İslam’ın güncellenmesi gerekir mi

İslam anlayışımız tabi ki güncellenmelidir. Yoksa, zamanla uygulamadan kalkan bir din haline gelir. Tıpkı batı dünyasındaki Hıristiyanlık gibi. Hıristiyanlığın kiliseler de uygulandığı gibi İslam’da camilerde uygulanan bir din haline gelir. Hıristiyanlar, Müslümanlardan geri kalmış ve onlarla yapılan savaşlarda hep yenilen bir toplum haline gelmeye başlayınca, Hıristiyanlığın doğruluğuna olan inançları sarsıldı. Hıristiyan toplumlar, gelişmiş Müslüman toplular ile kendilerini karşılaştırdıkça kendi dinlerinden şüphe eden entelektüel insanlar ortaya çıktı. Rönesans hareketi, Hıristiyanlığın bir yaşam tarzı ve dünyaya bakış açısı olarak tercih edilmemesi sonucunu doğmuştur. Rönesans’dan sonra din anlayışlarını reform hareketleri ile değiştirmeye başladılar. En sonunda dinin kiliselerde yaşanmasını ön gören bir seküler dünya anlayışını ortaya koydular. Artık batı toplumunda Hıristiyanlık şeriatının devlet yönetimin de uygulanmasını isteyen papa ve papazlardan başka kimseler kalmadı.

***

Batı dünyası Hıristiyanlık uygulamalarından vazgeçince, hemen İslam’a yönelmediler. Onlar bu gün ki, seküler, humanist ve liberal modern dünya anlayışını ortaya koydular. Bu anlayışın özü, iyinin ve kötünün belirlenmesinde ölçü dinler değil, insan aklıdır. O nedenle, günümüz batı dünyası, İslam’ın şeriat olarak uygulanmasına karşı oldukları kadar, Hıristiyanlığında şeriat olarak yani toplum düzenin sağlanmasında bağlayıcı kurallar bütünü olarak uygulanmasına karşıdırlar. Batı devletlerinde din, uğrunda savaşılması gereken bir mevhum değildir. İnançlarında Hıristiyanlık olsa da, eylemlerine kural koyan kanunlarını, Hıristiyanlık kurallarına göre yapmazlar. Tamamen sosyal bilimlerin öngördüğü doğrulara göre devletin kanunlarını yazmak isterler. Sonuç olarak rahmetli Erbakan hocanın dediği gibi Hıristiyan bir batı topluluğu yok karşımızda, insan aklının ürünü kurallar koyan seküler, liberal ve modern bir batı var. Bu toplumun en kutsal değeri ise dinlerin dahi sınırlamadığı özgürlük anlayışıdır.

***

Dünya da yaşayan toplumlara baktığımızda, batı ülkelerinin dünyanın geri kalan kısmından, onları yönetecek kadar gelişmiş olduğunu göreceksiniz. Batının kurduğu toplum düzenleri, kendi mensubu olan bireylerine; diğer toplum düzenlerinin kendi mensubu olan bireylerden daha fazla mutluluk sunduğu kesindir. Çünkü dünyanın geri kalanı, batı toplumlarının içine göç etmek istiyorlar. İnsanlar serbest bırakılınca; hemen Almanya, ABD, Fransa ve İngiltere gibi ülkelere göç etmeye başlıyorlar. Ben duymadım, Pakistan’a göç etmek için çaba gösteren bir batılı insan topluluğu. Din farklılıklarına rağmen Müslümanlar, batıya göç etme gayreti içindeler. O zaman, seküler, liberal ve modern batı daha üstün bir medeniyet kurmuşlar diye biliriz. Diyeceksiniz ki, onlar zengin, o nedenle insanlar göç ediyor. Ben de derim ki, onlar güçlü bir medeniyet kurdukları için zengin oluyorlar, zengin oldukları için güçlü bir medeniyet kurmuyorlar. Her neyse…

***

İnsanlar serbest kalınca biz Müslümanların kurduğu toplumlara değil de batının kurduğu toplumlara göç ediyorsa, öyle ise biz tercih edilmiyorsunuz demektir. Böyle bir durumda ancak insanlar bizim coğrafyamızda zorunlu oldukları, başka bir yere gidemedikleri için yaşıyorlar demektir. Biz Müslümanlar olarak uyguladığımız kurallarla iyi bir toplum düzeni kuramamışsız demektir. Şöyle düşünün! Bir bina yaptınız, bütün malzemelerin en kaliteli malzeme olduğu belgeleri var ve size verilen raporlarda, yapılan binanın 8 şiddetinde bir depreme dayanıklı olduğu garantisi var. Ama 7 şiddetinde bir depremde binanız yıkıldı. Bütün belgeler ve raporlar 8 şiddetinde bir depreme dayanıklı olacak garantisi verse, 7 şiddetindeki bir depremde yıkılan bina için verilen hiçbir belge ve raporun doğruluğuna inanmazsınız. Tıpkı bunun gibi, Müslüman ülke insanları daha mutlu yaşamak için serbest kalınca koşa, koşa batı toplumlarının içine koşuyorsa bizim Müslümanlık anlayışında bir sorun var demektir.

***

Şeriatla yönetilen Osmanlı ve Hindistan imparatorlukları batı medeniyetinin ülkelerine yenilerek yıkılmıştır. Bu gün onların torunları olan bizler, hala batı medeniyeti toplumları karşısında güçsüz durumdayız. Batılıların kaçıp geldiği, bir İslam medeniyeti toplumları kurmayı başaramadığınız müddetçe İslam’ın algılanışındaki eksikleri bulmaya çalışmalıyız. Yani İslami algılayışımızı güncellemeliyiz. Sen istediğin kadar üstünüz diye övün, biz çocuklarımızı dahi kendimize inandıramıyoruz. Bizim neslin çocukları, bizim gibi dünyayı değerlendirmiyor ve üstelik bizi yanlış buluyor. Batılılara özeniyor. Hadi gelin birlikte düşünelim. Bize inanmayan çocuklarımızla mı biz dünyaya İslam’ı algılayışımızın hiçbir problemi yoktur, görüşünü kabul ettireceğiz. Düşünenlerin bunları dert etmesi gerekir.

***

Bir daha ki yazıda İslam’ın neresini güncellemeliyiz? sorusunun cevabını arayacağız.