Antalya'da ürküten keşif! Antik Kent'te, kurşun kabın içinden 'kara büyü' çıktı
Antalya Demre'de bulunan Myra Antik Kenti'nde yapılan kazı çalışmalarında kurşun kapta ve bronz telle bağlanmış ‘kara büyü' cismi bulundu. Şaşırtıcı kurşun bir obje.
Abone Ol
Demre ilçesindeki Myra Antik Kenti ve limanı Andriake'deki kazı çalışmalarını yürüten Kazı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik, 2019 kazılarında heyecan verici ve şaşırtıcı kurşun bir obje bulduklarını açıkladı.
Ebediyen açılmamak üzere yapılmış
Anadolu'da yapılan kazı çalışmalarında büyü ve tılsımla ilgili bazı bulguların ortaya çıktığını ancak Myra Andriake'de bulunan kurşun kabın benzerinin olmadığını belirten Prof. Dr. Çevik, "5.5 santim çapındaki kurşun kabın içinde, yine kurşundan bir zarf saklanmış. Bu kurşun kap, dört yerinden delinerek bronz telle sıkıca dikilmiş."
Zarar göreceği için açamadığımız bu kap, kurşundan yapılmış olması nedeniyle 'x' ışınlarını da geçirmiyor. Bu nedenle içi henüz görülemiyor. Yapısından dolayı ebediyen açılmamak üzere yapıldığı anlaşılan bu objenin olasılıkla tehlikeli bir kara büyü sakladığını, kurşun zarfın görünmeyen iç yüzünde ise bir yazı olması gerektiğini düşünüyoruz."
"Kurşun olduğu için içini açamıyoruz, yandan kırık bir yeri var, oradan içini görüyoruz. İçinde kurşundan bir zarf yapmışlar, sanki bir büyü gibi, dışarıya çıkmasın diye kurşunla sarmışlar, bronz telle bağlamışlar. İçini açmayacağız, kurşun dağılır ve bir daha toplayamayız, tahrip edebiliriz. Bu yüzden hiç dokunmadan onu anlamamız gerekiyor. Tabii ne olduğunu öğreneceğiz."
Kara büyü gibi bir şey!
Kurşun kabın kırık tarafından görülen kadarıyla yorum yapabildiklerini vurgulayan Prof. Dr. Çevik, "Bu kurşun kabın tehlikeli bir şey sakladığını düşünüyoruz. İçinde ebedi hapsedilmek üzere bir şey var. Bu da bugün de toplumlarda devam eden büyü ve tılsımla ilgili bir şey olmalı. İçinde büyük ihtimalle 'kara büyü' gibi bir şey vardı ki hiçbir zaman açılmasın ve sahibine zarar vermesin diye böyle sıkıca kapatıldı."
Myra-Andriake'de buldukları bu kabın benzerinin Anadolu'daki kazılarda daha önce bulunmadığını söyleyen Prof. Dr. Çevik, antik toplumlarda farklı inançlar bulunduğunu ve dinin sosyal hayatta çok egemen olduğunu ifade etti. Bu tip bulguların bir arkeolog için çok heyecan verici olduğunu belirten Prof. Dr. Çevik, arkeoloğun anlayamadığı şeylerde daha fazla heyecan duyduğunu, anlamak için çırpındığında da heyecan katsayısının arttığını söyledi.
Arkeologların objelerin değil, hikayelerinin peşinde olduklarını vurgulayan Prof. Dr. Çevik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Arkeoloji için objeler anlama aracıdır, bahanedir. Objeler, taşıdıkları hikaye ve bilgi yükü kadar değerliler. Arkeoloji objelerin tercümanlığını yapıyor. O objeler kendilerine ait küçük parçacıklarıyla hayatın bütün hikayesini diğer bulgular yardımıyla tamamlamaya ve anlamaya çalışır. Arkeologlar bu objeleri buldukça hikaye tümlenmeye başlıyor. Ancak tüm hikayeler hala yarım. Hatta yarım bile değil, çok eksik. Hala geçmişte çok karanlık yerler olduğu gibi varlığını hiç bilmediklerimiz de var. Belki de bizim doğru bildiğimizi sandığımız ama yanlış anladığımız şeyler de var."
Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Google News’te İstiklal Gazetesi sitemize
abone olun.