Gündem

"Yapay depremler gerçek mi?"

Dünya genelinde petrol ve doğal gaz çıkarma faaliyetlerinin artmasıyla birlikte, bu çalışmaların depremleri tetikleyebileceğine dair tartışmalar da gündeme geldi. Özellikle ABD ve İngiltere’de yapılan araştırmalar, hidrolik çatlatma yönteminin yer altı faylarını zorlayarak depremleri artırabileceğini ortaya koyuyor.

Abone Ol

Hidrolik çatlatma, yerin altında bulunan petrol ve doğal gaz rezervlerine ulaşmak için kayaların yüksek basınçlı sıvılarla kırılması anlamına geliyor. Bu yöntemle çıkarılan kaynaklar enerji sektöründe büyük önem taşıyor ancak çevreciler ve bilim insanları, işlemin fay hatlarını tetikleyerek depremleri artırabileceği konusunda uyarıyor.

Bilim insanları, bu artışın petrol ve gaz üretimiyle bağlantılı olabileceğini belirtiyor

Örnek olarak, ABD’nin Oklahoma eyaletinde 2008’den önce neredeyse hiç deprem yaşanmazken, bu tarihten sonra 200’den fazla deprem meydana geldi. Bilim insanları, bu artışın petrol ve gaz üretimiyle bağlantılı olabileceğini belirtiyor. Aynı şekilde, İngiltere’de Lancashire bölgesinde hidrolik çatlatma faaliyetleri 2.9 büyüklüğünde depremlerle ilişkilendirilmiş ve hükümet projeleri durdurma kararı almıştı.

Bilim insanlarının yaptığı çalışmalar, yapay depremlerin büyüklüğünün nadiren de olsa 7.0’ye kadar çıkabileceğini öngörüyor. 2011’de Oklahoma’da 5.6 büyüklüğünde bir deprem yaşanmış ve bu olayın hidrolik çatlatmayla bağlantılı olduğu ileri sürülmüştü.

Türkiye’de hidrolik çatlatma yöntemi kullanıldığına dair iddialar bulunmaktadır

Türkiye’de hidrolik çatlatma yöntemi kullanıldığına dair açıklamalar bulunmaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Diyarbakır’daki Mermer-1 ve Hançerli-5 sahaları ile Siirt’teki Demirkuyu-1 sahasında bu yöntemin uygulandığını açıkladı. Bakanlık, bu sahalarda toplam 5.26 milyon varil petrol rezervi bulunduğunu belirtirken, ilerleyen yıllarda 50 yeni kuyu daha açmayı planlıyor.

Türkiye’nin büyük fay hatları üzerinde bulunması nedeniyle, bu tür sondajların depremleri tetikleyip tetiklemediği konusu zaman zaman kamuoyunda tartışılıyor. Büyük depremler sonrası, bazı kesimler bu depremlerin insan eliyle tetiklenmiş olabileceği iddiasını öne sürüyor.

Naci Görür: “Trakya’nın sismik özellikleri ve Marmara Denizi tüm ayrıntıları ile incelenmelidir”

Deprem bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Trakya’nın doğal gaz deposu haline getirilmesiyle ilgili yaptığı açıklamada,” Bu tür depolar dünyada az değildir. Doğal gaz buralardaki eski gözenekli gaz veya petrol rezervuarlarına basılarak (enjeksiyon) depolanıyor ve istendiğinde de kullanılıyor. Bu işlemler eski ve yeni sondaj kuyuları vasıtasıyla gerçekleştiriliyor. Hem enjeksiyon hem de çıkarma aşamasında belirli büyüklükte (4,0) depremlerin oluşması mümkün. Zaten şu anda da Batı Marmara’da gaz çıkışlarına bağlı çok sayıda depremler oluşuyor. Bu depremler iki nedene bağlı olarak gelişiyor: Gözenek ortamındaki basınç değişimi ve Gözenek elastik (porelastik) stres değişimi. Onun için Trakya’yı gaz deposu haline getirirken gaz depolama alanlarının Marmara Denizi içerisindeki Kuzey Anadolu Fay Zonu’nda depremler oluşturabileceği, depremleri tetikleyebileceği unutulmamalı ve bu açıdan Trakya’nın sismik özellikleri ve Marmara Denizi tüm ayrıntıları ile incelenmelidir” ifadelerini kullandı.

Büyük depremler genellikle doğal jeolojik süreçlerin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor

Bilim insanları, hidrolik çatlatma faaliyetlerinin küçük ve orta ölçekli depremleri tetikleyebileceğini kabul ediyor. Ancak 7.0 gibi büyük depremlerin doğrudan insan eliyle oluşturulabileceği konusunda kesin bir bilimsel kanıt bulunmuyor.

Bugüne kadar kayıt altına alınan en büyük yapay depremin 5.6 büyüklüğünde olduğu biliniyor. Ancak bazı modeller, yeterli enerji birikimi olması durumunda daha büyük ölçekli depremlerin mümkün olabileceğini gösteriyor. Buna karşın, büyük depremler genellikle doğal jeolojik süreçlerin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Yapay depremler ve hidrolik çatlatma faaliyetleri arasındaki ilişki bilim dünyasında araştırılmaya devam ediyor

Yapay depremler ve hidrolik çatlatma faaliyetleri arasındaki ilişki bilim dünyasında araştırılmaya devam ediyor. Türkiye gibi deprem kuşağında yer alan ülkelerde bu tür faaliyetlerin sismik riskler açısından daha detaylı incelenmesi gerektiği görüşü öne çıkıyor. Bu nedenle, yapay depremlerin gerçekten büyük ölçekli sarsıntıları tetikleyip tetiklemediği sorusu, daha fazla bilimsel araştırmaya ihtiyaç duyulan bir konu olarak gündemdeki yerini koruyor.