Yazı başlıkları kısa olur. Hatta bazen Yazarın maksadını da tam ifade edemez. Bu yazıda olduğu gibi.
Bu yazıda maksadım şu soruya cevap aramaktır.
“İnsandaki kibir duygusu mu büyük, ölüm korkusu mu büyük?”
İşte bu soruya cevap arayacağız bu yazıda.
Tabi “bizzat ölüm anı ve kibir” kıyaslaması da var bu yazıda.
Evet, insanda birçok duygu vardır. İnsanda birçok olumlu haslet (özellik) olduğu gibi birçok olumsuz haslet de vardır. İnsanoğlu bu duygular arasında aklını kullanarak çıkışı ve doğrusunu bulur. Aklını kullanamaz da şeytana teslim olursa bocalar durur insanoğlu.
İnsanda mevcut olan iyi haller (hasletler, huylar) nelerdir? Bir çırpıda bir kaçını sıralayalım.
“İyilik, doğruluk, muhabbet, merhamet, şefkat, vefa, tevazu, ibadet, sakinlik, affedicilik, hoşgörü, az konuşmak, çok tefekkür etmek, güçsüzlere yardım etmek, ahlak ve edep sahibi olmak, haramdan kaçınmak, helalle yetinmek, Allah’tan korkmak, ihlas ve samimiyet içinde olmak, ölümden korkmak, ölüm sonrasını idrak etmek, iyilik bilmek, teşekkür etmek, şükretmek, sabretmek, öğüt dinlemek ve öğütlere uymak, tebessüm etmek, cömert olmak, halim selim olmak, adil olmak, iffet namus sahibi olmak, kanaat etmek, kendini bilmek, Allah’ı bilmek.”
Bunlar gibi daha nice güzel hasletler vardır. Biz bu yazıda yalnızca bunları beyan ettik.
Şimdi de insandaki kötü huylar neler olabilir, onların bazılarını sıralayalım.
“Kibir, yalan, iftira, zina, gıybet dedikodu, düşmanlık, zulüm, nankörlük, öfke, çok konuşmak, kin, düşüncesizlik, cimrilik, bencillik, mala tamah etmek, rüşvet, sahtekarlık, haramdan korkmamak, aç gözlülük, Allah’tan korkmamak, iki yüzlülük, riya, ölüm sonrasını idrak etmemek, şükretmemek, sabırsızlık, öğüt dinlememek ve öğütlere uymamak, asık suratlılık, gaddarlık, ahlaksızlık, haksızlık, kendini bilmemek, Allah’ı bilmemek.”
Elbette insandaki kötü huylar bunlardan daha fazla da olabilir. Biz bu yazıda ancak bunları sıraladık.
Elbette aslolan ve esas alınması gereken iyi ve güzel hasletler, huylardır. Kötü ve çirkin olanlar bizden uzak olsun.
Bu yazıda kibir denilen en kötü huy, ya da insandaki olumsuz duruma dikkat çekmek babında bir düşünce geliştirmek için bunca sözleri sarfettim ve insandaki bazı özellikleri sıraladım.
“Kibir ve ölüm korkusunu karşı karşıya getirdim.”
Kibir ve ölüm korkusu karşı karşıya geldiğinde, kibir mi galip gelir, ölüm korkusu mu?
Daha doğrusu şunu sormak istiyorum.
İnsandaki kibir illeti, onun Allah’a inancını engelleyen bir felaket iken, ölüm korkusu, bu kibri yenebilir mi?
Ya da insanlar ölüm ile burun buruna geldiklerinde, mesela bir uçak düşmesi anında tüm kibirlerini yenip Allah’a yönelebildiklerinde, bu halleri niye kendilerinde daha önceden (yani hiçbir tehlike içinde olmadıklarında) mevcut olmuyor?
Bu sorunun tek cevabı var: “Nankörlük. Bu cevabı ben kendi nefsime bakarak da verdim. Zaten bu cevap Kuran’da da mevcuttur.”
İşte bu hususta Yüce Rabbimizin beyanı:
“Denizde bir tehlikeyle karşılaştığınız zaman, O'ndan başka bütün yalvarıp yakardığınız şeyler, sizi yüzüstü bırakarak yok olup giderler, ancak O kalır. Sizi kurtarıp, sağ salim karaya çıkarınca, hemen yüz çevirip unutuverirsiniz O'nu. Çünkü insanoğlu gerçekten nankördür.” (İsra Suresi, 67)
Gerçeğin ta kendisi bu.
İnsandaki kibir bunun sebebidir.
Kibir öyle büyük bir felakettir ki, tüm kötülükler ondan doğar.
Zaten şeytan da kibrinden dolayı asi oldu ve “zıvanadan çıktı.”
Kibir ile bir insan zıvanadan çıkar ve şeytanlaşır.
Haydi İsra Suresi 61. ayeti, bu yazı çerçevesinde de bir tefekkür edelim.
“Hani bir zaman meleklere, Âdem'e secde edin demiştik de İblis'ten (şeytandan) başka hepsi secde etmişti ve o, balçıktan (çamurdan) yarattığın mahluka secde mi edeyim demişti.”
Şeytan dediğinizde gözünüzün önüne “salak ve en ahmak bir yaratık gelsin.”
Kibirliler “salak ve en ahmak yaratıklardır.” Şeytan da en kibirli bir yaratık olduğu için o da salak ve ahmaktır. Şeytandaki şu kibre bak, onu salak ve ahmak yapıyor.
Âdem'i yalnızca bir beden ve yalnızsın bir çamur olarak görüyor. Halbuki Adem aynı zamanda bir Ruh’tur. Allah’tan bir Ruh'tur Âdem.
Zaten başka bir ayette (Secde Suresi, 9) biz Âdem’e ruhumuzdan üfledik diye buyuruyor Yüce Rabbimiz (cc).
Ve salak ve ahmak şeytan bile bile isyan etti. Ahmak ve salak şeytan, insandaki Ruh’u ve o büyük, eşsiz kabiliyeti bildiği halde salak ve ahmak olduğundan Adem’e secde etmedi ve kibri ona şu bahaneyi öne sürdürdü: “Adem topraktandır, topraktan yaratılmış bir varlığa mı saygı göstereceğim?”
Şeytan yalnızca dışa bakar, sathi (yüzeysel) düşünür. Halbuki Adem yani insan toprak (beden) ile birlikte Ruh ile mücehhez’dir.
Şeytan ve şeytan gibi salak ve ahmaklar dışa bakar, içe bakmaz ve Ruh’u görmezler. Kendilerine Ruh’u göstermeyen kibirleri yani salak ve ahmak olmalarıdır.
Ben bu yazıda kibirli olmak ile ahmak ve salak olmayı aynı gördüğüm için sık sık şeytana ve şeytan gibilere “ahmak ve salak” diyorum.
Şimdi bu kadar açıklamadan sonra yazımızın başlığındaki sorunun cevabına gelelim.
“İnsandaki kibir duygusu mu büyük, ölüm korkusu mu büyük?”
İnsandaki kibir duygusu, ölüm korkusundan büyüktür. Çünkü her insanda o korku mevcut olduğu halde, kibir daha ağır basıyor ve insan onca yanlışı işliyor.
Bu arada günümüz insanı geçmiştekilere göre daha mı kibirli?
Şu müşahedemi burada belirtmeden geçemeyeceğim.
Evet, çağımızın insanı ölümden tüm eski zamanlarda olduğundan daha fazla korkuyor. Ancak kibirli olduklarından belli etmiyorlar. Bunu uçağımızın biraz önce inişe geçip tam piste yaklaşırken bir kuşa çarpıp inemeyip tekrar havalanmak zorunda kaldığında uçakta yaşanan gerginlik anında bizzat müşahede ettim. Kimisi sinirinden gülüyordu. Kimi kafasını koltuğa gömüyordu. Ama herkes korkuyordu. Ancak kibirlerinden bunu belli etmiyorlardı. İnsan bu durumlarda normalde dua ve yakarış içinde olmaları gerekirken o hali göremedim. Ben aşikare dua halindeyken uçaktaki yolcuların birçoğu tedirgin ve korku içindeydiler, ancak dua halinde de değillerdi. Çünkü kibirleri, ölüm korkusuna galipti.
Ancak, şurası da bir muhakkak. Her ne kadar, insanlarda ölüm korkusu, kibirden daha baskın olmasa da, ölümün bizzat kendisi kibirden baskın ve üstündür.
Bunu kibirlilerin en kibirlisi Firavun'un son halinden anlıyoruz. Sırf kibir ve ahmaklığından dolayı Hazreti Musa'ya (as) itaat etmeyen ve Allah'a inanmayan zalim kibirli “Firavun, tam ölüm anında, suda boğulmak üzereyken “Allah’a inandım” diyor. (Yunus Suresi. 90) Bu iman geçersizdir. Çünkü orada iman yok, mecburiyet ve seçimsizlik var. Halbuki iman, hürriyet yani seçim özgürlüğü ile geçerli bir haldir.”
Yazımızın en sonunda “kibir, ölüm korkusundan büyük olsa da ölümden küçüktür. Kibri yok etmek ve ölüm korkusu ile hayattayken iman üzere bir ömür sürmek en akıllıca bir yoldur” diyorum.
Vesselam.