Ya da, kalmak mı gitmek mi ? İkisi arasında bir yolculuğa tabi tuttunuz mu kendinizi ? Yoksa, ne fark var canım, diyerek ucuz ve kolay olanı mı tercih ettiniz ? Elemler, ıztıraplar, sancılar ve kıvranışlar arasındayken dahi, yaman gitgeller yaşarsınız kendiniz ve düşünce dünyanızla.
Ya da, kalmak mı gitmek mi ?
İkisi arasında bir yolculuğa tabi tuttunuz mu kendinizi ?
Yoksa, ne fark var canım, diyerek ucuz ve kolay olanı mı tercih ettiniz ?
Elemler, ıztıraplar, sancılar ve kıvranışlar arasındayken dahi, yaman gitgeller yaşarsınız kendiniz ve düşünce dünyanızla.
Öfke nöbetleri birbiri ardına size taarruz ederken, kalma mı gitmek mi ile gitmek mi kalmakmı arasında kalışları yaşamadınız mı ?
Özlem sızısı, yaşanmışlıklara dair kucak dolusu duygudaşlık ve bir o kadar öfkeye cila çeken aksi yaşanmışlıklar, bir sağa ve bir sola yatırırken sizi, gitmek mi yoksa kalmak mı ? soruları arasında nefes alamamayı yaşamadınız mı ?
Ne zor ve hatta en zor şeydir insanın kendisi ile iki arada sıkışmışlığı. Size, dostta sizsiniz düşmanda. Soruları soranda sizsiniz ve sorulan sorular arasında sıkışıp kalan dermansızlıktan tükenende...
Mukadder yasa gibi kendisini dikket ettiren umutların birbir budanışı, silkinip ayağa kalkmanıza yardımcı olacak tüm motive kaynaklarınıza yapılan sinsi atışlarda ki isabet, tüm umutlarınızın da kökünü kazıyan hamleler olmaktadır.
Sizi yiyip bitiren sorular, endişeler ve kuşkuların acımasız hücum ve saldırısı altında inim inim inlerken, bir darbe daha ini verir gitmek mi kalmak mı ? sorusuyla birlikte.
Sorular ve sözcüklerin arasında sıkışıp kalmış sadık köle gibi bir ona bir buna cevap bulmak için kendinle verdiğin canhıraş ve bir o kadar da umutsuz kavga, sert bir darbe daha alır gitmek mi kalmak mı ? sorusuyla birlikte.
Arınmış ve dingin bir ruh haline neleri kurban vermezsiniz ki?
Ama, akordu bozuk ve üstelik kılak tırmalayan bir ses düşüverir gitmek mi kalmak mı diye ve siz kolu kanadı ve dahi beli kırılmış şekilde yıkılır kalırsınız olduğunuz yere...
İnsaf ve merhametten yoksun, dolaysız ve direk bir cümle ve bu cümle ile birlikte bir o taşa ve bir bu taşa vurmuşluğunuz dolayısıyla kan revan içerisinde kalan başınız, yaslanacak ve dinlenecek bir diz ve gögüs bulamayışından hareketle bir kez daha yıkılıverir olduğu yere.
Kök söktüren köksüzlük, kök söktüren duygusuzluk, izansızlık, merhametsizlik ile değerleriniz arasında ki dandanakan, keşkeleriniz ve pişmanlıklarınızın sulandığı, köklendiği, beslenip büyüdüğü zaman dilimine denk düşmektedir.
Yaşadıklarınız ile uhrevi düş, beklenti ve korkularınız arasında ki uzlaşı mesafesinin günden güne açılışı soğuk, yılgın ve asabi bir ses tonuyla gitmek mi kalmak mı ?
Çıkılan yol, varılmak istenilen hedef, ayaklarınıza dolanan ayak bağları dolayısıyla hergün biraz daha akamete uğrarken, ıssız, çorak ve dolayısıyla verimsiz bir nida '' gitmek mi yoksa kalmak mı ?''
Sert köşeleri olan ve dolayısıyla uyumsuz, çirkin ve hissiyat fukarası serzenişler ve sizin de bunlara karşın yüksek duyarlılığınız kol ve kanadınızı budarken, hemen diziniz ve dibinizde ki Allahsız ve şehveti kahkahalar, yılgınlığınıza öfkenizi de katık etmektedir.
Artık yaklaşılamaz bir uzlet kendinizle beraber gücünüzün yettiği nicelerini itlaf etmeniz gerektiğini haykırmaya başlar bir diğer taraftan.
Döneceğim bir gün tüm yaralarımı sararak. Geleceğim bir gün umut ve öfkemle yoğrulmuş şekilde. Ve işte o zaman nice ölüleri ve öldürmek istediklerimi diriltmek üzere...