Sabah namazı vakti girmiştir. Hocaefendi minarede sabah ezanını okuyup camiden içeri adımını atarken her zaman ki gibi cemaatin bir kaç kişi olduğunu bilmektedir. Bu düşünce ile içeri girmek için adım atar. Üç beş ihtiyardan başka kimse gelmez sabah namazına.

Hoca girer ama hiç ummadığı bir durumla karşılaşır. Camide hem de en ön safta çok bir garip kimse oturmaktadır. Hocanın dikkatini çeker. Bakıp kim olduğunu anlamaya çalışır... Tanımadığı bir kimsedir bu. Ama biraz garibine gider. Sonra tüyleri diken diken olur hocanın . Çünkü heyecanlanır yarı korku yarı endişeyle bir hale bürünür.

Bu da ne böyle der kendi kendine! Bu bir kadındır!
Ağzı bir karış açık kalmıştır hocanın , adım atamaz halde bakar o köşeye . Evet yanılmamıştır hoca . Uzun saçlarıyla bir kadın durmaktadır. . Başı öne eğik halde cemaatin geleceği yerde oturmaktadır. Rahat mı rahat. Serbest mi serbest. Bir iki adım atacak olur. Sonra bin bir türlü yorum gelir aklına:

Sabahın köründe bu kadının bu camide ne işi vardır?Meczup mudur yoksa? Biri evinden mi kovdu? Sahipsiz mi? Kimi kimsesi yok mu, ne işi vardır burada acaba.

Hoca yürür ve bir iki adım atar. Cübbesini giyip mihraba geçecektir. Geçmek ister ama beyninde düşünceler atmakta. Az sonra cemaat gelecek. Sonra ne olacak diye düşünür? Acaba gidip sorsam mı kendisine? Ama ne diyeceğim ne soracağım diye düşünür yine
ALLAH’ım sen bana sabır ver. Sen bana yardım et.

Cübbesini giyip sanki o orada yokmuş gibi mihraba geçer ve başlar Kuran okumaya.

Ooohh der hoca. Nihayet caminin kapısı hafif bir gıcırtıyla açılmıştır. İçeri ilk giren cemaat imam efendinin yüreğine su serper ve hiç oralı olmadan gelir imam efendinin dibine oturup başlar dinlemeye.

Bir iki derken zaten sayılı cemaat gelir. Sıra kalkıp namaz kılmaya gelince herkes kalkar ayağa. Bizim imam efendi dönüp bakamaz ama o uzun saçlının da cemaatle kalkıp namaza duracağını hisseder. Hayırlısı bakalım der.

Camide sünnet namazı kılınır . Daha sonra sıra gelir farza . Tabi sabah namazında imam efendi açıktan okuyacak kıraatı. Heyecanı tamamen zirvede. Öyle bir heyecan ki şimdiye kadar böyle bir heyecan yaşamamış imam efendi.

-Bu garip adam kimdir. Bu bir kadınsa cemaatin arasında nasıl duracak. Cemaat ne diyecek. Cemaatten ses gelmediğine göre cemaatin arasında değil mi yoksa yoksa? Namazdan sonra hava aydınlandığında göremeyip hayal mi görmüş olacağım.

Bu ve bunun gibi şüphelerle namaz kılınıyor tespih çekiliyor. Dua ediliyor ve cemaat kalkmaya başlıyor ama o hala oturuyor. Nitekim imam efendiden önce en son kalkan da o oluyor. Göz göze geliyorlar.

-Aman Allah'ım. Bıyıkları da var bu uzun saçlının bu bir kadın olamaz der.! Ama kim ola ki buu. İmam efendi şaşkınlığını gizlemeye çalışırken o kişi elini uzatarak ALLAH kabul etsin hocam der.

-Sağol. Amin. Af edersin muhterem çıkaracak gibi oldum ama .
-Ben Barış....BARIŞ MANÇO . Buraya turne düzenlemiştikte . Otobüsten erken indik. Sabah namazını kılmak burada kısmetmiş .

-Evet evet bu bizim Barış. 7’den 77’ye den tanıdığımız (şimdilerde ise milyonların gönlünde taht kuran) BARIŞ MANÇO’nun ta kendisiydi
ALLAH RAHMET EYLESİN.

Ünal Bolat - Türkiye Gazetesi 2000