Temeli bozuk cumhuriyet!..
Bir düzen, bir rejim kendisi ile ne zaman iftihar edebilir?
Mevcut düzeni, rejimi ile büyük işler başarır, halkını mutlu ve müreffeh edebilirse iftihar edebilir değil mi? Oysa bizde iş tam tersinedir...
Bugün bu cumhuriyetin ne iftihar edebileceği tek bir eseri vardır ne de dün vardı... Hattâ dünü bozuk olduğu içindir bugünkü bozukluk...
Küba sağlık turizmi ile para kazanıyor. Fahiş bir bedel de ödenmiyor tedaviler için.. Çağın kâbusu kanser hastalığının aşısını onlar yapmış... Üstelik burada onbinlerce lira harcarken orada neredeyse bedava tedavi oluyorsunuz.. Şimdi bu ülke düzeniyle, rejimi ile iftihar etse hakkıdır..
Peki biz neyimizle iftihar edebiliriz? On yılda 15 milyon... Pöhhh.... Pekâlâ o gençler ne yaptı 95 yılda? Behey utanmazlar!. Tayyareden geçtik, daha yüzde yüz yerli ve millî bir otomobiliniz bile yok...
Ünlü tarihçi İlber Ortaylı, “Atatürk’ün hayalindeki ülke beynelminel kültürü benimseyen bir Türkiye” demiş.
Demiş ama beynelmilel kültür ile abad olunur mu dememiş... Hocayı andımıza kadar birçok konuda konuşturmuş Hürriyet. Lâkin elbette gerçek, yalansız tarihi anlatamazdı hoca. Netekim anlatamamış da.
Hocalar gerçekleri anlatabilse, bozuk düzenle gelinen noktanın hezimet olduğunu da söylemeleri gerekecekti... 95 yıllık cumhuriyet hayırlı bir düzen kuramamış, fazilet ve erdemler cumhuriyeti olamamış, tek adam ve şefler elinde, karakuşî kararlarıyla inkılâblar uğruna idam sehbaları kuran, bozuk ve totaliter bir rejim olmuş devr-i sábıkta..
Ve böylece ne olmuş? Temelleri diktatörlük devr-i sábıkına dayanan ve bir türlü fazilet rejimi olamayan bozuk bir cumhuriyet çıkmış ortaya...
Şimdi istediğin kadar kutla, parlak yaldızlı sözlerle hutbeler irad et... “Kral çıplak” diyemedikten, bozuk düzen devam ettikten sonra kıymeti var mı?
* * *
OdaTv haber ağsayında “Diyanet nasıl kör ve sağır oldu” başlığı ile Diyanet’in hutbe konusunu haftanın olayından mülhem hazırladığından hareketle, (29 Ekim’e iki gün kala) “Cumhuriyet’in kuruluşuna, Cuma hutbesinde neden yer verilmedi de «Ailede Şefkat Ve Nezaket Dili..» konusu seçildi?” diye sormuş...
Diyanet İşleri Başkanlığı hutbelerini dert edinen bu Atatürkçü, solcu ve antierdoğancı gazeteci (!) arkadaşlara derim ki, sizinki boşuna telaş.. Bu diyanet bozuk düzeninizi falan yıkamaz, merak etmeyin...
Diyanet hutbe mi hazırlıyor ki, konusunu dert ediniyorsunuz? DİB, câmi imamlarına hutbe değil, vaaz hazırlıyor!.. (Son zamanlarda bir de cemaate “amin” dedirten “sesli duâ” bidati ilâve ettiler..)
Evet hutbelerde de o zamanın önemli hadiselere atıfta bulunulabilir ancak hutbe başka vaaz başkadır!. Hutbenin ayakta verilmesi şarttır meselâ.. Hutbe namaz gibidir. Kararlı bir hitabettir.. Nasihat, öğüt, vaazdır bir cihetiyle, lâkin vaazlar gibi yumuşak söylemler değildir.
Halife adına (en azından devlet adına) dinî olarak halkın bilmesi, yapması ve yapmaması gerekenler cemaate duyurulur...
Misvak kullanma, karısıyla geçinme, eğitim haftası etkinlikleri falan anlatılmaz, vebáli büyüktür... Sahih ilmihal kitaplarına bakın... Hutbe esnasında birine “sus” bile desen Cuma namazı sevabın gider.. Hutbe böyle ehemmiyetli ise, metni de muhteşem olmalı değil mi?