İSLAM’A, Kur’ana, Sünnete, hikmete (bilgelik) göre israf kesinlikle haramdır ve bugünkü İslam toplumunun
İSLAM’A, Kur’ana, Sünnete, hikmete (bilgelik) göre israf kesinlikle haramdır ve bugünkü İslam toplumunun bir kısmı gırtlağına kadar bu harama batmıştır.
İsrafın zamana ve mekana göre bir dereceye kadar esnek kriterleri vardır.
Doyduktan sonra yemek her yerde her zaman haramdır. İstisnaları olabilir. Bir ziyafete çağrıldınız, ev sahibi çok ısrar ediyor, biraz (çok fazla değil) daha fazla yiyebilirsiniz. Kesin ölçü şudur: Yemek için yaşamamak, yaşamak için yemek şartıyla beslenme ihtiyacınızı karşılamak.
Mesken hususunda da israf haramdır. Yüz metre karelik bir eve ihtiyacı olan aile, hiç lüzumu olmadığı halde iki yüz metre karelik evde yaşarsa israf etmiş olur. İsraf haramdır.
Bu evle övünürse, gururlanıp kibirlenirse, karsındakine “Benim evim 200 metre kare, ya seninki ne kadar?” diye beyinsizce sorular yönlendirirse, israf haramına bir de gurur ve büyüklenme haramı ilave etmiş olur.
Devletimiz büyük bir israf içindedir. Bilhassa yolculuk ve konaklama konusunda. İngiltere Başbakanı geçen yaz bir dış ülkede tatil yapan yakınlarına ulaşmak için, sıradan bir uçak şirketinden ucuz bir bilet alıp, herkesin içinde ve arasında yolculuk yapmıştı. Bizde, eline fırsat ve imkan geçiren küçük bürokratlar bile, üç misli pahalı business class’ta seyahat ediyor.
Eline imkan geçiren devlet personeli resmî konaklamalarda en pahalı, en lüks, en afilli otellerde konaklıyor. Haramdır haram…
Türkiyenin her yeri lüks sosyal tesislerle, lojmanlarla dolduruldu. Korkunç bir israf var.
Ya resmî otomobil saltanatı… Lüks ve israf…
Devletin, ülkenin, halkın milyarlarca doları her yıl israf çukurlarına dökülüyor.
Bir de bununla övünenler var.
Maalesef, bin kere maalesef Diyanet Başkanımız bile aşırı lüks otomobille geziyor.
Ateistler âhirete, hesaba kitaba, helale harama inanmıyor; peki Müslüman sorumlular bu kadar israfı nasıl yapıyor, nasıl normal karşılıyor, bununla nasıl övünüyor?
Müsrifler birkaç kategoriye ayrılır. Hanedan bir aileye aittir, öteden beri israf içinde yaşamaktadır ama medenî bir müsrif olduğu için bununla övünmez.
Sonradan görmüş, türedi, ne oldum delisi müsrif (savurgan) ise; hem israf eder, hem de övünür, böbürlenir, şecaat arz ederken sirkatin söyler.
Böyleleri Abdurrahman Dilipak dostumuzun dediği gibi, haram yerken üstlerine başlarına dökerler.
Bir dinsizin, bir ateistin, bir imansızın israf etmesini anlarım da; Müslüman, sofu, dindar geçinen birinin israfını asla kabul edemem.
Evinin koridorunu, mutfağını, banyosunu en pahalı Brezilya graniti ile döşeyen ve bununla övünen kimse ne kadar sefildir.
Benim otomobilim seninkinden daha lüks, daha pahalı, daha israflı… Benim evim dubleks, seninki sadece bir kat… Ben uçakların pahalı kısımlarında lüks yolculuk yaparım… Ben yedi yıldızla otellerde yatarım… Ben, adam başına yüz liralık kahvaltı ederim… Böyle konuşanlar ruh sefaleti çeken zavallılardır.
Paraları var ama ruh asaletine sahip değiller, çünkü asalet parayla satılmaz, satın alınmaz.
(İkinci yazı)
İyilik yap, denize at
FAYDALI bir yazı kaleme alsam… On bin kişi tıklasa okusa… Bir kişi bundan yararlansa… Bu bana yeter… Hiç kimse faydalanmasa, kulak asmasa… Hiç olmasa vazifemi bir nebzecik yapmış olurum.
Bendeniz âlim ve fazıl bir kimse değilim. Mürşit hiç değilim. Müslüman bir okur-yazarım. Azıcık hizmet edebiliyorsam ne mutlu bana.
Hadis-i Şerifte “İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır” buyrulmaktadır.
Hayırlar, hizmetler hem edene, hem de onlardan hisse alana faydalı olur.
En faydalı hizmetler İslam hizmetleridir.
Hiç konuşmadan, propaganda yapmadan İslami faziletleri sergileyen, Fütüvvet ahlakına sahip küçük bir tacir ve esnaf bile hayırlı bir hizmet etmiş olur.
Bir tatlıcıya gittiniz, bir kilo tatlı aldınız. Müslüman tatlıcı önce karton kutuyu boş olarak tarttı, 115 gr. geldi. İçine tatlı koydu tarttı 1 kilo 115 gram… Tezgâhın arkasındaki levhaya baktınız “Dükkânımızda net ağırlıkla tatlı satılır, ambalaj darası düşülür” yazılı… Bu bir hizmettir.
Müslüman bir börekçiye gittiniz. Tereyağlı harika bir börek yediniz. Tadı damağınızda kaldı, fiyatı da makul. Bu bir hizmettir.
Güler yüzlü olmak, tebessüm etmek, bu da hizmettir.
İnsanlara faydalı risaleler, kitapçıklar hediye etmek hizmettir.
İyilik yapmak hizmettir.
İyilik yaparken şuna dikkat edeceksiniz: O iyiliğe layık olmayan şerir ve şaki, agresif, akrep ahlaklı insanlardan uzak duracaksınız.
Atalarımız “İyiliği denize at, balık bilmezse, Halik bilir” demişlerdir.
Dilleriyle iyilik edebiyatı yapıp, amelleriyle (iş ve davranışlarıyla) kötülük yapanlar münafık ruhlu insanlardır. Bunların iyilik edebiyatına aldanmamak kanmamak gerekir.
Müslüman iyi insandır. İyilik yapmayı sever, iyilik yapar, iyi olur. Karşılığında insanlardan ödül beklemez. Onun ücreti Kerim olan Allahü Teala verir. O mükafatını balıktan değil, Hâlik’ten ister ve bekler.