Bu gece mübarek Şá'ban Ayı'nın yarısı. Yàni mübarek Beràt Gecesi (Kandili). Bu gece amel defterlerimiz devrediliyor! (Bunun Levh-i Mahfuz'daki kader bilgilerinin istinsahı (çoğaltılması, kopyalanması suretiyle dağıtımı) olduğunu söylemiştir alimler) Bu gece seneye bu vakte kadar ölecekler mesela, ilgili meleklere bildiriliyor...
Artık koronadan mı yoksa bambaşka bir vesile ile mi öleceğiz, hangi tarihte can emanetini teslim edeceğiz Allah bilir.
Amel defterlerimiz devrediliyor! Bunun anlamı bizler de yegan yegan kendi senelik muhasebemizi yapmak durumundayız. Geçen sene içinde neler yaptık, yapmamız gereken neleri yapmadık?
'Bugün Allah için ne yaptın?' diye hergün kendini hesaba çekenlerin yıllık muhasebeleri ağır olmaz. Lakin kendini sigaya çekmek aklına bile gelmeyen gafiller için vaziyet fena...
Bir şirket düşünün, günlük muhasebesini aylık muhasebesini yapmıyor. Sonra vergi yılı sonunda hepsini birden yapmak zorunda kalıyor. Ne olur? Hesaplarda eksiklik ve büyük hatalar olur... İnsan da böyle. Gün be gün hesabını tutmazsa, hatalar büyüdükçe büyür altından kalkamaz hale gelinir ki, muhafazallah...
Asrın belası korona insanlığı dehşete düşürdü. Gün geçtikçe kimi insanlar akıllanıyor, Allah'a yaklaşıyor,kimileri de infopedi (pandemiden daha tehlikeli, yalan yanlış bilgilendirme, tezvîrát) ile intihara kadar gidiyorlar...
Çin'de milyonlarca ihtida olmuş. Yàni hidayete erenler pek çokmuş, fevc fevc Müslüman oluyorlarmış. İnşá'allah haber doğrudur. Zira çeşitli dinlerden pek çok insan, korona dehşetine karşı duaya sarılmış durumda.
Bir dua seansını izledim internette. 'Allah'ım bir daha eski hatalarımızı işlemeyeceğiz, artık akıllandık, üzerimizden bu belayı kaldırırsan bizi sana itaatkar ve günahlarına tövbe etmiş kulların olarak bulacaksın' diye birlikte yakarıyorlardı çeşitli dinlerden insanlar.
Berat Gecesi'ni idrak ediyoruz... Günahlarımızı tefekkür ve tezekkür etmeliyiz. Günahlarımıza mazeret bulmak yerine günaha çeken illetleri yok etmeye çabalamalı, büyük bir nedametle tövbe etmeliyiz.
Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) 'Mü'min (az bile olsa) günahlarını üzerine devrilecek bir dağ gibi görür. Münafık ise (dağlar kadar olsa da) burnuna konan bir sinek gibi...' buyurmaktadır.
1970 Kütahya/Gediz depreminden sonra namazı terk etmiş halk enkazlar dibinde seccade dahi sermeden cemaatle beş vaktini eda etmişlerdi. 1999 Gölcük depreminde de öyle oldu ve hayatta kalanlar günlerce tövbe etti, herkes namaza başladıydı...
Şimdi neden yapmıyoruz? Korona depremden daha büyük felaket değil mi? Üstelik korona ile birlikte deprem de gelebilir...
Cami hoparlörlerinden Yatsı Ezanı sonrası tehlil ve salavatlar yeterli mi? Bizce ilave olarak, 'ey mü'minler, günahlarınıza pişman olup tövbe ediniz. Sabır ve namazla Rabbimizden yardım isteyebilir ve inşá'allah bu suretle kurtulabiliriz bu korona belasından..' denilmelidir.
Her tövbe üzerimizdeki günah kirlerini yıkar. Bu büyük belayı atlatabilir ve hayatta kalırsak kalan ömrümüz tertemiz olur, hidayet ikliminde olur. Yok eğer ölürsek de bağışlanma ümidiyle ölmüş oluruz.
Temiz olmak isteyen yıkanır. Manevî kirlerimizi yıkayalım, bu gece tekbir, tehlil ve namazlarımıza bolca nasuh tövbe ilave ederek Rabbimizin nusretini ümid edelim...