KİRLETİLMİŞ her şey bünyemize zarardır.
Ne var ki, insan olarak bundan uzak kalamıyoruz. Temiz tutmak, diri tutmak, yararını sürdürmek yerine kirletmekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Elimizi attıklarımız çürüyor, temas ettiklerimiz asli hüviyetlerini kaybediyor, nazar ettiklerimiz çatlıyor, patlıyor.
Acaba biz insan olarak temiz kalamadığımız için mi ilişki, iletişim ve temasta bulunduğumuz her neyse onu da kirletiyoruz?
…
TOPRAĞI kirlettik mesela.
Kirletilmiş toprakta yetişen besinlerin bedenimize zarar verdiğini, canımızı boğazımızda zorladığını bilip gördüğümüz halde bunu yapmaktan geri kalmadık, kalmıyoruz.
Toprağın dejenerasyonu sonucu başımıza az mı bela açıldı? Şimdi filtreler kullanıp belirli tedbirler almaya mecbur kalsak bile geçmişte sanayi hareketliliğinin, madenciliğin, arıtılmamış kentsel atıkların ve diğer çevre düşmanı pratiklerin meydana getirdiği hastalıkların verdiği acı kayıplar hâlâ yüreğimizi kanatmıyor mu?
Radyasyon sebebiyle az mı kayıplarımız oldu örneğin?
…
SU KİRLİLİĞİ gündemimizden neden hiç düşmüyor? Bu gidişle düşebilir mi ya da?
Göl, nehir, okyanus, deniz ve yeraltı suları gibi su barındıran havzaları akla ve bilime uygun biçimde koruyamayışımızın ve ne yazık ki halen kirletmeye umarsızca devam eden arsızlığımızın hepimize ödeteceği bedeller yok mudur?
Toprak affeder mi, su affeder mi bizleri? Hava affeder mi?
Birçok salgın hastalığın pençesine düşmemiz ve acı kayıplarla karşılaşmamız bu hoyratlığımıza vurulan kuvvetli bir şamar değil midir?
Bu işin ehemmiyetini anlayanlar noktasal kirlilik ve yayılı kirlilik gibi kavramlar geliştirerek çözümü için kafa yormalarına karşın yine çoğumuz hiç hız kesmeden kirletmeyi sürdürmüyor muyuz?
…
İKLİM krizlerinin yıkıcı etkilerini yine aynı anlayışla yorumlayamaz mıyız?
Aktivistler bunu dünya gündemine getirip canlı tutmak için uğraşmıyorlar mı? Küresel ısınmanın ve hava kirliliğinin başımızın belası olmasında bizim kirletme duyarsızlığımızın payı az mıdır?
Hamilelerin, bebeklerin, çocukların, yaşlıların tehlike altında olmasında ve yine kronik hastaların yaşadıkları zorluklarda etkimiz, sorumluluğumuz yok mudur?
…
KİRLETİLMİŞ bilgi aynı derecede tehlikeli değil mi, peki?
Diğer kirletilmiş unsurları tüm ayrıntıları ile ele alarak anlamaya çalışıp, hasarlarını tespit ederek çözüm yolları bulmak için canla başla uğraşan bizler “Temiz bilginin kirletilmesi” konusunu ne zaman ciddiyetle ve her türlü önyargıdan uzak olarak gündemimize alacağız?
Ne vakit başımızı iki elimizin arasına alıp derinden derine düşüneceğiz? Nerelerde hata yaptığımızı bulup kabul ederek yüksek bir sorumluluk duygusuyla çıkış yolları arayacağız?
Araştırma yöntemlerimizin şaşırtılmasını, öğrenme biçimlerimizin yozlaştırılmasını, müşahede metotlarımızın alicengiz oyunlarına maruz bırakılmasına kafa yorup konuşmayacak mıyız?
Bilgi kirliliğini oluşturup, bunu bizlerin kabul edeceği kavramlarla zihnimize, aklımıza ve kalbimize pompalayanları, yaygınlaşması için envaiçeşit hileleri mübah görenleri teşhis etmeyecek miyiz?
Bir mesele hakkında diyelim ki birkaç farklı görüş ve rivayet varken sadece işine geleni sulandırıp tek seçenekmiş gibi sunarak bizlere kabullendirip ezberleterek bunların savaşçıları haline getirenleri hiç mi merak etmeyeceğiz?
Yanlışı, yanlı olanı, kanıta dayanmayanı, fıtrata uymanı, İlahî vahiy ve en güzel örneğimiz olan Fahr-i Kâinat Efendimizin uygulamalarıyla çelişen bilgi ve uygulamaları bize tam tersi bir biçimde allayıp pullayarak yutturanları görmeyecek miyiz?
Kasıtlıları, kötü niyetlileri ve ne yazık ki bunlarla beraber hareket eden safdilleri fark edip ayrıştırarak hak ettikleri muameleyi göstermeyecek miyiz?
Kirli bilgileri bir virüs gibi aramıza salarak manevi salgın hastalıklara sebep olanları görmezden mi geleceğiz?
Yanlış gerekçelendirme ve tutarsız temellendirmelerle hakikati perdeleyen mânâ hokkabazlarını teşhis etmeyecek miyiz?
Yalana, yanıltmaya ve zırvaya dayalı bu gayretlere hâlâ gözümüzü yummaya mı devam edeceğiz?
…
KİRLETİLMİŞ BİLGİ, en az kirletilmiş toprak, kirletilmiş hava, kirletilmiş su kadar tehlikelidir.
Biri beden sağlımızı tehdit ederken diğeri zihnimizi, aklımızı, kalbimizi dolayısıyla imanımızı tehdit etmektedir. Yani ebedi hayatımız tehlike altındadır. Mesele bu kadar mühimdir.
Yaşama sanatımızı sekteye uğratan, yanlış bilginin kaynağı ve aktarıcılarını bulup kıyasıya mücadele içine girerken aynı şekilde saadet yurdumuz olan ahireti azaba müstahak hâle getirecek olan temiz bilginin düşmanı kirletilmiş bilginin kirli yayıcılarını ferasetle teşhis ve tespit edip üzerimizdeki kirli ellerinden yakalayıp sırtlarını yere çalıp mat etmeliyiz.
Çıkış günümüzde yüzümüzün pak olmasını tehlikeye atan, bilgi kirliliği ile bilincimizi de kirleten ve dolayısıyla ruhsuz, ihlası olmayan kuru amellere sürükleyen bu temiz bilgi düşmanlarını artık daha fazla sırtımızda taşıyamayız. Taşımamalıyız.
Ya Selam.