Hangi zafer üstündür?
Batı felsefesi iflas etmiştir... Dünyayı düzeltecek, mutlu ve huzurlu yarınlara kapı aralayabilcek olan tek reçete İslâm dinidir...
Bu yüzden İslâm dünyasının geliştirdiği felsefeyi öğrenmek zorunda dünya.. Şunun şurasında 2 santigrad kaldı küresel mahvolmaya... Dileyen kurtuluş yoluna döner, dileyen Evangelistlerin arkasına takılıp háşa sümme háşa Tanrıyı kıyamete zorlar!..
Elbette ki bütün noksan sıfatlardan münezzeh Allah (c.c)’ı kimse, hiçbir güç ne zorlayabilir ne de O’nun (c.c) iradesine karşı koyabiir. O hâlde evagelist saçmalık neden mühimseniyor? Cevabı bir ata sözümüzde gizli: “Bir deli bir kuyuya bir taş atar kırk akıllı çıkaramazmış..”
Baksanıza delibozuk Trump halkına, hattâ dünyaya rağmen insanlığı mahvedici küresel bir savaşa sürüklüyor... Herife ne haddini bildirebilen ne susturabilen var..
* * *
Peygamberlerin sonuncusu ve son Resûl (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz için, “Lâ ilahe illallahu Melikul Hakkul Mübîn, Muhammedun Resûlullahi sadikul va’dil emin...” (Apaçık gerçeğin sahibi olan Allah'tan başka ilâh yoktur. Emin ve sözünün eri olan Muhammed Allah'ın Resûlüdür...) buyurulmuştur.
Doğru sözlü, sözünün eri Peygamberimiz (salat’u selâm olsun ona) Bedir Savaşı’ndan sonra “küçük savaştan büyük savaşa dönüyoruz, bu nefislerinizle yapacağınız savaştır” buyururlar..
O hâlde ne Malazgirt, ne Çanakkale, ne İstiklâl Savaşı büyük savaş olamaz. Bu savaşlar zaferlerimiz olarak tescil olunduklarına göre aynı zamanda ne büyük savaşlar ne de zaferler değidir. (Belki emsallerine nisbetle öyledirler ama gerçekte) BÜYÜK ZAFER ancak nefislerimize galib gelebildiğimiz günün zaferidir.. Pekâlâ neden böyledir?
Sadece Peygamberimiz (s.a.v) söylediği için mi? Evet o sözünün eri, kendisinden en küçük, hattâ şaka yollu bir yalan dahi sadır olmayan nebi’yyi muhterem (sallallahü aleyhi ve sellem) doğru söylemiştir ve fakat sözün isbatı da son derece kolay. Halimize bakalım yeter...
Bugün yalnızca biz Müslümanların değil, solcuların, ateistlerin, en koyu Atatürkçüler dahil herkesin ortak kanaati kapkaranlık bir ahlâkî hale sürüklendiğimiz müşterek (ortak) kanaati değil midir? O yüzden Salı günkü yazımızda “sadece Türkçe’nin değil, herşeyin içine ettiler..” meâlinde yazdık...
30 Ağustos bugün... Zaferlerimiz anılmakta... Malazgirtten Dumlupınar’a, Çanakkale’den Sakarya meydan savaşlarına… Yüzbinlerce insanımızı şehid vererek kazandığımız o mübarek savaşları anacak bir sürü dilbaz...
Ucuz kahramanlık nutukları atılacak!.. Ama şundan şüpheniz olmasın... Kimsenin hakikati haykıracak cesareti olmayacak!. Zira onların VICDAN denilen hasletten nasibleri yok. Bakıyor ama görmüyorlar... Görüyor ama idrâk edemiyorlar...
Batının usta yazarlarından, ünlü düşünürlerinden “bendenizin” zirve isim olarak hayranı olduğum Montaigne, hayatının en ünlü ve büyük eseri DENEMELER’i nasıl yazmıştı?
Cevap #HARBİDEN sözü olsun: Montaigne’in başarısı KENDİNİ TANI düsturunü takiple gerçekleşti... Bir köyevine çekilmiş, biriktirdiği notlarıyla başbaşa inziva hayatı yaşamış ve 15’inci asırda 21’inci asra ışık tutabilen ünlü DENEMELER’i telif etmişti..
Aslında belki bilâşuur; Peygamberimiz’in buyruğuna yönelmişti... Müslüman olsaydı ikinci Gazali olurdu âlem-i İslâm’a..
Bugün de büyük düşünebilmek için, paraya falan değil, önce büyük düşünürlere ihtiyacımız var. Lâkin mumla arayın, bir tane büyük düşünür bulamazsınız artık, tükendi yok!.. 30.08.2018