Bazı sosyal medya hesaplarında “Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi için İsrailli bir firmayla anlaşma sağlandı” ve hatta tüm ticari araçların (Kamuya ait olanlar dâhil) hepsinin bu firmayla çalışacağı duyurulmuştu.
Söz konusu paylaşımlar bir anda çığ gibi büyüyüp ve kamuoyunda tepkiye neden olmasından dolayı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) konuya açıklama getirme ihtiyacı duymuş ve bu konudaki iddiaların gerçeği yansıtmadığını bildirmişti.
DMM :
"Bazı sosyal medya hesaplarından paylaşılan, "Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi için İsrailli bir firmayla anlaşma sağlandı" iddiası doğru değildir.
Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi (UTTS) kapsamında sistem ekipmanlarının temini konusunda iddia edilenin aksine İsrailli bir firmayla değil İstanbul Bilişim Vadisinde bulunan yerli bir firmayla anlaşmaya varmıştır.
UTTS kapsamındaki yazılım, donanım, veri depolama ve saha çalışmaları hizmetleri yüzde 100 Türk sermayeli, yerli ve milli bir firma tarafından yürütülmektedir.
Kamuoyunu manipüle etmeye yönelik dezenformasyonlara itibar etmeyiniz."
İlk paylaşılan haberin “yalan” olması elbette sevindirici olmuştur. Ancak söz konusu firma (ORPAK)’ nın ülkemizde faaliyet yürütüyor olması gerçeğini de değiştirmiyor.
Durum böyle olunca ORPAK hakkında kısa bir çalışma yaptım ve bu çalışmadan elde ettiğim önemli noktaları bugünkü köşeme taşıma ihtiyacı duydum.
ORPAK İsrail merkezli uluslararası faaliyet gösteren şirkettir. Ülkemizdeki kullandığı isim ise TURPAK’tır.
Turpak, Enerji Bakanlığı bünyesindeki Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından Yetkilendirilmiş Otomasyon Şirketi lisansı almış olup aynı zamanda Maliye Bakanlığı onaylı pompa yazar kasa (ÖKC) üreticisidir. Ve Türkiye’ de enerji sektöründe faaliyet gösteren lider firmadır.
1999 yılında “Taşıt Tanıma Sistemi” vasıtasıyla akaryakıt sektörünü otomasyonla tanıştıran bu firma bugüne kadar 2.5 milyondan fazla araca otomasyon sistemini entegre etmiştir.
Turpak; Dow Jones ve Nasdaq borsalarında hisseleri işlem gören Vontier grubunun bir parçası olan Gilbarco’nun bir iştiraki olarak Türkiye’nin en büyük akaryakıt ve LPG dağıtım şirketlerinin pompa, tank otomasyonu, taşıt tanıma ve ödeme sistemlerinin lideridir.
Turpak Ceo’sunun şu ifadelerini altını çizmek istiyorum:
“Turpak, Türkiye’de İstasyon Otomasyonu ve RFID araç tanımlama sistemlerinde pazar lideridir. Turpak, RFID teknolojilerini ayda yaklaşık 35.000 araca kurmaktadır...”
1999’dan bugüne ulaştıkları rakamlar ve ayda 35 bin araç ifadesi beni endişeye sevk etmeye yetmiştir.
Bundan birkaç hafta önce yaşanan Lübnan vakasını hatırlayalım. İsrail, Lübnan’daki çağrı cihazlarını bir radyo frekansı ile patlamış ve binlerce insana zarar vermişti. Bu eylemde bize MOSSAD, teknolojik araçların bir anda bombaya dönüşebileceğini göstermişti.
Temkinli olmalıyız. İsrail’in ilişkili olduğu tüm teknolojik ürünlere ve şirketlerine karşı tedbirli olmalıyız.
Bu yazınında konusu olan RFID teknoloji bu açından önemlidir. Turpak, son 25 yılda milyonlarla ifade edilen miktarda araca Taşıt Tanıma çipi taktığını ve 81 il de ki 300’ün üzerindeki yetkili servisleri ile her gün yeni araçlara bu sistemi entegre ettiklerini de açıklamaktadırlar.
Bir RFID teknolojisi elektromanyetik alanlar prensibi ile çalışır. RFID etiket, RFID okuyucuları ile radyo dalgaları aracılığıyla iletişim kuran mikroçip ve antenden oluşan bir sistemdir. Bu sisteme uzaktan erişim ve uzaktan takip mümkündür. Görünürde oldukça faydalı bir sistemdir. Ancak güvenlik açıkları olabileceği ihtimali düşünüldüğünde faydadan çok zarar getirebilir.
Bu sistemle araçların gerçek zamanlı yol ve yük bilgilerine, araçların konumuna ulaşılabilinir. Bir nevi gerçek zamanlı izlemedir. Bu sistemin son teknolojik araçların bilgisayar sistemine dahi sızabileceği ihtimali göz ardı edilmememledir. Şunu söylemek istiyorum belki bir gün araçlarımız hacklenebilir!
İsrail ve ilintili olduğu teknolojik şirketlerine son yaşananlardan sonra güvenmiyorum. Temkinli olmalıyız. Benzer sistemli yerli-milli altyapılarla geliştirmemiz elzemdir.