ETKİSİZ VEKİL
Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birçok alışıla gelmiş kurum, kişi ve görevlerin tamamının yabanisi olmuş durumdayız. Neyi nereye koyup kimi nasıl tanımlayacağımızı bizler bilmediğimiz gibi sistem de hala tanımlamış değildir. Bu bakımdan sistemin kendi içerisinde birçok çelişkisi ve açmazı hala mevcut durumda.
Bu çelişki ve açmazların en başında ise, sayısını altı yüze çıkardığımız Milletvekilliğinin kendisidir. Adeta salon biblosu mesabesine indirgenmiş ve ne işe yaradığına dair iki kelimenin bile israf olduğu bu kurum içler acısı bir seyir izlemektedir.
Altı yüze neden çıkardığımızı, görev ve işlevlerinin ne olduğunu ve böylesi ciddi bir maliyetin gerekçesini açıklamak ve açıklayabilirim demek pek mümkün değil. Milletin kendisi böylesi bir izahatı yapmaktan yana zorlanırken, Milletvekilinin kendisi de içerisine düştüğü ve düşürüldüğü bu içler acısı durumdan yana son derece rahatsız halde.
Millet, vekilini muhatap alsa bir türlü almasa bir başka türlü. Muhatap almak istiyor zira kendisinin mecliste ki temsilcisi. Almak istemesine rağmen hiçbir etkisinin ve yaptırım gücünün olmamasından hareketle sorunları ile kendi başına kalakalıyor.
Bir başka fecaat ise atanmışların seçilmişler üzerinde ki etkisi ve yetkisi konusudur. Yeni sistem de bakanlar dışardan atanmaları sonucu seçilmiş kişiler değillerdir. Oysa meclisin meşruiyet ve etkinliği seçilmiş kişilerden oluşmasından kaynaklanmaktadır. Seçilmiş olmaları en büyük meşruiyet kaynaklarıdır.
Bir Milletvekilinin atanmış olan bir bakana ulaşamaması, bir soru soramaması ve ya sorduğu soruya aylar geçmiş olmasına rağmen cevap alamaması, Milletvekilinin düştüğü içler acısı durumun boyutlarını da gözler önüne sermektedir.
Bütün bunların yanı sıra, sistemin yasal boyutlarını tayin eden yasaların çıkarılmamış olması, bir başka deyişle ayakları yere basması bir kenara, ayakları dahi olmayan bir sistem ile karşı karşıyayız. İsmi ne olursa olsun Dünyada ki bütün sistemlerin tamamının tek meşru kaynağı halkın onayından geçmiş olmasıyla ilintilidir.
Her ne kadar mevcut sistem de bir referandum sonucunda halkın onayını almış olsa da, sistemin bütün etkinliğini ortadan kaldırmış olması, özellikle de Milletvekillerini tamamen etkisiz ve yetkisiz bırakmış olması, mevcut meşruiyetin üzerine büyük bir gölge düşürmektedir.
Milletin vekili ile bütün bağlarını koparan, vekilin de millet ile yüz yüze gelmesi için bütün etkinliği elinden alınan ve varlığını da tamamen gereksiz kılan yeni sistem, kendisini acilen ve yeniden güncellemeli ve gelinen bu noktaya müdahale etmelidir.
Çok önemli ve anlamlı olması hasebiyle bir kez daha vurgulamak isterim ki, atanmışların seçilmişler üzerinde ki bu denli etkin ve yetkinliği, sistemin en çok sırıtan özellikleri arasındadır. Böylesi büyük bir çelişki, sistemin ismi ne olursa olsun boğazını tıkayacağı ve bir müddet sonra kendi kendisinin katili olacağı kestirilemez bir vahamet değildir.
Bir sonra ki seçimde partilerin bu denli ciddi sayılarda vekil başvurusu bulamayacaklarının da özellikle altını çizmek isterim. Hele hele de vekil başvurusu için istenilen bedelleri vermek, kampanya boyunca büyük meblağ paralar harcamayı göze alacaklarını beklemek abesle iştigal olacaktır.
Sistem, bana göre başlamadan tıkanmış ve kendi boğazını sıkmaya devam etmektedir. Zaman zaman sistemin güncellenmesine dair bir takım düşük volümlü seslendirmeler olsa da, muhalefetten gelecek ciddi itirazları göze alamayan iktidar, bir türlü bu sıkışık alandan da çıkamamaktadır.
Hem sistemin tıkandığını, en hafif tabirle aksadığını biliyor olmalarına rağmen, referandum sürecinde, gelecek sistemin pürüzsüz ve kusursuz olacağı iddialarını en yüksek perdeden dillendiren iktidar, geri adım atmayı ve bir takım hataların kabulünü de göze alamamaktadır.
Gerek kendisini aşamamaları ve gerekse de muhalefetten gelecek ciddi itiraz ve eleştirileri göğüsleyecek cesareti kendilerinde bulamıyor olmaları hasebiyle SİSTEM SOS VERİYOR…