Hayal

İnsanın, iştiyakla ulaşmak istediği ve henüz tahakkuk etmeyen arzusuna “hayal” denilmektedir. Hayaller daima tatlıdır. Zira arzuya paraleldir.

Benim bir üniversite arzum vardır. Talebesinden hocasına kadar milletin temel değerleriyle hemhal olmuş biri üniversite olsun arzu ediyorum.

Üniversite, milletin beyni mesabesinde olduğuna göre; his ve tefekkür bakımından halkıyla bütünleşen bir üniversite olmalı.

Beyin, bedenin en tepesinde olduğuna göre, bedenin sıhhat ve selametine teşne olan rehber olmalı üniversite. Lisanı, o milletin dili olmalı, fikri, o milletin mefkuresi olmalı, hissi, o milletin duygusuyla hissedar olmalı. Ufku, o milletin Kızılelma’sıyla meftun olmalı.

Bir üniversite hayal ediyorum; milletin direnç noktalarını kuvvetlendiren bir üniversite.

Bir üniversite hayalim var; varlık sebebimiz olan lisanımıza sahip çıkan, inancımızı mühimseyen ve töremizi yaşatan bir üniversite. Son iki yüz yıldan beri mevcudiyetimize taarruz eden hain taarruzlara ‘dur’ diyerek, milletimizin gönlüne şifa olacak bir üniversite hayal ediyorum.

Teknolojiyle imanı bütünleştirerek önce kendi insanına ve ardından bütün insanlığı kucaklayacak bir üniversite hayal ediyorum.

Mezuniyet merasimlerinde, ait olduğu milletin töresine, an’anesine ve mefkuresine mensup olmanın haklı iftiharıyla şed kuşanmalarının yapıldığı bir üniversite hayal ediyorum. Kendi halkına tepeden bakmayan ve içinden çıktığı milletine hizmet etmeyi şiar edinmiş bir şahadetname veren bir üniversite hayal ediyorum.

Mezuniyet merasimlerini Kur’an-ı Kerim tilaveti icra ederek, insan olmanın minik bir kainat olduğu şuurunu veren bir üniversite hayal ediyorum. “Kur’an-ı Kerim eşittir insan, insan hürmete şayan, eşref-i mahlûktur” ahlayışını idealize eden bir üniversite hayal ediyorum. Mezuniyet merasimlerinde tercih ettiği kılık ve kıyafetiyle “biz dün vardık, bugün mevcuduz yarınlarda da var olmaya devam edeceğiz” anlayışını formüle eden bir üniversite hayal ediyorum.

Atalarına hürmet etmeyi şiar edinen bir üniversite hayal ediyorum.

Duvarlarında bütün dünyada dillerinde yazılmış “Soru sormayı bilmek, ilmin yarısıdır” vecizesinin yer aldığı bir üniversite hayal ediyorum. Soru sormayı bilen, öğrenmek iştiyakıyla zihni daima diri olan “iki günü aynı olan aldanmıştır” altın prensibini kendisine rehber edinerek, teori ile pratiği ahlak potasında pişirmeye zemin olan bir üniversite hayal ediyorum.

Gerek İslam öncesi ve gerekse ve hususiyetle İslam ile müşerref olduktan sonra takip ettiği devlet siyasetiyle “insanı yaşat ki, devlet yaşasın” umdesini benimsemiş olan atalarımıza layık olmak üzere insanımıza ve insanlığa hizmet etmeyi şiar edinen bir mefkureyi veren bir üniversite hayal ediyorum.

Bir üniversite hayal ediyorum ki, öğrencilerinin tamamının almak mecburiyetinde olduğu müşterek bir ders olsun ve bu dersin adı “Medeniyet tasavvuru” olsun. Anfilerinin kapılarında “Medreseden üniversiteye” anlayışını ifade eden, dünü reddetmeyen, devamlılık ve kararlılıkla istikbale yürüyen “kökü mazide bir âtiyiz” şuurunu veren bir üniversite hayal ediyorum.

Bir üniversite hayal ediyorum; verdiği şahadetnameyle (diploma), mezun ettiği talebesine kefil olan bir üniversite.

Mezun ettiği öğrencisinin devletine ve milletine düşman olmayacağı bir üniversite hayal ediyorum.

Mezun ettiği talebesinin, bölücü ve yıkıcı cereyanlara kapılmamış ve kapılmayacak donanıma sahip bir üniversite hayal ediyorum.

Mezuniyet merasiminde, tıpkı Ahilik’te olduğu gibi Şed kuşatarak öğrencilerine insanlığa hizmet hususunda ahit alan bir üniversite hayal ediyorum.

Öyle bir üniversite tahayyül ediyorum ki, atalarına hürmet hususunda topluma örnek olacak ve töresine bağlılıkla nümune-i timsal olacak bir üniversite…

Kendi değerlerine içine sindirmiş ve daima kendini güncelleyen bir zihni yapıda bir üniversite hayal ediyorum.

En mes’ut gününde yani mezuniyet gününde, saadetini şımarmadan telezzüz eden bir üniversite hayal ediyorum.

En mes’ut günü mezuniyet merasimini Kur’an tilavetiyle şereflendirerek abideleştiren bir üniversite hayal ediyorum.

Öyle bir üniversite hayal ediyorum ki, mezuniyet merasimini “başkalaşarak” değil kendi öz değerlerini hatırlayarak kutlayan bir üniversite… Mesela mezuniyet gününde şahadetname verdiği talebelerine börk giydiren bir üniversite hayal ediyorum.

Bir üniversite hayal ediyorum; kuruluşunu bir medresenin kuruluşuna bağlayan bir üniversite. Yahya Kemal’in “Kötü mazide bir âtiyiz” dediği gibi. Mesela Süleymaniye Medresesine, kuruluşunu bağlayan bir üniversite niye olmasın? Veya Fatih Medreseleri…

Mazisini inkar etmeyen ve geçmişe mıhlanıp kalmayan bir üniversite anlayışına ne kadar muhtacız…

İngiltere’deki Oxford Üniversitesine daima gıpta ederiz ama bizde mevcut olan medreseleri kapatmakla tuhaf bir “avuntu” içine gireriz.

Öyle bir üniversite hayal ediyorum ki, sadece mezuniyet gününde değil, açılışında da bizim hayat rehberimiz olan Kur’an-ı Kerim tilavet edilsin.

Böyle bir üniversite var mı, olur mu veya mümkün mü?

Böyle bir üniversite vardır ve 23 Haziran 2017’de üçüncü mezuniyet merasimini tertip etmiştir.

Bu üniversitenin adı Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi’dir. Kuruluş tarihi 2009 olduğu halde 1251 olarak ilan tek üniversitedir, KTO Karatay Üniversitesi. Google’dan bakabilirsiniz.

Mezuniyet gününde diploma verdiği öğrencilerine börk giydiren Türk-İslam tarihinde ilk üniversitesidir, KTO Karatay Üniversitesi.

Cumhuriyet tarihinde duvarlarına (iç değil dış duvarlarına) üç lisanda (Arapça, İngilizce ve Türkçe) “Önce selam sonra kelam” hadisini nakşederek sosyal barışın özünü en etkili biçimde anlatan ilk üniversitedir, KTO Karatay Üniversitesi…

Dirilişin kotlarını tekrar canlandıran ve hafızalara nakşetmek üzere beyaz perdeye aktaran (2018’de “Diriliş” adıyla gösterime girecek) Türk-İslam tarihinin ilk üniversitesidir, KTO Karatay Üniversitesi…