Hiç kuşkusuz son günlerde gündemi meşgul eden en önemli konulardan biri “12 Yıllık Zorunlu Eğitimin” tartışılmaya açılmasıdır.
Keşke, “12 Yıllık Zorunlu Eğitimden” iflas etmeden ve telafisi zor zararlar açmadan geri vazgeçilseydi iyi olurdu ama yine de zararın neresinden dönülürse dönülsün kardır, diye düşünüyorum.
Ben sıradan bir taşra eğitimcisi olarak kendi çapımda feryadımı hem yazılı hem de sözlü olarak yıllarca dile getirdim.
Elbette ki, dikkate alınmayacağımı ve sesimi yetkililere duyuramayacağımı biliyordum; ancak, her kişi sorumluluğu nispetinde sorunları kendi çapında dile getirerek Allah(cc) katında sorumluluktan kurtulmalıdır.
2014 Yılı Aralık ayında TEBEŞİR YAYINLARI tarafından basılan “Felaketin Eşiğinde Umudu Düşledim” adıyla piyasaya çıkan kitabımın MİLLİ EĞİTİM bölümü sayfa 40,41, 42’de;
“Gençliğin bozulmasının temelinde birçok etkenin olduğu bilinmekle birlikte devletin uyguladığı Milli Eğitim politikalarının da etkisi vardır. Her ne sebeple olursa olsun bu gerçeği görmezlikten gelemeyiz.
Bu uygulamalardan bazıları:
*Karma eğitim,
*Lise eğitiminin üç yıldan, dört yıla çıkarılması,
*Zorunlu eğitimin on iki yıla çıkarılması,
*Liselerin Taşımalı Eğitim kapsamına alınması,
*Uygulanan müfredatın yetersizliği ,
En önemlisi, üniversitelerin her yerde açılması, özellikle Meslek Yüksek Okullarının küçük ilçelere kadar yaygınlaştırılması.
Üniversitelerimiz gençliğimizin bozulmasına ortam hazırlamaktadır. İyi bir dini eğitim almadan üniversiteye giden çocuklarımız, üniversite çevresinin etkisiyle olumsuz ortamların içine girebilmektedir. Bu olumsuz ortamlar gençlerimizi; sigara, içki, uyuşturucu ve gayri ahlaki yaşama alıştırmaktadır.
– Üniversitelerin yaygınlaştırılmasının amacı ne olabilir?
Zorunlu eğitim on iki yıla çıkarılırsa elbette üniversite açmak zorunda kalınır. Başka ne sebebi olabilir?
– Üniversitelerimizin, Türkiye’ye kattığı hangi sosyo-ekonomik değer var; ne olacak otuz yıl sonra insanımızın yüzde 90’ı üniversite mezunu olduğunda?
Yapılan araştırmalarda;
“Üniversite mezunlarında dindarlığın azaldığı, alkol tüketiminin ilkokul mezunlarında yüzde 14 civarında iken üniversite mezunlarında yüzde 45’e yaklaştığı, boşanmaların daha fazla olduğu bilgisini kitabımızın başlarında paylaşmıştım.
Eğitim sisteminde yapısal değişikliklere gidilmez, sistem bu haliyle devam ederse yukarıda açıklanan duruma göre oranlamayı siz yapınız.
Azıcık, eğitimden anlayan herkese soruyorum:
– Allah rızası için söyleyin; bu Meslek Yüksek Okulları ne işe yarar?
Şunu iddia ediyorum; yüzde yetmiş-seksen oranında mesleki anlamda hiçbir işe yaramaz. Bu okullar bir işe yaramadığı gibi işin üzücü tarafı, ilçelerde bazı ahlaksız davranışların artmasına da neden olmaktadırlar.
Elbette, burada eğitim öğretim gören çocuklarımızın hepsini böyle değerlendirmemekle birlikte açık gerçeği de görmezlikten gelemeyiz.
Bu tespitimi ağır bulan varsa gidip o ilçelerde yaşayan insanlarımıza sorabilirler.
Anlatılacaklar sizi utandırabilir.
-O zaman niye bu okullar açılıyor biliyor musunuz?
Biliyorsunuzdur da bir de ben söyleyeyim:
İlçe esnafı gençlerden para kazansın bazılarına istihdam alanı açılsın, diye.
Katma değeri yüksek elemanlar yetiştirmek için üniversitelerde özellikle, Meslek Yüksek Okullarında yapısal değişikliklere gidilmeli, gerçek anlamda kalifiye eleman yetiştiren bölümler açılmalıdır.
Makine teçhizat ve eğitim elemanı eksiği bulunan yerlerde bu okullar açılmamalıdır. Mevcut Meslek Yüksek Okulları kademeli olarak küçük ilçelerde kapatılmalıdır. Küçük ilçeler yerine, sanayisi gelişmiş yerleşim birimlerinde sanayi kuruluşları ile iş birliği yapılarak sanayi kuruluşlarının ihtiyaçları dikkate alınarak açılmalıdır.
Üniversitelerin sayılarının artırılması yerine, nitelikleri artırılmalı, bölüm açılmaları zorlaştırılmalı, ihtiyaç dışı bölümler sırf bölüm açmak için açılmamalı; hem çalışıp hem öğrenim görmek isteyen çocuklarımızın ihtiyaçları dikkate alınarak Açık Öğretim Fakültesi’ne ağırlık verilmeli, etkin yönlendirme yapılmalıdır.”
26 Haziran 2019 tarihinde Konya Pusula Gazetesinde “YENİ EĞİTİM MODELİ ÜZERİNE-5 (12 Yıl Zorunlu Eğitim)” başlıklı yazımda;
Kademeli zorunlu eğitimin vurduğu alanlardan biriside çıraklık ve kalfalık eğitimidir. Liseyi bitirmiş 18 yaşında bir gençten çırak olamayacağını hepimiz biliyoruz.
Keşke meslek liselerimizde çıraklık ve kalfalık süreçlerini sağlıklı tamamlayarak usta yetiştirebilsek daha güzel olur.
Çünkü, sanayide çıraklara kalfa ve ustaların, kalfalara da ustaların kaba, küfürlü söz ve davranışlarını görüyoruz. Bu da ayrı bir sorun olup ayrıca ele alınmalıdır.
12 yıllık zorunlu eğitimin bir başka olumsuz tarafı da üniversiteye geçişlerin kolaylaştırılması. İyi değil mi okumuş yazmış kültürlü insanlar yetiştiriyoruz, diye tepki verebilirsiniz.
İyi değil, iyi olmadığını yığınlar halinde üniversite mezununun yaşadığı sorunlar göstermektedir.
Ayrıca, üniversite diploması sahibi olmakla cahillik ortadan kalmıyor. Üniversite mezunları arasında yapacağınız küçük bir araştırmaya cehaletin ne oranda olduğunu görebilirsiniz.
Diplomalı cahiller yetiştirmek için işe yaramaz bölümler açarak çok düşük puanlarla buraların doldurulması çocuklarımızın oyalanmasından başka bir işe yaramayıp harcanan para ve emeğin heba edilmesi ise cabası!
Üniversitelerimizin sosyal dokuyu bozmaktan başka ülkemize kattığı bir değer varsa söyleyin!
Ülkemizde bulunan iki yüz tane üniversitenin neredeyse tamamına yakınında uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi ve kamu yönetimi, işletme, iktisat bölümleri her yıl binlerce hatta on binlerce mezun vermektedir. Diğer bölümlerde aynı.
Mezun yap gönder yığınlar halinde üniversite mezunu aynı oranda sorun olsun. İstihdam alanı en geniş meslek grubu olan öğretmenlikte yüzbinlerce mezun atamayı beklemektedir.
Polis ve astsubayların çoğu öğretmen. Öğretmen uzman çavuş bile var. Ne yapsınlar iş yok. İşsizlik büyük bir sorun! Bu sorunun olumsuz etkilerini sadece üniversite mezunu olan gençler değil, aynı oranda aileleri de yaşamaktadırlar.
12 yıllık zorunlu eğitimin ülkemiz eğitimine kattığı bir şey yok, zararı ise saymakla bitmez. Telafisi mümkün olmayan daha fazla zararlara yol açmadan 12 yıllık zorunlu eğitimden en kısa zamanda vaz geçilmeli ülkemiz şartlarına uygun olan bir sisteme geçilmelidir.
12 yıllık zorunlu eğitimin hakkını yemeyelim faydası yok değil; en önemli faydası öğretmenlere istihdam alanı açmasıdır. İşin şakası bir yana eğitim-öğretimi istihdam amaçlı kullanmak eğitim sistemimize yapılabilecek en büyük kötülüklerinden biridir. Bunun en somut göstergesi ders çeşitliliğinin ve haftalık ders saatinin artırılmasıdır.
5 Ocak 2021 tarihli İstiklal Gazetesinde “12 Yıllık Zorunlu Eğitin ve Üniversiteler” başlıklı yazımda;
“12 Yıl Zorunlu Eğitim ile üniversitelerin buna bağlı olarak normalin çok çok üzerinde yaygınlaştırılması yıllardır tartışılan eğitim sorununa çare olamadığı gibi birçok telafisi zor sorunları da beraberinde getirmiştir.
Bir eğitimci olarak 12 Yıl Zorunlu Eğitime geçildiği dönemden beri karşı ve bunun ülkemiz şartlarına uygun olmadığını dile getiriyorum.
Aklın yolu birdir, eğitimle az çok ilgisi olan ve objektif düşünme ve karar verme iradesine sahip her kişi bu sistemin ülkemiz şartlarına uygun olmadığını görebilir.” Diye tepkilerimi dile getirmiştim.
12 Yıllık Zorunlu Eğitimin olumsuz sonuçları ile ilgili yazacak çok şey olup yazacaklarım buradan Ankara’ya yol olur.
Bugün yazmak yerine sadece derinden üzülüyorum!