Parlamenter sistemin aksine, başkanlık sistemi, güçlü bir yürütme
ihtiyacının sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu sistem insan aklının
bir eseri olarak ortaya çıkıp, sert kuvvetler ayrılığı sistemi
olarak adlandırılmaktadır. Bu şekildeki adlandırmanın bazı
sebepleri vardır. Birincisi başkanın parlamentonun içinden
çıkmaması ve halk tarafından seçilmesidir. İkincisi başkanın ve
sekreterlerinin parlamento çalışmalarına etkin bir şekilde
katılmalarının mümkün olmamasıdır. Üçüncüsü de yasama ve yürütme
kuvvetlerinin kaynakları bakımından ve varlıklarını sürdürme
bakımından birbirlerinden bağımsız olmasıdır. Bu yüzden başkanlık
sistemi kuvvetler ayrılığı teorisini en iyi şekilde gerçekleştiren
bir sistemdir. Başkanlık sistemi, sert bir kuvvetler ayrılığı
sistemi olmasının yanı sıra, kuvvetlerin birbirini kontrol etmesine
ve dengelemesine dayanan hükümet sistemidir..
Yukarda zikrettiğimiz başkanlık sistemine dair dört temel özelliği
açmak gerekirse şunlardan bahsetmek mümkündür: Yürütme organının
tek kişiden oluşması, başkanın halk tarafından seçilmesi, başkanın
yasama organının güvenine dayanmaması, aynı kişi hem yürütmede, hem
yasamada görev alamaması başkanı ve stratejilerini daha etkin
kılmaktadır. Yürütmenin ve devletin başı olan Başkan doğrudan
doğruya halk tarafından seçildiği için meşrutiyet sorunu da
yaşamadığı gibi parlamento karşısında siyasal sorumluluğu da
yoktur. Yani başkanın görevine siyasi nedenlerle son verilemez.
Diğer taraftan parlamenter sistemde ve yarı başkanlık sisteminde
yürütme organının üyelerinin aynı zamanda yasama organı üyesi
olmalarının önünde bir engel yoktur. Fakat başkanlık sisteminde ise
hem başkanın hem de sekreterlerinin eş zamanlı olarak yasama
organında da görev almaları yasaktır; ayrıca milletvekilleri, bakan
olamazlar. Bu sistemde yürütmenin gücü, halka dayandığı için
istikrarı sağlamak, güçlü bir yönetim oluşturmak ve demokratik
olmak bakımından diğer sistemlerden üstün görülmektedir. Ayrıca
yürütme tek merkezli bir yapıya sahip olmasından dolayı hantal ve
statik devlet yapıları ve direnç gösteren bürokrasiye karşıda
dinamik çok kolay mobilize olma özelliğine sahip olmasından dolayı
da anlık gelişmelere karşı dinamik bir yapısı söz konusudur. Buna
karşılık, yasama yürütme arasında çatışmaların krize dönüşmesi,
katı olması, siyasal kutuplaşmaya neden olabilmesi ve iktidarı
kişiselleştirmesi yönlerinden zayıf bulunmaktadır. 1
Başkanlık sistemi istikrar açısından ve işlevsel bağlamda
parlamenter sisteme göre daha üstündür. Buna mukabil, parlamenter
sistemin başkanlık sistemi karşısındaki bir avantajı esnek olması
yani kutuplaşmaya yol açmamasıdır. İdari tarihimize baktığımız
zaman büyük ölçüde Mutlakiyet diye nitelenen yönetim yapılarımız
parlamenter sistemden çok başkanlık sistemine daha yatkındır.
Yönetme ve yönetilme türü bağlamında 2000 bin yıllık Türk tarihi
tek merkezli bir yönetim kültürüne sahip olup bu bağlamda başkanlık
sistemine daha yatkın bulunmaktadır.Türkiye’de parlamenter sistemin
kuruluşu, 19.yüzyıl Osmanlı modernleşmesinin siyasal boyutunu
teşkil eden,1876 yılında meşrutiyete geçişle, yani anayasalı
demokrasiyi başlatan Kanun-i esasinin ilanına kadar geri gider.
Bununla beraber bu yeni yapıda, padişahın yetkileri anayasa ile
kısıtlanmış, parlamento yasa çıkarma fonksiyonuyla donatılmıştı.
Ancak, 1876 anayasasının kurduğu hükümet sisteminin, parlamenter
nitelikte olmasına rağmen, kuruluş mantığı ve işleyiş pratiği
açısından, bu sistemin hayli uzağında kaldığını vurgulamak gerekir.
Parlamenter sistemde güçlerin tam olarak değil de ılımlı ayrıldığı
bir gerçektir; ama, Kanun-i esasinin kurduğu bu yeni sistemde,
yasamanın oluşumu ve kanunların yapımında padişahın yetkileri,
parlamentoyu anlamsız kılacak kadar çokluk ve çeşitlilik
içeriyordu. İkinci meşrutiyetin ilanı sonrasında da benzer sistem
geçerliliğini korudu. 1921 Anayasası, genellikle olağanüstü
dönemlerde uygulama pratiği bulan meclis hükümeti sistemini
getirdi, 1924 Anayasasının kabul ettiği sistem de aslında meclis
hükümeti sisteminin esnetilmiş halinden başka bir şey değildi. 1960
darbesine kadar ki cumhurbaşkanların işlevlerine bakıldığı zaman
fiili anlamda parlamenter sistemin ana yurdu İngiltere örneği ile
uygulama bağlamında farklılık gösterdiği açıktır. Cumhuriyet
döneminde gördüğümüz tek adamlı dönemler hangi parlamenter sistemle
açıklanabilir. 1960 darbesi sonrasında hazırlanan 1961
Anayasasıyla, meclis hükümeti sistemi terk edilerek yeniden
parlamenter sisteme geri dönüldü. Keza 1982 anayasası da
parlamenter sistem geleneğini sürdürmüştür. Ancak bu 50 yıllık
döneme bakıldığı zaman parlamenter sistemin sancılarını bu
milletlin tarihsel kotlarıyla uyuşmadığı açık görülmektedir.
Darbeler, kaotik süreçler bunun göstergesidir. Bundan dolayı
“siyasi istikrar” terminolojisi siyasi tarihimizde sürekli
vurgulanan bir terminolojidir. Aslında 2007 yılındaki değişiklikle
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi usulünün getirilmesi
yönetimin belirlenmesi usulünde önemli bir dönüm noktasıdır. Çünkü
bundan böyle yukarda saydığımız arızi durumlar nedeniyle,
Türkiye’nin hükümet sistemi uygulaması parlamentarizmin
orijinalitesinden önemli derecede sapmıştır.Öyle ki bir çok siyaset
bilimciye göre, Türkiye’nin rejimi bu mevcut durumuyla bile yarı
başkanlık sistemidir.
1 Gözler, Kemal, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, Bursa 2011, s.
239-240.