Tarihten günümüze güç kavramını incelediğimizde literatürde farklı tanımlamalara sahip olduğunu görüyoruz. Genel bir kanaat oluşturmak adına genel olarak kabul gören bir tanıma göre güç, bir aktörün diğerleri üzerinde baskı kurabilme/mutlak otorite sağlayabilme yeteneğidir. Ancak günümüzde bu kavram, yalnızca zorlayıcı bir unsur olmaktan çıkmış, farklı türleriyle de daha kapsamlı bir anlama dönüşmüştür. Aktörler, mutlak gücü elde edebilmek adına çeşitli yöntem ve stratejiler kullanmakta, toplumsal dinamiklere uygun olan değerler ve ilkeler görmezden gelinmekte (taça çıkarılmakta) ve kimi zaman da bu yöntem ve stratejiler hibrit model olarak birlikte de kullanılabilmektedir.
Yumuşak, Sert ve Akıllı Güç Kullanımı
Joseph Nye’ın ortaya koyduğu yumuşak güç (soft power) kavramı ikna ve kültürel etkileşim yoluyla hedef ülke ve hedef toplum üzerinde etkide bulunmayı ifade eder. Özellikle fikir ve düşüncelerle yürütülen ve zihinleri hedef alan bir yıpratma savaşı tekniğidir. Yöntem, daha uzun vadede sonuçlar verse de sabır gerektiren bir mühendislik türüdür. Toplumsal dinamikleri, algıyı ve doğrudan hedef ülke ve toplumu dönüşüme/değişime uğratma potansiyeline sahiptir.
STK'lar, düşünce kuruluşları, araştırma merkezleri ve medya organları yumuşak güç aracı olarak kullanılmaktadır. Yumuşak güç kullanımı ile yürütülen yıpratma savaşları hedef toplumda bireylerin zihnine mühendislik ürünü fikirlerin enjekte edilmesi sürecidir. Aslında bir enformasyon (bilgi) savaşı olarak da değerlendirmek gerekir. Çünkü günümüzde sıklıkla yürütüldüğü alan sosyal medya olarak karşımıza çıkar.
Sert güç (hard power) kavramına baktığımızda ise askerî ve ekonomik baskı araçlarını içerdiğini görürüz. Jeopolitik hedefler ve savaşlar, bölgesel hedefler ve vekalet savaşları ve bir ülkenin milli değerler bütününü hedef alabilmek için bireyleri ve aileyi zayıflatmak adına toplumun temel yapı taşının moral ve motivasyonu hedef almaya yönelik yürütülen ekonomik savaşlar...
Bu yöntemlerin bütünleşik kullanımı (hibrit modeli) ise akıllı güç (smart power) olarak adlandırılır. Hedef alınan ülkenin hem ekonomik olarak yıpratılmasını sağlamak üzerine birey-aile hedef alınırken, hem de hedef ülkenin ekonomik baskı araçlarıyla parasının değer kaybettirilmesi sağlanarak ülke içinde alım gücünün düşürülmesi hedeflenir. Bunun yanında ekonomik operasyona bağlı olarak milli değerlerin zayıflatılması/yok edilmesi/parçalanması planı da beraberinde yürütülen bir süreçtir.
Sert güç unsuru olarak savunma sanayiinde milli güvenliği sağlayan sistemlerde dışa bağımlılıkta tedarik süreçlerine ve parçalara küresel yaptırım mekânizmaları devreye alınabilir. Bu yöntemle hedef alınan ülkenin milli güvenliği de hedef alınmış olur. Milli güvenliğin dışarıya bağımlı hâle gelmesinin yol açtığı sonuçlar oldukça yıpratıcıdır ve Türkiye yıllarca bu sürecin bedelini acıyla ödemiştir.
Yeni Bir Tanımlama: Algoritmik Güç Kullanımı
Dijital çağın yeni getirdiği dönüşümle ise artık algoritmik güç (algorithmic power) kavramından bahsediyoruz. Veri analitiği, yapay zekâ ve bilgi manipülasyonu üzerinden şekillenen bu yeni güç türü, küresel siyasette de belirleyici bir rol oynuyor. Önümüz süreçte doğrudan seçimlerin sonuçlarına etki edebilir, medyada yapay zekâ üzerinden yapay zekâ üretimi dezenformasyon haberlerin yayılmasını ve hedef ülkenin iç siyaset mekânizamasını yeniden dizayn etmeye, hedef ülkenin milli değerlerini yıpratmaya neden olabilecek tehlikede bir yöntemdir. Bu anlamda NATO’nun Algoritmik Tugayları’nı oluşturduğu da bilinmektedir. 5. jenerasyon savaşlar kapsamında s/ilahsız savaş stratejilerinin en etkili silahı, algoritma/algoritmik savaştır ve olacaktır da!
Nemrutlaşmış Algoritmaya Karşı Koyma (NAKK)
Tarih sahnesinde gücün yozlaşmasının çarpıcı örneklerinden biri Nemrut’tur. Mutlak iktidarı ele geçirdiğinde, gücün kaynağını ilahi bir seviyeye taşıma çabası/kendini ilahlaştırmaya kalkışması, sonunu hazırlamıştır. Siyasi otoritelerin zamanla halktan kopması ve şahsi çıkarlarını devlet çıkarlarının önüne koyması, her dönemde benzer felaketlere yol açmıştır. Günümüzde küresel olarak aktörlere baktığımızda Nemrutlaşmış algoritmalar ve algoritmik bir savaşla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Bu anlamda bu algoritmaların hedef aldığı ise ulusal devletler ve ulusal/milli değerlerdir… İstenilen son ise dijital bir kontrol düzeni (Panoptikon toplumunun) oluşturulmasıdır…
Türkiye’de Suni Gündemler ve Siyasetin İkiyüzlülüğü
Bir ülkenin büyüklüğü o ülkenin gündemi kadardır. O ülkenin kendi gündemini belirleyebilme, kamuoyu oluşturabilme sürecindeki yetkinliği zayıflatılmışsa, algoritmik silahla yapay/suni gündemler inşa edilir. Ülkenin iç siyaset mekânizması suni gündemler üzerinden tartışmaya devam ederken arka planda küresel plan ve projeler ise faaliyete geçirilir. Kimsenin ruhu bile duymaz!
Türkiye’de son yıllarda özellikle anayasal tartışmalar çerçevesinde, gerçekte var olmayan kimlik ve aidiyet meseleleri üzerinden bir algı operasyonu yürütüldüğüne şahit oluyoruz. Anayasa’nın 66’ıncı maddesini (Türk vatandaşlığını tanımlayan maddenin) tartışmaya açılmaya çalışıldığını ve milli kimlik üzerinden yapay krizler üreten bir siyasi söylemle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Hâlbuki Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkeleri/felsefesi kapsayıcı ve bütünleştirici bir yapıya sahiptir. Ancak, bu ilkeler sanki bir ayrımcılık söz konusuymuş gibi sunulmakta, toplumun birlik ve beraberliği suni tartışmalarla aşındırılmaya/hedef alınmaya çalışılmaktadır.
Türkiye’nin savunma sanayiinde, terörle mücadelede ve uluslararası diplomaside bu kadar büyük başarılar elde ettiği/küresel oyun kurucu ve bozucu bir aktör hâline geldiği böylesine bir dönemde, siyasetin temel ekseni ‘PKK seçmeni/DEM milletvekili devşirme stratejisine’ dönmüş/dönüştürülmüş durumda. Türkiye, küresel oyun kurucu/oyun bozucu bir aktör hâline gelmişken, strateji, halkın iradesine doğrudan başvurmak olmalıyken…
Kaç Saniye?
Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın açıklamaları televizyon ekranlarından duyurulup üzerine günlerce tartışılırken, bu ülke için/bu vatan için yıllardır can veren şehitlerimize aynı ekranlarda ayrılan süre kaç saniye ile sınırlıydı yıllarca? Benim bu noktada cevabını bilerek sorduğum ve yüreğimi parçalayan tek soru budur. Siyasetin ikiyüzlülüğünün bende uyandırdığı soru budur.
BOP, İklim Yasası ve Dijital Mahremiyet Tehdidi
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) bağlamında geliştirilen yeni politikalar, Türkiye’yi de içine alan geniş çaplı dönüşümlere zemin hazırlıyor. Türkiye suni bir gündem ile oyalanırken İklim Kanunu adı altında bireysel özgürlüklere yönelik müdahaleler arka planda Meclis’ten geçirilmeye çalışılıyor ve Siber Güvenlik Yasası ile de dijital mahremiyete yönelik örtülü bir kontrol mekânizması oluşturulmak isteniyor. Bireysel hak ve özgürlükleri hedef almayı amaçlayan bu küresel sistemin dayattığı düzenlemeler, küresel güçlerin ajandasında yer alıyordu. İşte Türkiye’de asıl gündem olması gereken/üzerinde tartışılması gereken konular bunlardır…