Muhterem okuyucularım, Cenâb-ı Hakka nihayetsiz hamd u senâlar ederek, Rasûlü Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize sonsuz salât u selam getirerek bu yazımıza başlıyoruz.
KİME, NEDEN, NASIL 'CEVABIMIZ VAR'?
Muhterem okuyucularım,
Cenab-ı Hakka nihayetsiz hamd u senalar ederek, Rasûlü Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize sonsuz salat u selam getirerek bu yazımıza başlıyoruz.
Başlıktan da anlaşılacağı üzere bu yazıda 'Yol Kesicilere (Tahrifçi, İfsatçı ve Reformculara) CEVABIMIZ VAR' adlı kitabımızı kısaca tanıtmaya çalışacağız.
Bir kimsenin kendi kitabını methetme manasına gelecek bir yazı kaleme alması yakışık almaz. Ama mübalağaya kaçmadan gerçeğin söylenmesi mümkünse, bu Müslümanlara bir fayda temin edecekse ve dahası böyle bir talep de gelmişse, bu şartlarda bunu yapmak artık kaçınılmaz olur.
Kısaca 'Cevabımız Var' diyebileceğimiz bu kitabımız birkaç ay evvel çıktığında, bu haberi sizlerle sosyal medya yoluyla paylaşmıştık. Ancak kitabın muhtevası hakkında herhangi bir malumat vermemiştik.
Okuyucularımızdan gelen talebe cevap olarak şimdi bu tanıtımı yapmaya çalışacağız.
Kitabımız okuyucuyla buluştuktan sonra hamd olsun, bir hayli takdir topladı ve bize bu yönde çok sayıda dönüş oldu. Birçok kardeşimiz 'el kitabı', 'başucu kitabı' gibi tabirlerle bu çalışmanın doldurduğu boşluğa dikkat çekti ki bu değerlendirmeler bizim için çok büyük şükür vesilesidir.
Bununla birlikte, kitaptan ve kitapta işlenen meselelerden habersiz olan kardeşlerimiz de az değildir. Temennimiz odur ki bu yazı, hiçbir ticari kaygı gütmeden, kar - kazanç hesabı yapmadan, kanayan yaralarımıza neşter vurma adına çıkardığımız bu kitabımızın daha fazla kardeşimize ulaşıp, daha fazla hizmet etmesine vesile olsun.
BU KİTAPLA VERİLEN MESAJLAR
1- 'Yol Kesicilere (Tahrifçi, İfsatçı ve Reformculara) CEVABIMIZ VAR' adını verdiğimiz kitabımızdaki bu adlandırmada iki önemli mesaj var:
Birinci mesaj, 'Yol Kesiciler' diye andığımız tahrifçi, ifsatçı ve reformcu bir güruhun varlığı ve menfi sıfatlarıdır. Buradaki 'yol'dan maksat, Allah'a ve ahirete giden hidayet, kurtuluş yoludur. Yani sırat-ı müstakimdir. 'Yol Kesiciler' tabiri de, Allah'a ve ahirete giden bu sırat-ı müstakim yolunu saptırarak, insanları bidat, dalalet yahut -Allah muhafaza- küfre sevk eden bedbahtlar zümresine dikkat çekmektedir.
İkinci mesaj ise bu güruhun tahrifatını etkisiz kılacak ilmî ve müdellel cevapların olduğu, endişeye mahal olmadı yönündedir.
2- Kitabımızın girişine mealen yazdığımız Maide Suresinin 54. Ayetinde, iman ettikten sonra İslam'dan dönenlerin Allah'a hiçbir zarar veremeyecekleri, ancak kendilerini bedbahtlığa sürükleyecekleri, onlar yerine Allah'ı seven, Allah'ın da kendilerini sevdiği kimselerin getirileceği, bu müminler topluluğunun kendi içlerinde alçakgönüllü ama kafirlere karşı güçlü ve onurlu olacakları, cihad ruhuyla yaşayıp, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayacakları ve bunun kendilerine Allah tarafından verilmiş bir lütuf ve ikram olduğu haber verilmektedir. İşte bu mana kitabımızın içeriği ve maksadıyla bire bir örtüşmektedir.
3- Araştırmacı yazar Ali Eren Hocamız, basımdan evvel, herhangi bir hata olmaması için kitabımızı incelemiş ve ardından da bir takdim ve tavsiye yazısı yazmıştır. Bu yazı da kitabın başındadır.
4- 'Giriş' bölümü kitabın muhtevasını özetler mahiyette yazılmıştır. 'Fert ve topluluk olarak dinini, akaidini, inanç ölçülerini koruyanlar dünya sahnesinde kalıcı olurlar; itikatlarını bozup manevi değerlerini tahrip edenler ise milli birlik ve beraberliklerini koruyamaz, devletlerini de kaybederler' tezinin işlendiği bu bölümde bu gerçeğe iki misal de verilmiştir: Abbasilerin sonunu getiren, 1258'deki Moğol istilasıyla yaşanan Bağdad faciası ve 1400'lü yıllardaki Haçlı işgaliyle Endülüs İslam Devletinde yaşanan büyük facia…
Bu tarihî, ibretlik misallerin verilmesinin sebebi şudur:
Şayet bin yılı aşkın bir zamandır Anadolu'yu vatan tutmuş Müslüman Türk milletinin dini olan aziz İslam'ın temellerini sarsan tahrifat, ifsat ve reformlara göz yumulur ve bunlara kayıtsız kalınırsa, benzer musibetlerin bu topraklarda da yaşanması mukadderdir.
Buradan yola çıkarak bu kitabın nasıl tarihî bir hizmet ortaya koyduğunu anlamak mümkündür.
5- Kitapta takip edilen metod ve üslup
Bu çalışmamızda arzu edilen müsbet neticeyi hasıl etme adına ve okuyucularımıza da yardımcı olmak niyetiyle, tartışma - münakaşa havası verecek bir üslup yerine, sadece hakkı ortaya koyarak batılı köksüz ve anlamsız bırakmaya yönelik bir tercihte bulunduk. Soruları sorulmuş var sayarak cevaplara odaklandık.
Akademik bir üslup yerine pratik faydaya yönelik açık ve anlaşılır bir anlatım tarzı kullandık. Bununla birlikte konuları her biri aşılmaz birer kale misali muknî ve ilmî delillerle değerlendirmekten de asla taviz vermedik.
Referansımız önce Kitap ve Sünnet, ardından ilimde ruhsat sahibi alimlerin veya bu alimleri kaynak alan istikametine güvendiğimiz kardeşlerimizin eserleri oldu.
Böylece boş dedikodulardan, lüzumsuz cidalleşmelerden uzak kaldık. Tahrifatçıların görüşlerini şahıs ismi vermeden cevaplandırma yolunu seçtik. Bu yolu da bu kitabımıza mahsus olarak benimsedik. Allah nasip kısmet ederse bundan sonra gelecek çalışmalarımızda tahrifatçıların iddialarını isimlerini de vermek suretiyle cevaplandıracağız.
'Cevabımız Var' adlı bu kitabımızı küçük boy, elde ve çantada rahatça taşınabilecek bir formda hazırladığımızı ve okuyan kardeşlerimizin bunun için de ayrı bir memnuniyet duyduklarını eklemek isteriz.
6- Kitabın Muhtevası
Kitabın muhtevasında tahrifatçı, modernist ve reformcuların itiraz getirip karşı çıktıkları konuları ana başlıklar halinde tespit edip onlara yoğunlaştık. Konuları, dini doğru anlamanın yegane yolu olan edille-yi şeriyye (Kitap, Sünnet, İcma, Kıyas), yani Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat ölçüleriyle değerlendirdik.
Kitabımızın en başında sünnet ve hadislerin dinimizdeki yeri ve önemini anlatan; sünnet ve hadis inkarcılarının ağızlarına sakız yaptıkları, asılsız ve mesnetsiz belli başlı itirazları delillerle iptal eden uzun bir makale yer almaktadır. Kitabımızın mihverini, özünü bu makale teşkil etmektedir. Çünkü bütün tahrifatçı ve reformistlerin temel gayesi, sünnet ve hadis dışlayıcılığı ya da inkarcılığıdır.
Esasen tahrifatçı ve reformculuğun temelinde dinin saptırılması, onun temelinde de hadis ve sünnet inkarcılığı yatmaktadır. Bu sebeple bu hususa önem vererek, kitabımızın neredeyse yarısını sünnet ve hadis inkarcılığı yahut dışlayıcılığını cevaplamaya tahsis ettik.
Bu bölüm, şu alt başlıklardan oluşmaktadır:
- Sünnet ve Hadislerin İslam'daki Yeri ve Önemi
- Kuran-ı Kerim'e Göre Hz. Peygamberin (s.a.v.) Konumu
- Hadis İlminin Sistemleşerek Günümüze Kadar Gelmesi
- Hadisler Üzerinde Uyandırılmaya Çalışılan Şüphe ve Şaibeler
- Sünnet ve Hadisleri İnkarın Akaid Açısından Değerlendirilmesi
Bu makaleyi okuyup hazmeden bir kardeşimiz, reformist ve tahrifatçıların sünnet ve hadisler konusundaki hemen bütün mesnetsiz görüşlerine gerekli cevabı verebilecek seviyeye -Allah'ın izniyle- ulaşır.
Bundan sonraki bölümler de şöyledir:
Hemen bütün tahrifatçı ve reformcuların ortak hususiyetleri olarak;
- Mezhep inkarcılığının Abdülaziz Bayındır'ın bu konudaki yanlış ve ifrat görüşleri doğrultusunda cevaplandırılması,
- Mübarek gecelerin değerlendirilmesine, bu bağlamda nafile ibadetlerin dindeki yerine karşı çıkanların bu iddialarının cevaplandırılması,
- Kader inkarcılığının, Mehmet Okuyan'ın konuyla ilgili görüş ve iddiaları çerçevesinde cevaplandırılması,
- Vatikan'ın dinlerarası diyalog projesinin İslam akaidi açısından nasıl bir hezeyan ve tahrifat olduğuna dair makalemiz,
- Kabir hayatını ve kabir azabını inkar edenlere cevap teşkil edecek makalemiz,
- Vesile ve şefaatin Kuran - Sünnet delilleriyle açıklanması,
- Ve Hz. Mehdî'nin (a.s.) zuhûru, Hz. Îsa'nın (a.s.) urûc ve nüzûlü ve bu ikisinin buluşmasıyla meydana gelecek 'İslam'ın ikinci dünya hakimiyeti' dönemiyle ilgili son iki makalemiz… Ki bu son iki konu, günümüzde ehl-i sünnet olduğunu söyleyen kimselerce bile (haşa) din dışı gösterilebilmektedir. Bu çok büyük bir yanılgı ve çelişkidir. Çünkü her iki mesele de 'Akaid / inanç' konuları arasında olup, Hz. Îsa'nın (a.s.) urûc ve nüzûlü hem Kur'an hem de mütevatir hadislerle; Hz. Mehdî'nin (a.s.) zuhûru ise, yine mütevatir seviyede olan yüzlerce hadisle sabittir.
Hülasa, hacim olarak çok da büyük olmayan bu kitapta, tahrifatçıların belli başlı bütün iddialarının cevapları vardır. Bundan dolayı eserimizin adını 'Yol Kesicilere (Tahrifçi, İfsadcı ve Reformculara) CEVABIMIZ VAR' koyduk.
Netice Olarak Maksadımız
Yapmaya çalıştığımız şey, dinimizi, imanımızı, nefsimizi, neslimizi, milletimizi ve tüm İslam alemini bu yol kesicilerden korumaktır. Çünkü bu bizim varlık - yokluk davamız ve millet olarak da beka meselemizdir.
Altını çizerek bir kere daha ifade edelim ki, biz bu çalışmamızda, İslamî ilimler ve husûsen 'Akaid' konusunda derinlemesine bilgisi olmayan; saf, masum ve temiz halkımızı, bu ifsadcı ve tahrifatçıların fitne ve hezeyanlarıyla meşgul etmemeyi, sadece onların bu fitne ve hezeyanlarına cevap teşkil edecek izahatları bir araya getirmeyi uygun gördük.
Böylece bu kitaptaki makaleleri okuyup hazmeden mü'min kardeşlerimiz, bu ifsad cereyanına karşı sağlam durabilecek ve hatta kendi de onlarla mücadele edebilecek ilme, basîrete ve ferasete sahip olacak; imanını koruma noktasında bir nevi manevî direnç kazanacaktır.
Yazımızı kitabımızın arka kapağındaki şu satırlarla bitirelim:
Muhterem okuyucularım,
Bu kitap boyunca ortaya koyduğumuz deliller, günümüzde dış ve iç kaynaklı reformist ve tahrifatçıların İslam'a yönelttikleri organize saldırıları etkisiz kılacak mahiyette Kur'anî ve ilmî gerçeklerdir.
Bunlar, bilerek veya bilmeyerek, kasten yahut aldanarak, İslam'ın karşısına dikilen bozuk itikatlı ve ifsadcı ne kadar şahıs varsa, hepsini de susturacak, böylece mü'min kardeşlerimizin Ehl-i Sünnet üzere olan inançlarını önemli ölçüde koruyacak güçte delillerdir.
Okuyup gereğini yapan bütün kardeşlerimizden Allah razı olsun.
Rabbimden niyazım, bizi ve bu kitabımızı okuyan kardeşlerimizi şu ayetin tecellisinden nasipdar eylemesidir:
'… Biz hakkı batılın üzerine atarız da (o onun) beynini parçalar. Bir de bakarsın ki o (batıl) yok olmuştur.' (Enbiya: 18.)