“Herkes sıkıntıda”, “Benim derdim bana yeter”, “Ben ne yapabilirim ki?” şeklinde başlayan her cümlenin sonunda “insanlık” kelimesinin hazin sonu karşımıza çıkıyor.
'Herkes sıkıntıda', 'Benim derdim bana yeter', 'Ben ne yapabilirim ki?' şeklinde başlayan her cümlenin sonunda 'insanlık' kelimesinin hazin sonu karşımıza çıkıyor.
Doğru özelikle geçim sıkıntısı herkesi bunalttı. Ancak birbirinin derdi ile dertlenmemek de insanoğluna yakışmıyor. Hiçbir şey yapamıyorsan en azından aç ellerini samimi bir dua et. Kendinden çok daha zor hayatlar yaşayanları anlamaya çalış. Zaten bu zihniyete yenildiğinde benlik duygusu hastalıklı bir toplumsal değişimi beraberinde getiriyor.
Bu konuları en çok konuştuğumuz can dostum Gazeteci Hicran Kıvanç, Anadolu Engellileri Birleştirme Derneği İstanbul Şube Başkanı Hasan Çatalbaş ile yaptığı program sonrası beni aradı. Anlattıklarını dinledikçe engelli bireylerin ve ailelerinin yaşadığı zorlukları bir kez daha yüreğimde hissettim.
Çatalbaş'ın söylediklerini aynen aktarmak istiyorum;
25 YAŞINDAN SONRA ENGELLİ OLDUM
Sosyal yardım derneği değiliz biz. Çünkü sosyal yardım, Bakanlığımız, Belediyelerimiz ve STK'lar tarafından yapılıyor. Biz engellinin eğitimi ile daha çok haşır neşir olmanın derdindeyiz. Eğitime nereden başlıyoruz? Engellinin kendisi ve ailesinden sonra yakın çevresi ve etrafından. Ben 25 yaşına kadar herhangi bir engeli olan biri değildim. 25 yaşından sonra yavaş yavaş görme yetimi kaybettim. Engelli oldum. Oldukça geniş bir sülaleye sahip olmama rağmen çevremde hiç engelli yoktu. Bilmiyorduk zamanla yaşayarak öğrendik.
ENGELLİ ÇOCUĞUNU EVİNDE SAKLIYOR
Engellilerimizin gerçekten çok ciddi sıkıntıları var. Öncelikle ailelerden başlamak istiyorum. Engelli ailelerimiz de iki grup benim gözüme çarpan. Bir tanesi çocuğunu, engellisini çok koruyan bir de hiç kabullenmeyip dışlayan. Orta olması gereken, sunabilecek imkanları ona sunup, ona destek verip, ayakta tutmaya çalışan bir grup (bu zaten çok az) oradaki engelli kardeşlerimiz gerçekten başarılı oluyor. Toplumda hala kim ne derse desin gözlemliyorum, engellisinden utanan, engellisini topluma çıkartmayan insanlarla karşılaşıyoruz. Bunun çok acı olan bir tarafı var. Diyoruz ya 'modern insan' anne /baba doçent olup engelli çocuğunu evinde saklıyor. 14-15 yıllık aile dostumun 15. yılın sonunda öğreniyorum bir engelli çocuğu olduğunu. Tesadüfen bir gün ziyarete erken gittiğimde çocukla karşılaşıyorum. Buyurun; Bu anne-baba, doçent-akademisyen. Diğer taraftan hiç tahsili olmayan veya ilk, orta, lise mezunu ebeveynler ne yapıyor? Onlar da aynı şeyi yapıyor, kabullenmiyorlar.
Engelli kendini ifade edebiliyorsa, kendi ayaklarının üzerinde durabilecek durumdaysa buna bir şekilde eğitim desteğini verelim ki kimseye muhtaç olmasın.
'TÜH TÜH VAH VAH, YAZIK, AAA… ÇOK ACIDIM'
Aileden topluma geçelim. Toplumda da engelli bir bireyi vatandaş gördüğü zaman 'tüh tüh vah vah yazık aaa… çok acıdım.' Buna gerek var mı? Çünkü ben de seninle aynı kulvarda yarışabilirim. Bugün derneğimizde görme engelli gençler var iddia ediyorum sizden hızlı bilgisayar kullanabiliyor. Yani demek ki imkan verilirse engelliler de bir şeyler yapabilir. Biz de genelde baskılama dışlama var. O zincirleri kırıp da bir yerlere gelebilenler çok az. Bunun sosyo-ekonomik sosyo-kültürel yapıyla çok ilgisi var ama biz bunları eğitim yoluyla aşacağız. İnansın inanmasın, engellinin dini, rengi, ırkı yok, siyasi görüşü yok. her siyasi görüşten, her dinden, her ırktan insanın başına bu gelebilir. Burada özeleştiri yapacak olursak STK'larımızın burada kendilerini bir yerlere daha yakın görmeleri, engelliler içerisindeki gruplaşmayı getiriyor. Biz derneğimizde bunu kabul etmiyoruz ve tüm siyasi partilerimizi bir araya getirerek sorunlarımızı konuşuyoruz. Olması gereken bu. Toplumu bilinçlendireceğiz birlikte yaşamayı öğreneceğiz.
'KÖRÜN NE İŞİ VAR SOKAKTA OTURSUN EVİNDE'
Bir amca kaldırıma aracını çekmiş temizliyor. Gençlerden biri de 'Güle güle kirlet aracını' diyor. O da 'sağ ol yeğenim' diye yanıt veriyor. Genç, kendisine 'Ama bir görme engelli gelse, yan taraf yol, diğer taraf duvar, bu engelli nereden geçecek?' şeklinde bir soru soruyor. Verdiği cevap çok acı; Körün ne işi var sokakta otursun evinde'
İşte biz bu mantıkla savaşmak durumundayız. Hayır öyle bir şey yok engelli de hayatın içinde olacak. Engelli insan toplumda sizlerle birlikte olacak. En azından bir sefer dahi düşünmez misiniz? 'Ya ben de bu şekilde olsam ne yapardım?'
BEN BUGÜN NE ÖĞRENDİM?
Yeni yeni bir takım güzel şeyler de kulağımıza geliyor. Bu eğitim anaokulunda başlar. Kayınbiraderimin kızı, anaokuluna giderken bir gün beni aradı. 'Enişte ben bugün ne öğrendim biliyor musun? Görme engelliye karşıdan karşıya geçerken nasıl yardım edileceğini' İşte biz bunu anaokulundan itibaren o yüreklere vermemiz lazım.
Benim torunum var beş yaşında. 'Kızım bana yardımcı ol. Beni alıp diğer odaya getirir misin?' diyorum. Halbuki ben kendi bildiğim ortamda bağımsız hareket edebiliyorum. Geliyor arkasını dönüyor ve elimi omzuna koyuyor 'Dede tut gidelim' diyor. Bazen bir konu oluyor, bana anlatıyor 'Kızım ben görmüyorum' diyorum 'Tamam dede görmeyebilirsin, ama dokunup anlayabilirsin' cevabını veriyor. Bu çocuk sokakta bir engelli görse nasıl davranacağını biliyor, o yüzden eğitim temelden anasınıfından başlamalı, ileriye doğru bunu geliştirmeliyiz. Çünkü birlikte yaşamak zorundayız.
BİR GÖRME ENGELLİNİN KOLUNA GİRİLMEZ…
Medyaya düşen görev çok büyük. Sizler bize söz hakkı verdikçe, bu konuları işledikçe toplum bunun farkına varacak. Eskiye göre bilinç biraz daha arttı insanlar gördükçe yaşadıkça bilinç artıyor. Karşıdan karşıya geçerken vatandaş, gerçekten vicdani olarak yardım etmeye çalışıyor. Ama nasıl yardım edeceğini bilmiyor. Hemen koluna girip 'Gel ben seni karşıya geçireyim' diyor. Hayır, asla! bir görme engellinin koluna girilmez, siz kolunuzu verin o tutar sizinle beraber çok kolay bir şekilde yürür, gider, size göre temposunu ayarlar. İşte bunları öğreteceğiz zamanla birlikte.
Eskiye göre daha iyiyiz, ama yeterli miyiz? Asla! Kanuni olarak da insani olacak da vicdani olarak da böyle…
Devletimizden mağduriyetler açısından haklı talepler var.
Haftaya bu konuya devam edeceğiz.
'Malulen emekli olmadaki sıkıntılar'
'Balthazard formülünün kaybettirdikleri'
'Hayatını engellinin bakımına adayanların sosyal güvenlik eksiklikleri neler?'
'Ortez- protez lüks mü oldu?'