Müslüman kardeşin sana kötülük ederse, sen o kötülüğü iyilik
yaparak def’ et.
Müslüman kardeşin öfkelenirse, sen öfkeni dizginle, öfkeye karşı
öfkeyle cevap verme.
Müslüman kardeşin sana beddua ederse, sen ona hayır dua et.
Müslüman kardeşin sana “Allah seni ıslah etsin!” derse, sen âmin
ecmaîn de.
Biri sana eşeklik ederse, sen ona eşeklik etme, insanlık et.
Nefsini öyle kötüle ki, bütün cihan halkı seni kötülemekte
birleşseler, senin kendini kötülediğin kadar kötüleyemesinler.
Kendi günah, ayıp ve kötülüklerine üzülmekten ve ağlamaktan,
başkalarının günahlarını ve noksanlarını göremez ol.
Müslümanların ve insanların kurdu olma, onların meleği ol.
Yüzde yüz suçsuz olduğun halde haksızlığa ve hakarete uğrarsan,
cevap verme, Allaha sığın.
Bir sille yersen, vurana değil, Vurdurana bak.
Müslümanların, istemeden ve araştırmadan gizli günah ve ayıplarına
muttali olursan onları gizle, sakın faş etme; Settarü’l-‘uyub olan
Hak Teala senin de günahlarını örtsün.
Sana merhamet edilmesini istiyorsan, sen merhametli ol.
Cimrilerin yemeğini yeme, dert olur; cömertlerin yemeğini ye, şifa
olur.
Yüksekten düşen kurtulmaz, sen zeminde ol.
Hiç ol, hiçe bir şey olmaz.
Sadece bakma bakar gibi, gören ol.
Yaşça ve ilimce büyüklere hürmet et.
Küçüklere merhamet et.
Tefrika, fitne ve fesat çıkacaksa, gerektiğinde hakkından feragat
et.
Ağlarsan yürekten ağla, sakın paralı ağlayıcı olma.
Az, basit, küçük, yavan nimetlerle mutlu olma sanatını öğren.
İyiliklerini ve güzelliklerini sakla.
Faydasız ilim ve kültürden Allah’a sığın.
Ortada gezinme, ayak altında kalırsın, kenarda dur.
Mağrur olma, belânı bulma.
(İkinci yazı)
Evet Vazifeliyim
DEVAMLI olarak hep aynı konuları işliyorsun, tekrarlıyorsun
diyorlar. Doğru bir tesbittir. Bundan şikayet ediliyorsa
yanlıştır.
Niçin?.. İhmal edilen, terk edilen, hafife alınan, önem verilmeyen,
bazen gündemden tamamen çıkartılmış olan, bazen listenin sonlarına
konulmuş olan temel islamî kavram ve değerleri tekrar ediyorum.
Nedir bunlar: İtikadın tashih edilmesi… Beş vakit namazın ikame
edilmesi (dosdoğru kılınması)… Zekatın Kur’ana, Sünnete, Şeriata,
fıkha göre dosdoğru verilmesi, zekat uğrularına kaptırılmaması…
Müslümanların tek bir Ümmet olması… Bu Ümmetin başında râşid bir
İmam bulunması ve mü’minlerin bu kâmil zata biat ve itaat etmesi…
Ümmetin bir Şûrası bulunması ve işlerin meşveretle halledilmesi…
Bir Ümmet Fetva Heyeti bulunması… Tasavvuf ve tarikat hizmetlerini
tanzim ve teftiş için bir Meclis-i Meşâyih bulunması…
Müslümanların, Tevhidî eğitim yapacak bir eğitim sistemleri ve
İslam Mektepleri olması…
Kapatılmış olan İslam Medreselerinin yeniden açılması… Kapatılmış
olan tekke, zaviye ve dergahların yeniden açılması… Ülkede, hayatta
İslam ahlakının geçerli olması… Müslümanların Kur’anî yazı ile
Türkçe okuma ve yazma bilmeleri; Osmanlıca gazeteler, dergiler,
kitaplar yayınlanması… Ehl-i Sünnetin müdafaası, ehl-i bid’atin red
ve cerhi… Bunlara benzer konuları tekrar edip dururum.
Bu tür yazılar yazmak, tekrarlayıp durmak senin vazifen midir?
Cevap: Elbette vazifemdir. Bendeniz okur-yazar Sünnî bir
Müslümanım, Allah bana az çok yazı yazma, düşünme kabiliyeti
vermiş, yukarıda saydığım ve saymadığım ana islamî değerleri
yazmam, savunmam, hatırlatmam vazifemdir. Bunu, kendim için
vacibü’l-îfa (yerine mutlaka getirilmesi gereken) bir hizmet
bilirim. Yukarıda saydığım konuları anlatmak, öğretmek, hatırlatmak
bir emr-i mâruf ve nehy-i münker vazifesidir. Bu vazifeyi
lisanla=yazı ile yapabilecek imkan ve fırsata sahipsem, terk ve
ihmal etmem hatâ olur.
Ama sen bir din alimi değilsin… Doğrudur, din alimi değilim ama
yazdıklarım zaruriyat-ı diniyedendir, İslam’ın iki kere iki eder
dörtleridir. Din alimliği ve mürşitlik taslamamak, aczini itiraf
etmek, tahrif ve tağyir etmemek şartıyla yazılabilir. Alim olmayan
bir Müslümanın din kardeşine itikadını tashih et, namazını kıl,
zekatını ver, ihlaslı ol demesi gibi.
Bütün doğru inançların, hayırlı iyi işlerin, güzel şeylerin
Müslüman halka çocukluktan mezara kadar sık sık tekrarlanması,
hatırlatılması gerekir.
İnsanların anlayacakları bir lisan ve üslupla ve en güzel tarzda
hidayete çağırılması gerekir.
Bir yerde yangın çıkarsa kısık sesle bir kere yangın var demek
yeterli olur mu? Pencereyi açacaksın, avazın çıktığı kadar yangın
var yangın var, yardıma gelin diye feryat edip duracaksın.
Müslümanlar bin hizbe, fırkaya, cemaate ayrılmış, birlik ve ittihad
yıkılmış, korkunç bir kaos ve anarşi var; bir kere yazmakla iş
biter mi?
Şu hususu da tebarüz ettireyim: Bendeniz sadece ana konularda
yazmıyorum, zaman zaman cam sanatı, otomobil dizaynı, topraktan
veya samandan bahçeli evler inşası gibi konularla ilgili yazılar da
kaleme alıyorum.
Yazmaktan hoşlanmadığım halde Cemaat-İktidar savaşını da
yazıyorum.
Ömrümü günlük dedikodularla, polemiklerle, hava cıva boş konularla,
abes işlerle, tencere dibin kara kavgalarıyla, yatak odalarına ve
ofislere konulan böcek hikayeleri ile bitirmek ve tüketmek istemem.
Bu konularda yazarsam kerahetle yazarım.
Hiç kimse yazılarımı okumakla mükellef değildir.
Uyarıcı feryatlarımı kimse yadırgamasın. Yangın bacayı sarmış,
elbette feryat edeceğim. Komşular uyanıp rahatsız olmasın diye
yangını haber vermemek doğru olur mu?
Mütebessim (gülümser) yazılar kaleme al diyenler var. Çiçekler
papatyalar, kırlar, mavi deniz, ak bulutlar… Arada sırada nâdiren
onları da yazıyorum.
Herkes vazifesini yapsın. Bendeniz, bu nâçiz, yazımın başında zikr
ettiğim ana konuları ve benzerlerini elimden geldiği, aklımın
yettiği derecede yazarak, feryat ederek vazifeye devam
edeceğim.
Beş vakit namaz, sahih bir imandan sonra İslamın ikinci temelidir.
Kur’an-ı Kerimde namaz farzı ve emri bir kere mi geçiyor? Hayır,
defalarca… Biz kulların da, namazı hayatımız boyunca tekrarlamamız,
gündemde tutmamız gerekir, bir kere söylemek veya yazmakla
vazifemiz bitmez.
Tekrarlar oluyorsa, bunlar birilerine kesel veriyor ve onları
rahatsız ve tedirgin ediyorsa kerem buyurup fakiri afvetmelerini
istirham ediyorum.