Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, katıldığı bir televizyon programında gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

Gökhan Kayış'ın "Sırtımdan hançerlendim" açıklamasına ilişkin sorusunu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, "Çok tartışıldı, hâlâ da tartışılıyor. Siyasette etik, ahlaki değerler, güven çok önemlidir. Arkadaşlarla kuracağınız ilişkiler, kader arkadaşı, yol arkadaşı olduğunuz kişilerle güven ilişkisi içinde götürürsünüz pek çok olayı ama bu güveni yüz yüze tartışmanın ötesinde arka kapıdan tartışılarak farklı bir yol yürünmesi doğru değil. O açıdan ben kurultayda 'hançer' deyimini kullanmıştım" dedi.

"YOL ARKADAŞINIZIN SİZE İHANET ETMEMESİ GEREKİR"

"Yol arkadaşınızın size ihanet etmemesi gerekir. Eğer bir tereddüt, farklı görüş varsa bu çok rahat dillendirilebilir, eleştirilebilir" diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"CHP'nin dokusunda da bu vardır. Eleştiri kültürü biz de çok yaygındır ve her zaman eleştiriye değer veririz. Eleştiren arkadaşların sözünü genel başkanlığım sürecinde hiç kesmedim. Çünkü o eleştiride haklı bir şey olabilir. Sizin gerçek arkadaşlarınız, dostlarınız size sürekli övgüler düzen insanlar değil, sizi sağlıklı ve tutarlı eleştirenlerdir, siz yol gösterenlerdir. Dolayısıyla bu çerçevede baktım siyasete, her zaman güvendim arkadaşlarıma. O güven içinde düşüncelerimi ifade ettim, bazen sırlarımızı paylaştık. Yol arkadaşlığı çok kolay bir iş değildir. Söylemiştim bir grup toplantısında 'Bay Kemal'in yol arkadaşı olmak zordur' diye. Zordur hakikaten. Çünkü yol arkadaşı olmak tasada ve kıvançta beraber olmak demektir."

6 ŞUBAT DEPREMLERİ

Kılıçdaroğlu, 6 Şubat 2023'teki depremlere de değinerek, hükümetin deprem öncesi ve sonrasındaki tutumunu eleştirdi. "Daha fazla kişi kurtarılabilirdi. Niye orduyu seferber etmediler? O soğukta çoğu insan enkazın altında donarak öldü. Bunların yatacak yeri yok. Erdoğan'ın yatacak yeri yok. Sen neden sahra hastanelerini derhal askere kurdurmadın, neden o insanlara sıcak yemek vermedin?" ifadelerini kullandı.

ABD'NİN GAZZE'Yİ 'DEVRALMA' PLANI

ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki Filistinlileri sürgüne gönderme ve Gazze'yi 'devralma' açıklamasına ilişkin soruya Kılıçdaroğlu, "Orta Doğu'nun bir artısı bir de eksisi var. Artısı şu, petrolü ve doğal zenginlikleri çok. Bu aynı zamanda onların başına bela oldu. Gazze olayı, Suriye, İsrail... Bütün bunları beraber değerlendirmek lazım. Geçmişte Orta Doğu'yu yeniden yapılandırmak için 'Büyük Orta Doğu Projesi' vardı, ABD'lilerin yaptığı. Bu projenin Orta Doğu'daki eş başkanı Sayın Erdoğan'dı. Söylüyor zaten. Yaşanan dramları bu projeyi gözardı ederek değerlendiremezsiniz. Bu projenin özelliği İsrail'i daha geniş bir alana yaymak ve daha güçlü bir devlet haline getirmek ve bu çerçevede ne gerekiyorsa yapmaktır" yanıtını verdi.

"HAMAS'I KURDURAN İSRAİL'DİR"

Hamas'ın 7 Ekim'de bir festivale düzenlediği saldırıyı eleştiren Kılıçdaroğlu, "Hamas'ı kurduran İsrail'dir. Filistin Kurtuluş Örgütü'nü bölmek için yaptı bunu. Hamas, ne hikmetse Batılı bir kadın sanatçının konser verdiği bir etkinliğe saldırdı. Orada 100'ün üzerinde genç öldürüldü. İsrail bu görüntüleri aldı, 1 saat içinde tüm dünyaya servis etti ve İsrail, Gazze'ye girdi. Hiç kimse İsrail'in Gazze'de ne işi var diyemedi. İsrail, Gazze'yi yerle bir etti. Gazze Filistinlilerindir. Filistinlilerin direnişine de hak vermek lazım. Bu insanlar kendi topraklarını, insanlarını koruyorlar" dedi.

Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın Gazze konusunda ikili oynadığını savunarak, "Bu olay dolayısıyla Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni harekete geçiren Güney Afrika Cumhuriyeti. Türkiye ses çıkardı mı? Yeteri kadar çıkarmadı. Bağırdı, çağırdı Erdoğan ama gemiler İsrail'e taşınması gereken her şeyi taşıdılar. Gemiler niye gidiyor diyenleri gözaltı altına aldılar. Yani Erdoğan ikili oynadı. Bu gerçeği de görmemiz lazım" ifadelerini kullandı.

SURİYE VE TÜRKİYE'NİN ROLÜ

Türkiye'nin Suriye'nin geleceğinde aktif rol alması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Çünkü 910 kilometrelik bir sınırımız var. Bu bölgede terör örgütlerinin konuşlanmaması gerekir. Türkiye, kendisinin sadece bugününü değil geleceğini de güvence altına almak zorundadır. Ayrıca Suriye'nin yeniden yapılanması konusunda Türkiye'nin aktif rol alması gerekir. Şu anda Türkiye'nin yapması gereken değişen koşullarda süratle bir şekilde Türkiye'yi güvence altına alacak ve bölgeye de barışı ve huzuru getirecek adımları atmasıdır. Şartlar zorlarsa operasyon yapılmalı." dedi.

Suriye'de yeniden çatışma çıkar mı? sorusuna ilişkin Kılıçdaroğlu, "Suriye bir bomba. Ama bugün geldiğimiz noktada dikkatli bir politika izlenirse, sadece kendisi değil Mısır var, bölgenin kilit taşlarından birisidir. Katar, Suudi Arabistan var. Arap devletleriyle birlikte götürülmesi lazım. Çünkü Türkiye'nin bölgede tarihsel ağırlığı yanında aynı zamanda güç olarak da büyük bir ağırlığı var. Türkiye oraya demokrasiyi götürmeli, orada kimlikler, inançlar arasında bir ayrım olmamalı. Benim şahsim önerim, Suriye Arap Cumhuriyeti resmi adı şu anda, orası Suriye Cumhuriyeti Devleti olarak adlandırılması kanısındayım. Biz, Suriye halklarıyla akrabayız. Kürtler, Araplar, Süryaniler, Türkmenler var... Türkiye bu bölgeye demokrasiyi, laikliği götüren, kültürel zenginliğin bir kazanç olarak algılanması gerektiğini anlatan bir devlet olmalı. Suriye'nin büyümesi ve kalkınması için elimizden gelen her türlü çabayı göstermeliyiz. Geçmişte yaşananları bir kenara bırakmalıyız. Suriye ile dostluk ilişkilerimizi büyütmek zorundayız. Bölgede ABD'nin gücünü bilmek gerekiyor. Ama ABD'nin de bölgede Türkiye'nin gücünü bilmesi lazım. Biz, bölgenin en önemli aktörüyüz.  Türkiye bu gücünü hem kendi çıkarları için hem bölge halklarında barış olması için kullanmak zorundadır. Bölgeye demokrasiyi, insan haklarını, kaynaşmayı getirerek, tüm kültürlerin ne kadar önemli olduğunu anlatarak, çatışmanın değil barışın ne kadar önemli olduğunu anlatarak." dedi.

"GERÇEK ANLAMDA SAMİMİYSENİZ SELAHATTİN DEMİRTAŞ VAR"

 Bahçeli'nin açıklamasından sonra DEM Parti heyetinin İmralı Cezaevi'ndeki Abdullah Öcalan'la yaptığı görüşmeler sonrası yaşanan süreçle ilgili konuşan Kılıçdaroğlu, "Barış kadar değerli bir şey yok. Acıların bize hangi faturaları ödettiğini hepimiz biliyoruz. Bu coğrafyada artık acılardan söz etmeyelim. Evet, barıştan yanayız ama bunun nasıl olacağını biliyor musunuz? Ben de bilmiyorum. Barış istiyor musunuz, istememek akıl dışı bir şeydir. Kemal Kılıçdaroğlu, bu ülkede barış olmasını, huzur olmasını ister. Bunun için bize lafla bir şey anlatmasınlar. Bugüne kadar çok yazıldı, çok konuşuldu. Gerçekten barış istiyorsanız, barış isteyenlerin kişisel bir çıkarlarının, beklentilerinin olmaması lazım. Biz bunu ülkemiz için yapıyoruz demeleri lazım. İlkelerin, hedeflerin konulması lazım. Bunlar yok, biz barış istiyoruz! Barışı kim istemez ki? Çağrı yapıyorsunuz, "Barış yapalım" diye. E yapın, sizin elinizden tutan mı var? Gerçek anlamda samimiyseniz, sivil siyasetten yana olan ve hala hapiste tutulan Selahattin Demirtaş var. Niye hapiste, hangi gerekçeyle hapiste? "Ben teröre karşıyım, sivil siyasetten yanayım, ben ülkemde barış istiyorum" diyor daha ne istiyorsunuz? Siz neden Selahattin beyi görmezden geliyorsunuz, yok sayıyorsunuz?" açıklamasında bulundu.

"TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SİLAH BIRAKMASI ANCAK EMPERYAL GÜÇLERİN İSTEĞİ ÜZERİNE OLUR"

"Terör örgütünün silah bırakması ancak emperyal güçlerin isteği üzerine olur" diyen Kılıçdaroğlu, "Bu gerçeği de kabul edelim. Emperyal güçler silah bırakın derlerse bırakırlar, bırakmayın derlerse bırakmazlar. Terör örgütüne bugüne kadar kimler, hangi ülkeler destek veriyordu, silah veriyordu, para veriyordu? Emperyal güçler silah bırak demeden bırakmazlar. Bölgenin bütün aktörlerini düşünmek zorundasın. Bir başka aktör İran. Haritalar  var yayınlanıyor. Türkiye'yi çağdaş dünyadan koparıp bir Orta Doğu ülkesi haline getirmek istiyorlar. Bunun da haritaları yayınlandı. Dolayısıyla Türkiye'nin buna göre politika oluşturması lazım. Biz buna devlet aklı diyoruz, saray aklı değil. Görüşüyorlar, çözsünler. Kamuoyuna hangi açıklama yapıldı, bilmiyoruz. Bir vatandaş olarak ülkemde barış olmasını isterim, niye istemeyeyim? Süreç bir ülkenin iradesiyle çözülebilecek türden bir süreç değil. Bu gerçeği görmemiz lazım." ifadelerini kullandı.

"ŞAİBELİ KURULTAY” AÇIKLAMASI

Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın CHP'nin kurultayına yönelik "şaibeli" açıklamalarına da değinerek, "Erdoğan, CHP'yi karıştırır, karıştırmak ister. Gazeteciler var, onlara arka kapıdan paralar verilir, başka imkanlar verilir, şunu yaz, bunu söyle... Çünkü bunların hepsi Erdoğan'ın kontrolünde. Erdoğan'ın iktidarda kalabilmek için göze alamayacağı bir şey yok" ifadelerini kullandı.

PARTİ YÖNETİMİNİN ERDOĞAN'A YANIT VERMESİ LAZIM

 "Hançerlendim" açıklamasını neden yaptığını açıklayan Kılıçdaroğlu,  "Kurultay salonunda da söyledim, konuşmamda da ifade ettim. Tüm delegelerin önünde söyledim. Erdoğan, bildiğim kadarıyla 4 veya 5 kez "şaibeli kurultay" dedi. Bu kurultayda genel başkan adaylarından birisi de bendim. Bu konuda partinin yetkili organlarının veya Sayın Genel Başkan'ın çıkıp çok açık bir açıklama yapması lazım. 'Sen kim oluyorsun da CHP'nin kurultayına şaibeli kurultay dersin" denmesi lazım. Ben, bu sorunun aslında doğrudan muhatabı değilim. Doğrudan muhatabı aslında partinin Sayın Genel Başkanı. 5 kez söylenir ve ses çıkarılmazsa, o zaman pek çok soru işareti sıradan vatandaşın bile hafızasında yer alır. Bu doğru değil. Erdoğan'ın sürekli tekrar etmesinin de bir şeyi var, niye tekrar ediyor, yanıt mı almak istiyor acaba? Partinin genel başkanları dahil arkadaşların açık ve net yanıt vermeleri lazım.

En son Manisa Kongresi'nde yine Erdoğan söyledi. Bu, beni rahatsız ediyor. Partinin yöneticilerini de rahatsız etmesi lazım. Erdoğan'ın neyi kastettiğini bilmiyorum. Erdoğan'ın bu kadar partinin, parti yönetiminin üstüne gelmesinin gerekçesi ne onu da bilmiyorum, partinin bu kadar sessiz kalmasını da anlamakta güçlük geçiyorum. Bu beni rahatsız ediyor. CHP, 100 yılı aşan bir partidir. CHP'nin hiçbir kurultayında asla kirlilik olmaz. Bu her tarafa çekilebilir. Nedir şaibe? "Ya çık açıkla" diyecekler ya da "Böyle bir şey yoktur" diyecekler. Bu kadar basit. Muhatap partinin yönetimidir, açık ve net açıklama yapması lazım. Yapmıyorsanız, e sükut ikrardan gelir o zaman başka bir şey var demektir burada. Bir şey varsa, kesinlikle partinin kirlilikten arınması lazım. Ben yıllarımı CHP'ye vermiş, kirliliği asla kabul etmeyen, karşısında duran biriyim. Bizim bazı belediye başkanlarımız kirliliğe bulaştığında hemen partinin dışına çıkarttık, kabul etmeyiz biz. Şaibe onlar da olur, kirlilik onlarda olur." ifadelerini kullandı

CHP, HİÇBİR KURULTAYINDA BU SUÇLAMAYLA KARŞI KARŞIYA KALMAMIŞTIR

Sizin şüpheniz var mı? sorusuna yanıt veren Kılıçdaroğlu, "Elimde bir şey, veri yok. Bunu söyleyen kişi bir partinin genel başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş tarafsız olmayan bir kişi. Bu ağır bir suçlamadır, bu kabul edilemez. Bu bireysel bir olay değildir. Bireysel pencereden bakarsanız bu çok yanlıştır. Bu partinin kimliği, kuruluş felsefesi çerçevesinde ele alınması gereken bir olaydır. Şikayetler gelir ama bu farklı bir şeydir. 100 yılı aşkındır siyasi yaşamını sürdüren bir partinin bugüne kadar yapılan hiçbir kurultayında CHP bu suçlamayla karşı karşıya kalmamıştır. İlk kez bu suçlamayla karşı karşıya kalıyor. 4-5 kez söylenmesine karşın yönetim sessiz kalıyor. Derhal çıkıp açıklama yapmaları gerekiyor. Derhal, hiç beklemeden. Bu söylemin hangi gerekçe ile dillendirildiğini bilmiyorum. Ama bunun dillendirilmesine karşı parti yönetimin sessizliği beni derinden üzüyor. Bu olmaz. Her şeye itiraz olur, her şeyi tartışabiliriz ama Mustafa Kemal'in partisinde bu olmaz." dedi.

"ADAYLIĞIM HATA DEĞİLDİ" 

Cumhurbaşkanlığı adaylığı hata mıydı? sorusuna cevap veren Kılıçdaroğlu, "Hayır efendim. Kim belirledi adaylığı? Ben hiçbir zaman çıkıp "Ben Cumhurbaşkanı adayı olacağım" demedim. Biz önce şöyle karar aldık, Altılı Masa'da iktidar olursak neyi yapacağız, millete neyi vadedeceğiz önce buna karar verdik. Masada tüm kararlar oy birliğiyle alındı. Karar alındı, ben cumhurbaşkanı adayı oldum o kadar. MYK'da görev yapan arkadaşlarım "Siz olmazsanız olmaz, sizin mutlaka olmanız lazım" defalarca defalarca söylediler. Ben de her seferinde "Arkadaşlar yapmayın,  etmeyin, Altılı Masa var orada karar vereceğiz" dedim. Şimdi vay efendim oldun. Ben istemedim ki, illa aday olacağım demedim ki. Altılı Masa'nın içinden bir aday çıkması kadar doğal olan ne var? MYK'daki arkadaşların tamamının görüşü, "Mutlaka sizin olmanız lazım" diyeydi. Ben her seferinde biraz fren koyuyordum, onlar "Olun" diyordu. Altılı Masa karar verdi, aday olduk. Çalıştık, hiç kimse bana "Şurada eksik çalıştın, sağlıklı eleştiri yapmadın, iktidar olduğunda ne yapacaktın" diyemez. Hepsi vardı. Eksik olan Altılı Masa'nın kendi yapılanması içerisinde bir genel başkanın kısa süre de olsa süren farklı davranışıydı. Geride kalanları tartışmak istemem." dedi.

Kılıçdaroğlu, çalışmalarına yönelik eleştirilere de açıklık getirdi ve seçim sürecinde eski İYİ Parti lideri Meral Akşener'in altılı masadan kısa bir süre de olsa ayrılmasını hatırlattı:

Çalışmalarına yönelik eleştirilere de yanıt veren Kılıçdaroğlu, “Hiç kimse bana "Şurada eksik çalıştın, sağlıklı eleştiri yapmadın" diyemez. Eksik olan Altılı Masa'nın kendi yapılanması içinde bir genel başkanın kısa süre de olsa farklı davranışıydı."

"CUMHURBAŞKANI ADAYININ BELİRLENMESİNDE NİYE ACELE EDİYORUZ?"

CHP Genel Başkanı Özel'in cumhurbaşkanı adayını şimdiden belirleme isteği hakkında da konuşan Kılıçdaroğlu,  "Daha uzun süre var cumhurbaşkanı adayının belirlenmesine. Niye acele ediyoruz ki? Ülke yangın yeri. Gördük ekonomiyi. Biz bunları bırakmışız, kim cumhurbaşkanı adayı olacak. Kardeşim yeri, zamanı gelince aday belirlenir hepimiz gider ona destek veririz. Neden şimdi partiyi bölüyoruz? Diyelim, yoklama yaptık. Adaylar çıktı, "Ona oy verme, bana ver" diyecekler. Aday olunca ne yapacaksın? Bunların hiçbirisi belli değil. Önce projeyi, hedefi koyacaksınız. Parti koyacak bunu. Parti belirleyecek politikayı, adaylar politikayı belirlemez. Adaylar seçildiklerinde neyi, nasıl yapacaklarını önce kendi partililerine anlatacaklar. Partide bütün yöneticileri desteklerim ama elbette farklı düşünebiliriz. Potansiyel adaylara karşı durmazsınız. O da onun hakkıdır. Ama bugünden bu tartışmaları yapmak doğru değildir. Ülke yangın yerinde, perişan vaziyette. Parti aday belirlerse, yeri zamanı gelince destekleyeceğiz. Bu kadar basit. Kim olursa elbette destekleyeceğiz, parti bizim partimiz.  Anketleri falan bırakın. Emin olun bu işin içinde de saray var. Anlamamak için çocuk olmak lazım. Ekonomiyi, vatandaşın derdini konuşmayacaksın; parti içine dönecek, 'kim cumhurbaşkanı adayı olacak', alanlara çıkacaklar 'bana oy ver, bana oy ver', bütün partililer bırakacaklar her şeyi, gidip sandıkta cumhurbaşkanı adayını belirleyecek. Bundan kaç yıl sonraki seçime aday belirlemek için sandığa gidecek. Ya sizin başka derdiniz yok mu Allah aşkına! Yeri, zamanı gelince aday belirlenir. " ifadelerini kullandı.

ERDOĞAN'A SERT ELEŞTİRİLER

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik sert eleştirilerde bulunarak, "Erdoğan, ekonomik açıdan bu ülkeye gelmiş en büyük kötülüktür. Erdoğan, seçilerek gelmiş en büyük kötülüktür. Perişan etmediği kimse kalmadı. Emekliye, işçiye, memura bakın. Sadece bu değil. Beşli çetelere çalışan, tüyü bitmemiş yetimden aldığı vergiyi peşkeş çeken adamdır. 20 küsür yıldır ülkeyi tek başına yönetiyor. İstediğin kanunu çıkardın, istediğin genelgeyi çıkardın, istediğin yönetmeliği çıkardın, istediğini istediğin yere tayin ettin, istediğin adamı milletvekili yaptın. Peki bu ülkenin hali nedir? Köşeyi döndün, yurt dışında servetin oldu. Bu adam Türkiye'nin başına bela oldu. Bunu her yerde, her ortamda kanıtlayabilirim. Keşke karşıma gelse ama gelemez, cesaret dahi edemez. 3 tane soru sorarım küser gider. AK Parti'ye oy veren vatandaşlar da vicdan sorgulaması yapmak zorundadırlar. Din iman diyorlar, hangi din. 85 milyon vatandaş faizciye, tefeciye çalışıyor. Onların dini, imanı paradır, faizdir. " ifadelerini kullandı.

SİYASET EMEKLİLİĞİ KABUL ETMEZ

Son olarak siyasetten çekilme konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, "Siyaset emekliliği kabul etmez. Ben ülkenin sorunları varken gözümü nasıl kapatabilirim? Çocuklar açken nasıl gözümü kapatabilirim? Sorunu olan vatandaş bana geliyor. Ben onun sorununu dillendirmezsem, görevimi yapmamış olurum. Ben görevimi yapmak zorundayım. Benim işim bu ülkenin sorunlarını çözmek için düşünce üretmek, varsa bir haksızlık karşı çıkmaktır. Ben bunu yapıyorum." dedi.

Kaynak: Haber Merkezi