HERKES BAŞKASININ PUTUNA İBRAHİM
Hem mezhepleri hem meşrepleri hatta ideolog olarak bildikleri
kimse bile aynı olan çalışkan, okuyan, düşünmeye çalışan iki genç
yanımda geçen gün birbirlerine girdiler. Yolun asıl temsilcilerinin
kendileri olduğunu telkin eden ve zaten mahalle mahalle bölünen
Müslümanları şimdi neredeyse hane hane bölen abilerinin/hocalarının
riyasetle yanan nefislerini tatmin etmek için akidesi ve davası bir
binlerce gençlerden ikisi.
Herkes hem âlim hem kadı hem filozof hem stratejist hem sosyolog
hem psikolog hem ideolog olamaz. Gençler, haşır neşir oldukları
görüşlerin abilerinin verdikleri gazla hiçbiri olmadan hepsini
olduklarını zannediyorlar. İlme ve muktesebata hürmeti yok edilen
bu zeki, azimli gençler sadece zamanlarını heyula içinde heba
etmekle kalmıyorlar, bir de kendileri gibi olan diğer gençlerle
kavga etmekle en kıymetli vakitlerini ve mümin kardeşlerine olan
muhabbetlerini kaybediyorlar. O çok kıymetli dava adamı abileri de,
ehl-i bidat ve küffara dolaylı olarak hizmet ettiklerinden de
sevinç duyup kına yakıyorlar herhalde.
Gençlere kızmaya kimsenin hakkı yok. Zihin dünyası inşa yerine
meteryallerle ihya edilen bu çocuklar annelerin, babaların,
öğretmenlerin, hocaların, siyasetçilerin eseridir. Hangi sanatkâr,
malzemesini eksik veya yanlış kullandığı için ortaya çıkan ve
hoşuna gitmeyen eserine tepki gösterebilir ki! Gençleri bunalıma,
farklı arayışlara, fikir buhranına itenler gençlerin hâmileridir.
Her nesil bir önceki neslin ürünüdür. Kimi yalanlarla doğrular inşa
edeceğiz dedi, kimi doğrularla yalanlar meydana getirdi. Hususen bu
iğrençlik İslam adına olunca mide bulandırıcı oldu. Tiksinç bir
muhafazakarlık çağı, İslam kılıfı ile İslam'ın tam zıddına yol olma
devri; açık açık İslam'a düşmanlık yapanları bile şaşırtacak bir
zaman. Yoklukta âlemde şan olmuş izzet, varlıkta mide bulandırıcı
sekiz köşeli her şekle girebilen bir zillete dönüşmüştü. Mesuller
çok önemli değil de, giden vakit, vaktin evlatları ve bu sürecin
getirecekleri gam keder olarak yetiyor Müslümanca düşünmeyi
bilenlere.
Herkes başkasını susturmaya çalışıyor, ama kendi susmuyor. Aslında herkes kendini susturmayı başarabilse toplumsal bir sakinlik hâkim olacak.
Herkes başkasının putuna İbrahim. Hiçkimse kendi putlarına balta
sallamıyor ve hatta devamlı tezyin edip yüceltme
derdinde.
Herkes âlim, talib yok.
Herkes mürşid, derviş yok.
Herkes riyaset davasında ama kimse çoban olmaya razı değil.
Zihni inşa etmek için senelerce kelime kelime kitap kitap lisan lisan biriktirilen malzemeler çoğunda sadece zihnî enkaza sebeb oldu.
Yol nerde yolcu nerde erkan nerde?
Belki de bitişin tükenişin hikayesini biz yazıyorduk ve gelecek nesiller neleri nasıl yitirdiğimizi bize lanet ederek, ham ervahımıza tükürerek yazacaklardı ve anlatacaklardı.
Düşünsenize, imanı tahrip edilmiş, ekini ve nesli tahrif edilmiş akıllar ve gönüller, diriliş fetişizmi ile daha da derine batmakta ve batırmakta. Geri kalan gizli hürmetli hazinelerimizi de bitirerek tüketerek batırmakta.
Ve tuhaf, tezad dimağlara teslim edilmiş kalemler, tasavvuru ve istikameti olmayan ama diyecek çok sözü olan, ama hep dizayn etme derdinde olan, emirler yağdıran, gündüz nutku başka gece hayalleri bambaşka olan, ismi Ahmet olan ruhu Albert olan, şizofrenik çift kişilikli hastaların nesillerimizin öncüsü olduğu bir devir.
Ne demeli nasıl susmalı veya nasıl isyan etmeli? 14 asır âleme nizam ver, şan ver, şeref ve izzet ver, medeniyet ver ve sonra netice şu günkü halimiz.
Annem derdi, evliya da olsan gece dışarı işersen çarpılırsın. Bu ümmet nasıl bir cürüm işledi ki şu asırda belini, dilini, elini, kalbini, zihnini doğrultamaz oldu. Evvela günahı tespit edip sonra tevbe etmeliyiz. Yoksa gazab-ı ilahi bu sefer her cihetten tezahür edecektir.
Her kişi kendine dur diyerek baslamalıdır bu ameliyeye.