Suriye'de Esad rejiminin Hava İstihbarat Şubesi görüntülendi
Hava İstihbarat Şubesinde çocukken işkence gören Mecideddin Ahmed el-Huşen, rejimi deviren mücadeleye katıldıktan sonra şimdi binadaki kanıtları korumak için görev yapıyor.
Abone Ol
Suriye'de uzun yıllar boyunca halka korku salan işkence ve sorgu merkezlerinden biri olan Hava İstihbarat Şubesi, devrik Beşşar Esed rejiminin işlediği suçların en önemli kanıtlarını barındıran yerlerden biri olarak kayıt altına alınmayı bekliyor.
Devrik rejim döneminde, iç savaş sırasında gösteri yapan çocuk ve gençleri dahi hücrelere koyan Hava İstihbarat Şubesi, AA muhabirleri tarafından görüntülendi.
Şubede, tutsakların tutulduğu "kırmızı hücre" ve "siyah oda" olarak adlandırılan, küçük bir tuvalet büyüklüğündeki hücrelerin pislik içinde olduğu gözlemleniyor.
Bu hücrelerde tutulan çocukların, "baba seni özledim" ve "anne seni özledim" yazarak içlerindeki özlemi hücre duvarlarına kazıdıkları dikkat çekiyor.
İnsanlık dışı koşullara sahip sorgu merkezindeki koğuşlar ve tek kişilik hücrelerde, yere serilmiş karton parçaları ve battaniyeler bulunuyor.
Şubede çok sayıda eşya ve belgenin yere saçıldığı görülürken, kesici aletler ve çeşitli araç gereçlerin varlığı da dikkatleri üzerine çekiyor.
Kirli duvarlar ve fayanslar, içerisinde nefes almanın dahi zor olduğu tek kişilik dar hücreler, burada alıkonulan tutsakların maruz kaldığı insanlık dışı şartları gözler önüne seriyor.
Şam'ın Kabun Mahallesi'nden Mecideddin Ahmed el-Huşen, henüz lise öğrencisiyken 21 Temmuz 2011'de devrik Esed rejimi tarafından Hava İstihbarat Şubesi'nde tutulan gençlerden biri oldu.
Bugün Suriye'deki yeni yönetimin başa gelmesiyle şubenin güvenliğinden sorumlu olan Huşen, çocuk yaşta gözaltına alındığı ve işkence gördüğü yerle ilgili hikayesini paylaştı. 2011'de halkın özgürlük talepleriyle başlattığı barışçıl hareketlere katıldıkları dönemde öğrenci olduklarını belirten Huşen, rejimin güvenlik güçlerinin kendisinin de aralarında bulunduğu bir öğrenci grubunu gözaltına aldığını ifade etti.
Huşen, gözaltına alındıktan sonra yaklaşık bir kilometre boyunca sokakta sürüklenerek dövüldüklerini ve Harasta'daki Hava Kuvvetleri İstihbarat Şubesi'ne götürüldüklerini, burada 2,5 ay tutulduktan sonra el-Hatib Şubesi'ne sevk edildiklerini anlattı.
El-Hatib Şubesi'nde 8 gün kaldıktan sonra tekrar Hava Kuvvetleri İstihbarat Şubesi'ne götürüldüklerini belirten Huşen, o dönemde öğrencilere yönelik çıkarılan af kapsamında serbest bırakıldıklarını kaydetti.
Gözaltına alındığı anları anlatan Huşen, gözleri bağlanmış ve elleri kelepçeli şekilde polis aracına bindirilerek şubeye götürüldüğünü, "Bana yaklaşık 2 metre yürümemi söylediler. Sonrasında bir merdivenin başında durmam gerektiği söylendi ve biri beni itti. Ayağım basamağa değmeden aşağı düştüm." dedi.
Aşağıda yaklaşık 30 kişinin üst üste yığılmış vaziyette beklediğini aktaran Huşen, bu insanların üzerine düştüğünü ifade etti. Şubeye getirilen kişilerin gözleri bağlı ve elleri kelepçeli halde tek tek sorgu odasına çağırıldığını, kimlik bilgileri ve üzerlerindeki eşyaların alındıktan sonra hücrelere gönderildiğini dile getiren Huşen, "suçüstü" yakalandığı iddiasıyla "kırmızı" tecrit hücresine konulduğunu belirtti.
Huşen, "İlk başta 10 kişiydik ama 2 saat içinde aramıza 7-8 yaşlarında iki çocuk dahil 4 kişi daha katıldı. Hücrede 14 kişiyle bir metrekarelik alanda tam 7 gün geçirdik. Gün boyunca sadece sabahları tuvalete gitmemize izin vardı. Yemekler plastik tabaklarda veriliyordu." şeklinde konuştu.
Her gün yaklaşık bir saat süren sorguya götürüldüklerini ve o sırada koridorda beklerken gardiyanlar tarafından sebepsizce dövüldüklerini kaydeden Huşen, "asıl işkencenin fiziksel değil psikolojik olduğuna" dikkat çekti. Bazen bu sorgularda korkuyla isim vermek zorunda kaldıklarını ifade etti.
Tutuklamaların keyfi olduğunu vurgulayan Huşen, "Suçla ilgisi olup olmamanız önemli değildi, onların amacı sadece tutuklu sayısını artırıp, subaylara 'Tüm göstericileri yakaladım' diyebilmekti." dedi. "Kırmızı hücre"nin ardından "siyah oda" denilen başka bir yere aktarıldığını belirten Huşen, burada kendisi gibi reşit olmayan öğrencilerin hücre duvarlarına anne ve babalarına duyduğu özlemi kazıdığını söyledi.
Huşen, öğrencilerin duvarlara "baba seni özledim" ve "anne seni özledim" gibi yazılar yazdığını anlatarak, "Sistem, yaş ayrımı yapmaksızın herkesi aynı şekilde cezalandırıyordu. Çocuk ya da yaşlı fark etmeksizin herkes aynı muameleyi görürdü." diye konuştu.
Kendisinin de bir gün geri gelirse diye hücre duvarına ismini yazdığını dile getiren Huşen, hapishaneden çıktıktan sonra direnişçilere katıldığını ve "bu zulme karşı mücadele ettiğini" vurgulayarak, nihayet "birçok kişinin bu hapishanelerden kurtarıldığını" kaydetti.
Huşen, eski rejim mensuplarının uzlaşma anlaşmaları yaparak eski konumlarına dönmesinden endişe duyduğunu belirterek, Suriye'de gelecekte devrik rejimden hiç kimsenin yeniden yönetime gelmemesi gerektiğini söyledi. Ülkede yeni yönetimden umutlu olduğunu da aktaran Huşen, "Bir mağdurun ülkeyi yönetmesi zaten yeterli. Çünkü bu zat, mazlumları anlayacak. Devrimin evladıydı, devrimi hissetti, kuşatmayı, açlığı ve savaşları yaşadı. Bu nedenle, artık Suriye'de hiç kimsenin haksızlığa uğrayacağını düşünmüyorum. Suriye adalete doğru ilerliyor." diye konuştu.
Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Google News’te İstiklal Gazetesi sitemize
abone olun.