Bin yıllık planlar..
28 Şubat ve 15 Temmuz...
Biri merhum başbakanlarımızdan Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’a, diğeri onun talebesi ve yoldaşı olarak dâvayı devam ettiren bugünkü başkan sayın Recep Tayyip Erdoğan’a karşı yapılan iki darbe...
Birinde “Postmodern Darbe” maskesini taktılar, ötekinde böyle bir kamuflaja gerek duymadan “doğrudan darbe” teşebbüsünde bulundular..
Niyetleri ne “demokrasiye balans” idi, ne de ülke ve millet... Onların ayarı yalnızca pagan bir Türkiye inşá etmekti..
Dinsiz, İslâm ile kavgalı bir devlet ve mağdub ve dallin olanlara benzetilmiş bir millet tasavvur ediyorlardı.
Mağdub ve dallin meselesi... Hergün beş vakit namazlarımızda defalarca okuduğumuz Fatiha Sûresi’nin son ayetindeki bu iki tâbiri Allah (c.c) elbette sebepsiz yere zikretmiyordu...
Lâkin biz müslümanlar acaba bu iki muhteşem tâbirin mánâ ve ehemmiyetini hakkıyla kavrayabiliyor muyuz?
Zira bu iki tâbir hakkında yeterli bilgiye sahip olsak ve binaen’aleyh bu bigiyle biraz olsun dehşete düşmüş olsaydık, bugün bu halde olmazdık...
15 Temmuz’u da onun evvelindeki 28 Şubat’ı da bizi mağdub ve dallin zümrelerine benzetmek isteyenler tezgahladı ve tatbikata koydular.. Aslında mağdub (gazaba uğramış yahudiler) ve dallin (haktan saparak dalalete düşmüş hristiyanlar) demektir.
15 Temmuz... Diyalog fitnesini, menfaatperest bir sürü dangalak bularak; 19’uncu asrın kavmiyetçilik zehri gibi ülkemize taşıyan, bu fitneyi okullar, dershaneler ve devletin tüm kurumlarında yayan F. Gülen isimli hain teröristbaşı öyle bir iş başarıyordu ki, tıpkı 28 Şubatçı o mendebur generalin dediği gibi belki bu iş “bin yıl” bile sürebilecekti...
Binaen’aleyh «BİN YIL MESELESİ» üzerinde ciddîyetle duralım.. Ya bilerek ya da cehalet sebebiyle eksik veya yanlış kullanılan bir söz var: “Siyasetçiler bir seçim sonrasını, devlet adamları ise 100 yıl sonrasını düşünür...”
Size bir sır vereyim mi? Sözün aslı şudur: “Siyasetçiler bir seçim sonrasını, devlet adamları 100 yıl sonrasını, SİYONİZM ise BİN YIL SONRASINI düşünür.”
İşte bu yüzdendi “28 Şubat bin yıl sürecek” lafı.. Bu yüzdendi 15 Temmuz’un “bin yıllık bir tezgah olarak” Atlantik ötesinde özenle hazırlanması...
Türkiye’de ciddî “think tank” merkezleri yok.. Hiçbir mühim konuda bir araştırma enstitüsü ciddiyetle çalışmıyor, seviyeli raporlar hazırlayamıyor..
Oysa Türkiye’nin ciddî bir “siyonizmi araştırma enstitüsü” olmalıydı.
İsrail memnun olmaz... Türkiye’deki kukla ve maşaları, beynelmilel bin yıllık tezgahlarda fitne örenler de memnun olmazmış.. Olmasınlar..
Türkiye muhterem CB Erdoğan’ın tâbiriyle “yola devam” edecekse, büyük dâvaya olan inanç kaybolmadı ise, yaşadıklarımızdan azıcık bir ders olsun alabilmiş isek mutlaka bu türden büyük işler yapmalıyız...
Türkiye İslâm tarihi ile yaşıt Müslüman kimliği ile; büyük badirelerden hep Allah’ın nusreti ve içimizdeki Allah dostlarının, bu mübarek vatan toprağında medfun sahabe ve evliyanın yüzüsuyu hürmetine kurtuldu...
Yarınlarımızı da kurtarmak istiyorsak büyük dâvaya imanımızı tazeleyip yola öyle devam edelim. Tedbir alamayanlar tökezler, düşer ve düşenin dostu olmaz...