Savaşı ilginç kılan başkan yardımcılığını Cumhurbaşkanımızın kızının yaptığı KADEM(Kadın ve Demokrasi Derneği)’in Ak Parti’ye rağmen İstanbul Sözleşmesini savunmasıdır.
İlginç, ilginç olduğu kadar karmaşık bir savaşla karşı karşıyayız. Bu savaş İstanbul Sözleşmesi Savaşı.
Savaşı ilginç kılan başkan yardımcılığını Cumhurbaşkanımızın kızının yaptığı KADEM(Kadın ve Demokrasi Derneği)'in Ak Parti'ye rağmen İstanbul Sözleşmesini savunmasıdır.
-KADEM'in dışında İstanbul Sözleşmesini kimler savunuyor?
Ülkemizde İslam'a mesafeli tüm kişi ve kurumlar 'İstanbul Sözleşmesi'nin kadına şiddeti önleme amacıyla hazırlandığını' öne sürerek sözleşmenin yanında yer alıyor ve bu sözleşmeden imzanın çekilmemesini istiyorlar.
Aslında, LGBT tezlerinin hem yasal hem de toplumsal kabulünün zeminini hazırlayan sözleşmeye kadına yönelik şiddeti önleme kılıfıyla sahip çıkılmaktadır.
Kadına yönelik şiddet, öldürme ve her türlü istismar toplumun tüm kesimlerinin yüreğini acıtmaktadır.
Bu büyük sorunun çözümü İstanbul Sözleşmesinde olmadığı gibi kadın cinayetlerinin tek sorumlusu da İstanbul Sözleşmesi değildir.
Bu sözleşmeye bağlı çıkarılan kanunlar cinayetleri önleyemediği gibi sözleşmeye imza atıldıktan sonra sözleşmeden veya başka sebeplerle kadın cinayetleri çok yüksek oranda artmıştır.
Destek veren kesimlerin desteğinin arkasında kadına dönük şiddetin olmadığı anlaşılmaktadır.
Onun için İstanbul Sözleşmesine kimlerin, neden destek verdiklerinin arka planını iyi bilmek durumundayız.
Mesela, Koç Holding destek veriyor.
Holdingden yapılan açıklamada "… Koç topluluğu olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kadına yönelik şiddetle mücadele başta olmak üzere kadınların erkeklerle eşit hak ve özgürlüklere sahip olduğu bir dünya için çalışmaya devam edeceğiz. Ülkemizdeki herkesi ve tüm yetkili kurumları İstanbul Sözleşmesi'ni korumaya ve bağlı kalmaya davet ediyoruz" denilmektedir.
Beşiktaş Belediyesi ilçedeki billboardlara, binalara, kısaca herkesin görebileceği yerlere 'İstanbul Sözleşmesini' destekleyici afişler asarak destek vermektedir.
Kadın, çocuk veya erkek kim olursa olsun tüm cinayetlerin önlenmesini şiddetle istiyoruz; bunu istememek için kişinin hayvandan da aşağı bir varlık olması gerekir.
Bu konu üzerinde ayrıca durulmalı, yapılması gerekenlerin azamisi yapılmalıdır. Ancak, cinayetlerin ve her türlü şiddetin önlenmesinin çözümü sözleşmelerle olamaz; eğitim ve uygulanan cezaların caydırıcı olmasıyla mümkün olur.
Kısaca, İstanbul Sözleşmesi üzerinden bir savaş yaşanıyor. Özellikle de muhafazakar kesimin en güçlü yazarı Abdurrahman DİLİPAK'ın konuyla ilgili;
"AK Parti içindeki AKP'liler, FETÖ'nün zihniyet ikizi gibi davranıyorlar. Hem uluslararası fonlarla destekleniyorlar hem de kamu fonlarını kullanıyorlar. Malum 'Yeşil Sermaye'de bunlara sponsor olabiliyor. Koç kadar, Sabancı kadar, Eczacıbaşı kadar bizim 'Yeşil sermaye' davasına sadakat gösterip bu fahişelere ve onların türevlerine karşı seslerini yükseltebilecekler mi? Konfeksiyoncu, gıda zinciri, finans kuruluşu, ses ver Türkiye! Ne bekliyorsunuz!" açıklamasının içinde yer alan 'FAHİŞE' ifadesinin geçmesi çok büyük tepkilere neden olmuştur.
KADEM yaptığı açıklamada İstanbul Sözleşmesi'ne yönelik eleştirilere 16 soruluk bir cevap verdi. Kısaca, açıklamada;
"İstanbul Sözleşmesi ve kadın cinayetlerinin artması arasında doğrusal hiçbir bağlantı yok iken, kadın cinayetlerini önlemek üzere getirilmiş bir düzenlemenin günah keçisi ilan edilmesini anlamak pek mümkün gözükmemektedir. Cinayetler gerçekten arttıysa burada bakılması gereken pek çok değişkenli sosyolojik ve psikolojik toplumsal süreçlerdir. Burada Sözleşmenin bu kadar hedefe konması asıl sebeplerin görmezden gelinmesi anlamına da geliyor" denildi.
Odatv.com haber sitesi bu açıklamayı manşetten 'YOBAZLARA KADEM'DEN TOKAT GİBİ YANIT' başlığıyla verdi.
Kim bu yobazlar? Bu yobaz dedikleri İstanbul Sözleşmesine karşı çıkan dindar muhafazakarlar. Ak Parti'ye oy verenler bunun neresinde bilemem; ancak, bir referandum yapılsa Ak Partiye oy verenlerin yüzde 85'i İstanbul Sözleşmesinin karşısında oy verir.
Dilipak, "Bu sözleşmeyi tartışmayacaklarını söyleyerek savunan AK Parti içindeki AKP'lilere soruyorum: Böyle yapmanız, Soros'un sözcülüğü olmaz mı?" diye sordu.
Bu sözler çok ağır, yenilir yutulur cinsten olmayıp bu savaşın sonucunun nasıl biteceğini bilemiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sözleşmeden çekilmesini talep edenler İstanbul Sözleşmesi'nin 'Türk aile yapısına zarar verdiği, eşcinselliği teşvik ettiği' gerekçesini ortaya koyuyor.
Ak Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş'un, ''Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır'' açıklaması ve Cumhurbaşkanının değerlendirilebileceği sözleri üzerine tartışmalar yoğunlaşmıştır.
Bu sözleşmeden çekilmenin son kararını elbette ki cumhurbaşkanımız verecek; ancak, kararın çok kolay olmayacağını düşünüyorum.
Çünkü, karşı blokta KADEM var!