24 Subat 2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ile başlayan, Rusya-Ukrayna savaşı ve Ukrayna'nın başına gelenlerden sonra İskandinav ülkeleri Finlandiya ve İsveç Rusya karşısında kendilerini savunmasız hissettiler, Ukrayna gibi kendilerinin de ileride Rusya tarafından işgal ve istilaya ugrayabilecekleri endişesini güçlü bir şekilde taşımaya başladılar.
24 Subat 2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ile başlayan, Rusya-Ukrayna savaşı ve Ukrayna'nın başına gelenlerden sonra İskandinav ülkeleri Finlandiya ve İsveç Rusya karşısında kendilerini savunmasız hissettiler, Ukrayna gibi kendilerinin de ileride Rusya tarafından işgal ve istilaya ugrayabilecekleri endişesini güçlü bir şekilde taşımaya başladılar.
Rusya her iki ülkeyi de NATO'ya 'üyelik başvuru yapmama ve örgüte üye olmama konusunda uyardı ve hatta tehdit etti. Nükleer silah kullanmaktan çekinmeyeceğini, NATO'nun doğuya genişlemesine karşı olduğunu, bunun kendisinin varlığına tehdit oluşturacağını belirtti.
Her iki ülke AB üyesi, NATO üyesi değil.
İki İskandinav ülkesinin NATO üyesi olması, örgütün doğuya doğru genişlemesi Ukrayna savaşının Baltık denizine, İskandinavya'ya da sıçraması riskini beraberinde getirmektedir.
Bu arada Bosna, Gürcistan ve Ukrayna'nın NATO'ya üyelik başrusu ve talepleri söz konusu. Bekleme odasında beklemekteler. Ukrayna savaşı zaten bu yüzden çıktı.
Rus tehdit ve tehlikesine karşı iki ülke seri bir şekilde 18 Mayıs 2022 tarihi itibariyle resmi olarak NATO'ya üyelik başvurusu yaptılar. NATO, AB, ABD bu durumu memnuniyetle karşıladılar ve iki ülkenin üyeliğini desteklediklerini açıkça ifade ettiler. Batı bu konuda elini çabuk tutuyor. Ne de olsa adı geçen ülkelerin insanları sarışın mavi gözlü ve kendilerinden…
NATO'nun 30 üyesi var. Uyelik kararları oy birliği ile alınmaktadır. Yani her üyenin veto hakkı var. Bilindiği gibi Türkiye NATO'nun en büyük ikinci askeri gücü. Örgütte çok ciddi bir askeri ağırlığı var. Buna 40 yıldır terörle mücadele, askeri operasyon ve harekat tecrübesi, imkan ve kabiliyet, azim ve kararlılık, güç ve kudreti, son dönemde savunma sanayindeki Milli ilerlemeleri de ilave etmek mümkündür.
NATO'nun güneydoğu sınırında ve savunmasında, çok önemli bir kanat ülkesi olan Türkiye her zaman açık kapı politikasını destekledi, yeni üyelikleri onayladı. Yeni üye olacak ülkeler Türkiye'nin Milli çıkarlarına aykırı politikalar uygulasa, güvenlik politikaları ile tehdit algılamalarına karşıt tutum sergilese, varlığına ve bütünlüğüne tehdit oluşturan terör örgütlerini aleni olarak desteklese bile…
Bu hususun iki örneği Yunanistan ve Fransa'nın tekrar NATO'ya katılımıdır.
Kıbrıs ve Ege sorunları, Ermeni Asala terör örgütü konularında karşıt tutumlarına rağmen 1974'te NATO'dan çıkan Yunanistan'ın 1980 yılında tekrar üyeliğine askeri yönetim onay verdi. De Guella yönetimindeki Fransa'nın 1966 yılında nükleer silah politikaları nedeniyle NATO'nun askeri kanadından çıkmasından sonra 2009 yılında tekrar katılım başvurusunu, Türkiye uluslararası konjonktürel ortam, ulusal ve uluslararası güç dengeleri göz önünde bulundurularak onayladı, veto etmedi. Fransa'nın Türkiye karşıtı politikalar izlemesine, her zaman sözde Ermeni soykırımı saçmalıklarına destek vermesine, terör örgütlerine her türlü siyasi, askeri, mali, lojistik destek vermesine; PKK terör örgütüne yardım ve yataklık etmesine, koruyup/kollamasına rağmen.
Finlandiya ve İsveç de Türkiye'nin tüm terör örgütleri (PKK/PYD/YPG/SDG, FETÖ, DHKP-C, DEAŞ…) ile mücadelesinde her zaman Batı, Amerika, diğer Avrupa ülkeleri gibi İslam ve Türkiye karşıtı politikalar izledi, terör örgütlerine yardım ve yataklık etti, onları koruyup kolladı; askeri, siyasi, lojistik, mali vb. alanlarda her türlü destekledi. İsveç ayrıca demokrasi, insan hakları, hukuk, bilim ve tarihi gerçekleri çiğneyerek ve ağır ihlal ederek sözde Ermeni soykırımı dangalaklığını parlamentosunda kabul etti.
Kısaca bu iki ülke İslam ve Türkiye düşmanı her türlü faaliyetlere, İslam'a ve kutsallara küfür ve saldırı hareketlerine kucak açtı, Türkiye'nin mücadele ettiği tüm terör örgütlerini destekledi, Türkiye'nin uluslararası hukuka uygun olarak talep ettiği 33 (PKK, FETÖ, DHPK-C üyesi ) teröristi interpol ve anlaşma yükümlülüklerine rağmen, teslim etmedi. Son olarak Türkiye'ye savunma sanayi alanında örtülü ya da açıktan ambargo uyguladı.
Türkiye Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya üyelik başvuru sürecinde mücadele ettiği tüm terör örgütlerine destek verdiği, talep ettiği teröristleri teslim etmediği, ambargo uyguladıkları gerekçesiyle başvurularını onaylamayacağını ve veto edeceğini, Yunanistan ve Fransa'nın NATO'ya tekrar üyeliklerindeki hataya düşmeyeceğini resmi olarak muhataplarına iletti.
Türkiye şu anda, daha önce sütte ağzı yandı için yoğurdu üfleyerek yiyor.
Yaptığı hataları tekrar etmeyecek.
Sağlam ve emin adımlarla ilerleyecek.
Uluslararası güç dengesini, Rusya karşısında Batı'nın değişen tehdit algılamasını, Batı güvenliği bağlamında artan jeopolitik, jeostratejik ve eko/enerjistratejik önemini, sahip olduğu askeri imkanlarını sonuna kadar kullanacak.
Türkiye söz konusu iki İskandinav ülkesinin NATO'ya (Kuzey Atlantik Savunma Örgütü) üyelik sürecinde, güvenlik ve terörle mücadele konularında, dış politika hedeflerine ulaşmak için istediklerini elde etmeli, alacaklarını almalıdır.
Üyelikleri onaylama ve veto etmeme karşılığında iki ülkeyle ayrı ayrı anlaşma yaparak ve yazılı garanti alararak; talep ettiği tüm teröristlerin teslim edilmesi, Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden ve mücadele ettiği tüm terör örgütlerine her alanda verilen her türlü desteğin hemen kesilmesi, bundan sonra da asla destek verilmeyeceği hususunun hüküm altına alınması, Türkiye'nin Irak, Suriye'de terörle mücadelesine müttefik olarak destek olunması ve işbirliği yapılması, meşru müdafa kapsamında gerçekleştireceği terör operasyonlarına saygı gösterilmesi, ilgili güney ülkelerinde sınır ötesinde 40-50 km ye kadar terörle mücadele ve sonrasında güvenli bölgelerin oluşturulması sonucunda mültecilerin yerleştirilmesi konusunda işbirliği yapılması, terör örgütlerine verilen tüm silahların toplanması yönünde gereğinin sağlanması hedeflerine ulaşmalıdır. Yani anlaşma ve yazılı garantilerle talepleri yerine getirilmedikçe adı geçen ülkelerin üyeliklerine onay vermemelidir.
Aynı yöntem ve politika, F-35 savaş uçaklarının verilmesi, Irak'ta ve Suriye'de tüm terör örgütlerine verilen desteğin kesilmesi, bu ülkelerde terörle mücadele, güvenli bölgelerin oluşturulması, barış ve güvenliğin sağlanması ve nihayetinde altyapı tesisi ile mültecilerin geri yerleştirilmesi konularında ABD ile ilişkilerde de izlenmeli ve anlaşmalar imzalanmalıdır.
Bu bağlamda tüm güvenlik endişeleri ve talepleri karşılanmadığı takdirde İskandinav ülkelerinin üyeliklerini veto edeceğini ABD dahil tüm Batılı muhataplarına iletmelidir.
Rasyonel, realist ve pragmatik bir dış politika ile bu konuda da son kertede kazanan Türkiye olacaktır.
Saygı ve selamlarımla…