Şah Nimetullâh İran’a döndükten sonra Mâverâünnehire geçmiş, Sebz ve Semerkand ’da riyazetler çekerek oradan Uıgenc’e ulaşmıştır. Daha sonra Kirman havalisine gelerek...
Şah Nimetullah İran'a döndükten sonra Maveraünnehire geçmiş, Sebz ve Semerkand 'da riyazetler çekerek oradan Uıgenc'e ulaşmıştır. Daha sonra Kirman havalisine gelerek Mahan'da yerleşip bir zaviye açarak, rivayete göre yüz beş yaşında ölünceye kadar orada yaşamıştır. İşte Şah Nîmetullah'ın kurduğu Nîmetullahîlik. (Nîmetullahiyye) daha şeyhin sağlığında adı geçen zaviyeden kısa zamanda etrafa yayılmağa başladı. bu sür'atli yayılışta tarikatın gayri sünnî bir mahiyet arzetmesinin büyük payı bulunmaktadır. Nitekim tarikatın kısa zamanda İran'ın her tarafına nüfuz etmesi ve müridlerin sayısının yüzbinlerin üstüne çıktığına dair dedikodular Timur'u kuşkulandırmış, bu kuşkular Şah Nîmetullah'ın isyan edeceği merkezindeki rivayetlerle beslenmişti. Nihayet, bu sebeple Timur'un şeyhi bizzat ziyarete gelerek sorguya çekmeden rahat edemediğini anlatır, ki o zamanlar şeyh yetmiş yaşlarında bulunuyordu. her türlü, Şerîat'a muhalif fikir ve tavır ortaya koyanlar, hatta ibahîliğe sapanlar bulunmaktaydı. Kaynaklar şeyhin bu konuda yapılan şikayetlere hiç aldırış etmememiştir. Her halde bu tarikatın XIV. yüzyıldan itibaren bir yandan Orta Asya üzerinden Hindistan'a, diğer yandan da Azerbaycan üzerinden Anadolu'ya sokulmasında ve XVII. yüzyıla kadar Osmanlı topraklarında tutunmasında, durmadan seyahat eden misyoner dervişlerin payı kadar, bu son derece serbest inançlara yer vermesinin de büyük rolü olsa gerektir. Şiî bir nitelik arzeden Nîmetullahîliğin, her tarafa yayılan müridler sayesinde İran'da Şiîliğin güçlenmesine katkıda bulunduğu, Safevî Devleti'nin bu sayede kurulabildiğini söyleyebiliriz.
Kalenderîliğin bir kolu sayılması gerektiği meselesine gelince, bu hususta kanaatimizce bizi zorlayan en baş sebep, bu tarikatın yukarda özetlenmeğe çalışılan tasavvufî mahiyetidir. İbahîliğe varacak kadar serbest fikirler taşıyan böyle bir yapı o devir Islam dünyasında ancak Kalenderî zümrelerinde bulunabiliyordu. Gerek bizzat kendi şahsiyeti, gerekse etrafına topladığı mürîdlerinin sergilediği tavır, hareket ve düşünce yapıları itibariyle Şah Nîmetullah'a çok benzeyen bir başka şahsiyet de, Seyyid Kasım-ı Tebrizi veya taraftarları arasındaki adıyla Seyyid Kasımu'l Envar'dır. Devletşah onun Tebriz'in Sürhab bölgesindeki büyük bir Seyyid ailesine mensup bulunduğunu kaydediyor. Kendisinin daha çocukken Şah Nimetullah ile Tebriz'de görüştüğünü de Mecmaul-Fusaha'dan öğreniyoruz. Seyyid Kasım daha genç yaşlarda, yetiştiği muhitin tabii şevkiyle tasavvufa sülük etmiş ve Şeyh Sadru'd-Dîn-i Erdebîlî ile, Şeyh Sadru'd-Dîn-i Yemenî'nin müridlerinden olmuştu. Daha sonra kendilerinden halifelik alarak Gîlan'a gitmiş ve uzunca bir müddet orada kalmıştı. İşte buradaki ikameti sırasında yavaş yavaş etrafına müridler toplanmağa başladı. Bir müddet sonra buradan Horasan'a geçti. Burada da müridlerinin şeriata aykırı tavırları ve kendisinin Vahdet-i Vücud'a dair fikirleri sebebiyle ilk tepkilerle karşılaştı. Nişapur'dan çıkarak Şahruh'un payitahtı olan Herat'a geldi. Cezbesi sayesinde gençleri etrafına topladı; böylece müridlerinin sayısı yine kabarmağa başladı. Devletşah, bu yüzden kendisini çekemeyenlerin, Şahruh'a başvurarak aleyhinde dedikodular çıkartıp isyana hazırlandığım bildirdiklerini yazarsa da, Nefehat, müridlerinden birinin Şahruh'a suikasde teşebbüs etmesi üzerine Seyyid Kasım'ın tehlikeli görülerek Herat'tan ihraç edildiğini nakleder. tıpkı Nîmetullahîler gibi Seyyid Kasım'ın müridleri de Kalenderî dervişleriydi. Nitekim Şahruh tarafından sıkı bir kontrol altına alınmışlar ve Herat'tan dışarı çıkarılmışlardı.Bununla birlikte, gerek Nefehat, gerekse Devletşah Tezkiresi müridlerin bu durumda olmalarına rağmen, Seyyid Kasım'ın asla şeriattan hariç bir düşünce, tavır ve hareket içinde olmadığını, keramet sahibi büyük bir veli olduğunu özellikle vurgulamaktadırlar. Eğer bu doğru ise, aynı tarzda sözünü ettikleri Ahmed-i Camî ve Şah Nimetullah-ı Velî örneklerinde görüldüğü üzere, Seyyid Kasım'ın müridlerinin de bu niteliklerinin nasıl oluştuğunu açıklamak gerekir