Bu hafta ABD Yüksek Mahkemesi önüne gelen birkaç önemli meselede merakla beklenen kararlar aldı. Bir dava da, evlilik web sitesi tasarlayan bir kişinin; eşcinsel çifte site tasarlamayı, Hristiyanlık dini gerekçeleri nedeniyle reddetmesiyle ilgiliydi.
Bu hafta ABD Yüksek Mahkemesi önüne gelen birkaç önemli meselede merakla beklenen kararlar aldı.
Bir dava da, evlilik web sitesi tasarlayan bir kişinin; eşcinsel çifte site tasarlamayı, Hristiyanlık dini gerekçeleri nedeniyle reddetmesiyle ilgiliydi. Çiftin eşcinsel eşitliğini " ihlal ettiği gerekçesi ile web site tasarımcısına karşı dava açıldı. Mahkeme ifade özgürlüğü maddesine dayandırarak ihlal olmadığına karar verdi. Eşcinsel haklarını savunanların bir kısmı,' LGBT karşıtı söyleme katılmıyoruz ancak katılmadığımız bir fikrin ifade hakkını savunuyoruz' derken, bir kısmı ise mahkemeyi, diğer hizmet veren grupların da benzer şekilde red davranışında bulunmasının önünü açmakla suçluyor.
***
Şimdi hemen yine aklımıza "başörtülü bir çifte fotoğraf çekmem" diyecek bir fotoğrafçı gelsin. Veya muhafazakar fotoğrafçının dini gerekçelerle dekolteli gelin fotoğrafı çekmeyi reddettiği bir örnek….
***
Biden yönetimi öğrenci borçlarını ertelemek için uğraşıyordu ama olmadı. Anayasa Mahkemesi borçları silmeye yönelik düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı buldu. Düzenleme öğrencisi kredisi ödeyenler içerisinde dahi sadece %71'inin desteklediği, %29'un ise kendilerini direk etkilediği halde bu düzenlemeyi öncelemedikleri bir konu. Bir ankette çoğunluk (%63)20.000$'a kadar borç affını desteklediklerini söyledi. İpsos anketinde ise sadece%47. Geçen yılki NBC News anketinde, planı iyi fikir olduğunu söyleyenlerin oranı %43'e, kötü bir fikir olduğunu söyleyenlerin oranı %44'tu. %10'dan biraz fazlasının fikri yoktu. Ipsos'un araştırmasıysa geçen yıl, Amerikalıların%43'unun Yüksek Mahkeme'nin hükümetin öğrenci kredisi af planının ilerlemesine izin vermesini istediğini, %40'inin ise istemediğini ortaya çıkardı. %17'likbir kesimin ise hiçbir fikri yoktu.
***
Bu arada üniversiteye girişlerde pozitif ayrımcılık uygulaması da anayasaya aykırı bulundu. Bunun detaylarını bir önceki yazımda aktarmıştım. Pozitif ayrımcılık Anayasa'nın 4. Maddesinde yer verilen eşit koruma hakkının ihlali olarak nitelendirildi ve Siyahlar ile Latinlere yönelik uygulama sonlanıyor. Sadece askeri kolejler muaf.
Onlarda temsil için ırkı göz önünde bulunduran kabul süreçleri geçerli.
İvy Lig denilen okullarda ailede bu okullardan mezun olmuş olan olması, ailenin okula bağış yapıyor olması gibi sebepler göz önünde bulunduruluyor. Bu okullara az hizmet almış bölgelerden ve Siyah veya Latin ırka mensup öğrenciler zaten başvurmaya çekiniyorlar. Okul kabul ekiplerinin ise çeşitliliğe 'renkliliğe' yer verdiklerini göstermek için bu gruplardan başarılı öğrencilere ulaşmaya çalıştıkları vurgulanmakta...
Araştırmacı ve yazar Richard Kahlenberg'e göre, Harvard'daki Siyah, Latin ve Kızılderili öğrencilerin %71'i üniversite eğitimli evlerden geliyor ve gelirleri ulusal medyanın üzerinde. Aslında, ilgili ırk veya etnik gruplardaki ailelerin en avantajlı beşte birinden geldikleri aktarılmakta. Kahlenberg "kabullerde bu sınıfları temsil edecek kişiler gerçekten bunlar mı" diye soruyor.
Oysa bazen nadir örnekler olarak CNN'de Nijeryalı veya Ganalı göçmen ailelerden gelen siyah öğrenciler tüm İvy okullardan kabul alması haberlerini okuyorduk.
Bu arada dokuz Yüksek Mahkeme yargıcından sekizi ya Harvard'da ya da Yale'de hukuk fakültesine gitmiş.