Nefret, tıpkı keskin sirke gibi içinde bulunduğu yapıya zarar verir…
Nefret, tıpkı keskin sirke gibi içinde bulunduğu yapıya zarar verir…
Bir kişiyi, ya da bir partiyi sevmeyebilirsiniz. Eleştirebilir, yerebilirsiniz de, ama duygunuz nefrete dönüşürse, insanlıktan çıkma süreciniz de başlar…
Tıpkı gazeteci (!) Ayşenur Arslan ve adı Ömer Memiş olan bir adam gibi…
Biliyorsunuz aylardır Halep'te büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. Kentin doğusunda bulunan 300 bin insan, 150 gündür açlık ve hastalıklarla boğuşuyor.
Suriye rejimi ve ona destek olan güçlerin 150 gündür kuşatıp, çember aldığı kentin doğusuna, yardım ulaştırılmasına da müsaade edilmiyor!
Okul, hastane, çarşı, pazar demeksizin uçakların havadan sürekli bombaladığı kentte her gün çocuk, kadın, genç yaşlı demeksizin onlarca sivil yaşamını yitiriyor.
Rejim güçlerinin son günlerde saldırılarını yoğunlaştırmasıyla, Halep’in doğusundaki dram tam bir soykırıma dönüştü!
Sadece ABD, Avrupa değil, Rusya da soykırıma seyirci!
Çaresizlik öyle bir hal aldı ki, BM temsilcisi O'Brien, Halep için dünyaya yalvarmak zorunda kaldı.
BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye’de 5 yıldır yaşanan çaresizliği görmezden geldiğini belirten O'Brien, son günlerde artan saldırılar nedeniyle 25 bin insanın yerinden olduğunu belirterek dünyaya şöyle seslendi:
“Halep’in doğusunun devasa bir mezara dönüşmemesi, insanlık adına sivillerin korunması ve kuşatma altındaki kente erişim sağlanması için dünyaya yalvarıyoruz…”
Hal böyle ama başkalarının derdi başka:
Biliyorsunuz CHP’nin Halk TV diye bir kanalı var. Gazeteci (!) Ayşenur Arslan da o kanalda program yapıyor.
Arslan, “Medya Mahallesi” adlı programında Suriye’deki iç savaş ve Halep’te yaşananları ele alıyor.
Program konuğu Ömer Memiş diye bir adam. Memiş ne iş yapar bilmiyorum. Programın adı nedeniyle gazeteci mi diye Google’da baktım, ama bir şey bulamadım.
Neyse…
Memiş, Suriye ordusu ve müttefik güçlerin, bir haftadır Halep’te ciddi bir operasyon başlattığını, her yerde Suriye ordusunun olduğunu söylüyor.
Arslan, “nasıl yani Halep düştü mü”, diye soruyor.
Memiş, “düşmek üzere, dün geceki gelişmelerle birlikte bugün ya da yarın… Temizlik yapılıyor, son temizlikler”, diyor.
Arslan, “öyle mi” diye soruyor.
Memiş, “Halep düştü mü değil, Halep özgürleştirildi, demek gerekiyor”, diyerek Arslan’ı uyarıyor.
Arslan sessiz kalarak Memiş’i onaylıyor…
Bu nasıl bir kin, bu nasıl bir nefrettir?!
Hükümet Esad’a mı karşı, yaşasın Esad, yaşasın Esad’ın katliamları! Hükümet teröre destek oluyor diye AB’yi mi eleştiriyor, yaşasın AB!
Bırakınız gazeteci olmayı, eğer bir insan kin ve nefreti nedeniyle insanların katledilmesini, soykırıma uğramasını onaylıyorsa, bu insanlıktan çıkma halidir! Bu ölü seviciliktir!
Ne diyeyim, yazıklar olsun!!…