleştiriliyor. Durum Almanya’da da aynı… Ne Yunanistan’da ne de diğer Avrupa ülkelerinde, göreve başlamadan önce kilisede dua edildi, kutsal kitaba el basıldı diye “Laiklik elden gidiyor” diye yaygara koparılmıyor.
Avrupa ülkelerinde seçimi kazanan kiliseye ve İncil’e; İsrail’de ise Tevrat’a koşuyor, göreve duasız ve yeminsiz başlayan olmuyor. ABD’de yemin merasimlerinde 234 yıldır kilisede dua ve İncil’e el basma ritüeli gerçekleştirilmesine rağmen görüldüğü gibi bunu yaptıkları için laiklik elden gitmiyor! Bir başkan dua etti diye ülke parçalanmıyor.
Joe Biden göreve başlamadan önce 1893’ten bu yana Biden Ailesi’nin mülkiyetinde olan İncil’e el basarak yemin etti. Yani Joe Biden o İncil’i evden getirdi. Kimseden ses çıktı mı? Bir de bu sahnenin Türkiye’de yaşandığını düşünün! Erdoğan, göreve başlamadan önce kendi evinden Kur’an getirip el basıyor, Allah’a ve inandığı İslami değerlere yemin ederek göreve başlıyor. Aman Allah’ım, bu da mı başımıza gelecekti, gitti laiklik! O gece dar kafalıların, Batı’nın ve ülkemizde satın aldıkları ya da etki altına aldıkları kuklaların uykusu kaçar. ‘Ülke bölünüyor, şeriat geliyor, laiklik elden gidiyor’ çığlıklarıyla milleti sokaklara dökerler.
Türkiye’de en ufak bir dini söylem, en ufak dini ritüelin kamera karşısında yapılmış olması İslam’ı baltalamak isteyenlerin malzemesi haline geliyor. Laikliği kullanarak ülkemizde kargaşa yaratmak isteyen Batı’nın kuklaları ve muhalefeti düşmanlık yapmak zanneden medya kuruluşları, Avrupa’da siyasetin en tepesinde Hristiyanlık ritüellerinin yer aldığını görmüyor mu? Buna neden kimse laf edemiyor?
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yeni seçilen milletvekillerinin yemin törenlerinde dini argüman kullanılmaz, toplumsal değer barındırsa da kahramanlık şiirleri okunamaz, türküleri söylenemez. Hele hele Kur’an’a el basmak! Aman haa! Cıssss!...
Medeniyet ve gelişmişlik açısından örnek alınan Batı’nın, dini ve toplumsal değerlerine bağlılığını neden örnek alamıyoruz? Bizim Amerikan halkından neyimiz eksik? Cevabı Türk milleti dışında tüm milletler biliyor aslında. Satın aldıkları maşalara, kuklalara, teröristlere sırf bu yüzden yatırım yapıyorlar. Zira çok iyi bildikleri bir gerçek var: Türk milleti dinini ve değerlerini iyi bilir ve uygulamaya başlarsa Batı’nın hakimiyetini sona erdirir.
Son olarak din dediğimiz şey tüm hayatı kapsar. Bunun yeri, mekânı olmaz. Kural, kuraldır. Kur’an okumaktan, dua etmekten zarar gelmez. En büyük zarar cahillikten gelir. Nisa Suresi 135. Ayette şöyle buyurulur:
“Ey iman edenler! Kendinizin veya anne babanızın ve akrabanızın aleyhine bile olsa adaleti ayakta tutun, Allah için şahitlik eden kimseler olun. (İnsanlar) zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.”
Merak etmeyin, nikahta dua edildi diye laiklik çökmez, şeriat gelmez. Mevcut kafalarla, sistemle şeriat gelse zaten o şeriattan da halka hayır gelmez. Mevcut yönetim zihniyetiyle gelen şeriat sadece İslam’a zarar verir. Adalet sistemle olmaz, vicdanla olur. Kendi halkına bu kadar vicdansız davranan insanlar, dünyanın hangi sistemini getirirse getirsin orda adalet sağlanamaz.