Fıratın Doğusu’nun bombalanması şifreleri
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı sınır topçu birliklerinden iki bataryanın PKK/YPG mevzilerini bombaladığı haberi rutin bir olay gibi ajanslar tarafından geçildi. Halbuki bombalama tarihi, günü ve zamanlaması tamamıyla iç içe geçmiş şifrelerle dolu bir mesajlar bütünü idi.
Almanya Fransa ve Rusya'nın katılımıyla gerçekleşen dörtlü İstanbul zirvesinin üzerinden 24 saat geçmeden başlayan top atışları İstanbul zirvesinin nasıl sonuçlandığının bir nişanesidir kanımca. Gerçi o zirvede çıkan sonuç bildirgesi bana göre Türkiye açısından baldıran zehiri kadar acıdır. Çünkü kendini bilmez hayalpereset, zavallı ve bu millete çukuru Stratejik Derinlik” olarak gösterenlerin Suriye’de bu ülkeye biçmeye çalıştığı rol için bu bildirge bir felaketti.
Emevi Camiinde öğlen namazını kılmayı hayal eden erfen proflar, bu gün yolcu uçağıyla bile Suriye semalarından dahi geçemiyorlar.
Topçu atışlarının ateş altına aldığı bölge ve hedefler incelendiğinde, Süleyman şah türbesine giden yol güzergâhı ekseninde yeni bir askerî harekâtın icra edilecek. İlginçtir, Türk Ordusu’nun son beş yıllık operasyonlarına baktığımızda davul zurna çalınarak operasyon icra ediliyor. Yani Harekâtı icrasından aylarr önce harekatın ipuçları veriliyor. Kanaatimce bu ayrıca incelenmesi gereken bir yeni savaş konsepti. Bu Askeri taktikten öte sanırım sivil-sosyal bir stratejinin ürünü olsa gerek. Bu konuyu ayrıca tartışmaya açılmaya muhtaç.
Türkiye’nin sayılı akil insanlarından Hasan Külünk’un de enfes tespiti ile, “Fırat'ın Doğusu denilen alanın en batısına isabet eden bu stratejik noktada başlatılan topçu atışları bir açıdan ABD’nin tepkisini ölçecek hamleler olarak düşünülebilir. Ama esas gayenin ABD’ye, konuya bakış ciddiyet ve kararlılığımızın gösterilmesi olduğu gözden kaçırılmamalıdır.”
Amerika Birleşik Devletleri, 242 yıllık tarihinde Trump döneminde olduğu kadar hiçbir dönem müttefikleri ile bu kadar kötü olmamıştır. Obama ve Trump dönemi, ABD devleti için müttefikleri ile ilişkilerinde kapkara bir leke olarak ülke tarihinde yer alacaktır. Her iki lider farklı siyasi anlayış ve partiden olmalarına rağmen aynı siyaseti izlemeleri, ABD’nin eksen değiştirdiği ve yeni devlet siyasetinin bu minval üzere olduğunu söylemek pek de ağır bir iddia olmayacaktır.
Türkiye’nin Süleyman Şah hattına yönelik top fırtınası estirmesine Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan hemen destek gelmesi ayrıca dikkate şayandır. Rus Dışişleri Bakanlığının gelen "Türkiye'nin sınırlarını etkileyen terörle mücadelesini destekliyoruz" açıklaması ABD’ye verilen küresel bir cevaptır aslında.
Hasan Külünk’ün de dediği gibi, bu mesaj, bölgemizin ve özelde de Türkiye’nin gelecek birkaç yılının çok yoğun ve sıcak geçeceğinin de işaret fişeğidir.
ABD ve onun peyki durumundaki bazı Avrupa ülkeleri Türkiye’nin binlerce yılı aşan imparatorluk birikimini anlamaması veya kabullenmemesi, bölgemizdeki krizi daha da derinleşmesine sebep oluyor.
ABD ve AB üyesi ülkelerin Türkiye’ye ısrarla sınırları kendileri tarafından çizilmiş bir sömürge ülkesi gibi bakmaları, ilişkilerde ve sorunların çözümünde ciddi krizlere sebep oluyor. Türkiye’nin ekonomik ve siyasi olarak en güçsüz olduğu dönemlerde dahi bu ülkeye üstenci bakışlarının kendilerine neye mal olduğunu görmelerine rağmen, kronikleşmiş bu reflekslerinden vazgeçmemeleri ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur. Batının yüzyılları aşan bu tür kronik hastalığı sürekli dünyanın başına bela olmuştur.
“Uzun yıllardır devam eden onursuzlaştırmaya yönelik bu hamleleri ilelebet sürdüremeyecekleri aşikârdır. Aslında birçok Amerikalı yetkili tarafından bu gerçeğin biliniyor olduğu sırda değildir. Ama nihai duruşlarını değiştirecek büyük hamleyi yapmadan sonuç alabilecek gibi görünmüyor gelişmeler.
Kanaatim odur ki ABD’nin Türkiye ve Türk coğrafyası üzerindeki hamlelerinin ciddi değişikliğe uğraması anlamlı bir askeri hamle ve zoru dayatmayı beklemektedir.
Dünyanın en güçlü ordusunu topyekun bir savaşla sindirmek gibi hayal ötesi bir beklentim yok ama eldeki imkanları azami ölçüde zorlayarak, dünya dengeleri ve propaganda gücünü de kullanarak ortak menfaatler parantezinde yeni dengeler üretmek zorundayız” diyor hasan Külünk…
Olaylara Müslümanca/Türk’çe bakan bir akil insan. Ve Türkiye’nin bu şımarık ortaklarından dolayı varacağı noktayı ve yapılması gerekenleri söylüyor:
ABD’nin Ortadoğu'daki önceliği olan "İsrail'in güvenliği" konusunda Filistin’in varlığı ve hakları öne çıkartılarak karşılıklılık şartına tabi bir uzlaşı sanırım geleneksel dış politika ilkelerimize de aykırı düşmeyecektir.
Bedeli ne olursa olsun Türkiye güneyinde bir Kürt oluşumunu önlemek durumunda olduğumuzu, bunun tarihi ve hukuki hakkımız olduğunu, ABD destekli PYD çetelerini alenen zor kullanarak yok etme gücümüz ve irademiz olduğunu bütün dünyaya göstermek ve kabul ettirmek zorundayız.
Tarihin ve Coğrafyanın dayattığı bu zor ve o oranda asîl savaşı yapacak ve mutlaka kazanacağız.