Nasreddin Hoca'mız ilim ve gönül ehli mümtaz bir zattır. Hayata dair tesbitleri, insanları tebessüm ettirerek asırları aşa aşa gitmekte. Onlardan biri de merdivenden düşme hikâyesidir. Hoca Efendi, merdivenden düşünce yetişenler, hekim çağırmaya yeltenirler. Hoca, "Hayır! der, bana hekim değil, merdivenden düşeni getirin!"

Çünkü;

Merdivenden düşmüş kimse, tecrübe sahibidir, onun tecrübelerinden istifade edecektir. Ne derler? İşini bilen kimse, aklını kullanır. Daha akıllı olansa başkasının aklını da kullanır. Dünden bugüne musahib, müşavir, danışman... gibi tecrübe ve basiretinden faydalanılan kişilerle çalışmanın hikmeti de bundandır.

Biz nesiller, 1960-2015 arasında her hadisenin şahidiyiz; merdivenden defalarca düştük... Buna binaen söyleyecek çok sözümüz var:

Cumhuriyet tarihi üçe ayrılır:

Tek Parti Devri.

Darbeler Devri.

Müstakil Türkiye Devri.

1923-50 arası Tek Parti devridir. Politik seyir bir İngiliz projesidir. Rusya'da Lenin-Stalin komünizmi, Almanya'da Hitler Nazizmi, İtalya'da Mussolini faşizmi, İspanya'da Franko diktatoryası her ne ise Türkiye'de Kemalizm odur. 1950-60 arasında DP tek başına iktidar olsa bile Osmanlı gerilemesinde olduğu gibi devlet, adliye, ilmiyye ve seyfiyye yani yargı, üniversite ve TSK ile Tek Parti vesayetindedir.

1960-2007 arası Darbeler Devridir. Yargı, üniversite, asker vesayetine medya, bürokrasi ve cemaat vesayeti de eklenir. 2002 değil de 2007 dememizin sebebi, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın askerin 28 Nisan E-Muhtırasına cesaretle karşı durmasındandır. Eğer o gün o cesaret gösterilemeseydi, bugün bütün vesayetler devam ediyor olabilirdi. 17-25 Aralık darbesi bastırılmasaydı vesayet yine devam ediyor olacaktı. Hâlbuki ordu bugün kendi vazifesine dönmüştür. Yörüngesinden sapmış cemaat tasfiye yolundadır. Tek Parti seçmen çeyreğidir, medya en azından dengelenmiştir.

Bu sebeple Türkiye; E-Muhtıra, İMF'nin gönderilmesi, One Minute, 17-25 Aralık Darbe Teşebbüsünün önlenmesi ve esas itibariyle 10 Ağustos 2014'te cumhurun reisini seçebilme imkânını elde etmesiyle Müstakil Türkiye olmuş, istiklaline kavuşmuş ve istikbaline yaklaşmıştır. 31 Mart 1909'da Sultan Abdülhamid Han'ı devirerek Türkiye üzerinde vesayet kurmuş olan dış ve iç kuvvetler, Menderes, ilk dönem Demirel, Özal ve Erbakan geçişlerinden sonra 3 Kasım 2002 Erdoğan iktidarıyla geriletilmeye başlanmıştır. Bu mücadele, bir taraftan hızla hizmetler üretirken bir taraftan da iç ve dış vesayet kurumlarıyla çarpışa çarpışa gelmiştir.
Hiç kimse iyi niyetle tuzağa düşmemeli.

Hele Başbakan Ahmet Davutoğlu, asla düşmemeli.

Koalisyonu iç ve dış vesayetçiler istemekte. Koalisyonu fiilen Dünya Müslümanlarının, mazlumların, mağdurların liderliği vazifesini yapan Tayyip Erdoğan'a 31 Mart Vak'ası tertiplemek isteyenler istemekte. Nitekim 17-25 Aralıkta 31 Mart'ın mekânı Topçu kışlasında bunu icraya kalkışmışlardı, yine o yoldalar.

Seçmen, öyle takdir eder ve herhangi bir partiyi tek başına iktidara getirebilir. Buna diyecek hiç bir şey olamaz. Ama "AK Parti nasılsa iktidar olacak bu defa ben de zihnimin bir köşesindeki şu partiye destek vereyim!" diyen seçmen, bugün derin pişmanlıklar içindedir. Ayrıca; şu da behemehâl görülmeli; Doğu ve Güneydoğu'da seçmen, eşkıyanın insafına terk edilmiş, devlet lâzım gelen emniyet tedbirlerini almamış, sandık da milli iradeyi yansıtmamıştır.
"Vatandaş, koalisyon talimatı verdi!" gibi yorumların romantik söz olmaktan öte bir değeri yoktur. 7 Bölgenin 2'sinde sandık emniyeti olmadan bir seçim yapılmıştır.

Böyle bir çürük temel üzerine bir de koalisyon kurulmaya kalkışılıyor:

Koalisyonlar dönemi, çekişme, ihtilaf, kadrolaşma ve gerileme dönemleridir.
Koalisyonlar, Türkiye gerçeklerine aykırıdır...

Vesayetçiler, Beyaz Türkler, sömürgeci Başkentler, Tayyip Erdoğan düşmanları koalisyon istemekteler.

AK Parti- CHP koalisyonunda ne yapılacak?

El birliği edilerek Suriyeli mülteciler yani Türkmenler, Araplar ve Kürtler, Esed'in bombalarına mı gönderilecek, Kanal İstanbul mu durdurulacak, YSS Köprüsünün yükselmiş ayakları, dinamitlerle berhava mı edilecek, havaalanına topraklar dökülüp tarla mı yapılacak?

AK Parti, Tek Parti zihniyetiyle nasıl ortak olabilir?

O zihniyet, harf inkılabı cinnetinden, şapka cinayetlerinden, İstiklal Mahkemesi idamlarından, Dersim katliamından, Adnan Menderes ve arkadaşlarının asılmalarından ve daha onlarca benzerinin hiçbirinden özür dilemedi. Malum zihniyet, vaktiyle Vatan Caddesi'ne, Boğaziçi Köprüsü'ne de muhalefet etmişti. 8 Haziran 2015 sabahına kadar Kanal İstanbul'a, YSS Köprüsü'ne "Caferi Tayyar Havalimanı"na, devleti temsil şerefini layıkıyla yerine getiren CB Külliyesine en sert şekilde muhalefet ediyordu.

Bugün bile Yeşil Yol Projesine muhalefet etmekteler. PKK'nın doğuya yapılan barajlara karşı çıkmasıyla bu zihniyetin Yeşil Yolu kapamaya çalışması aynıdır. Bu zihniyetle, Tek Parti zihniyetiyle AK Parti'nin üstelik de bakanlıkları bölerek "Hormonlu Hükümet" kurması, vesayetçileri, dış ve iç mihrakları, faiz lobisini, Sömürgeci Başkentleri, petrol şirketlerini, Erdoğan düşmanlarını memnun eder; fakat kısa süre içinde milleti ve AK Partiyi hüsrana uğratır.
Ne dedik?

Cumhuriyet tarihi 3 döneme ayrılır.

4. Dönem 2023 Büyük Türkiye ve 5. Dönem 2071 Cihan Devleti Türkiye'dir.

Koalisyon, 4. ve 5. Dönem iddiasından vaz geçmenin adıdır.