SÜREKLİ aydınlıktan bahsediyorsun. Gülücüklerin ışıklar saçıyor etrafına. Her şey iyi, güzel ve hoş sana göre… Ama gerçekten böyle mi peki?

SÜREKLİ aydınlıktan bahsediyorsun.

Gülücüklerin ışıklar saçıyor etrafına.

Her şey iyi, güzel ve hoş sana göre…

Ama gerçekten böyle mi peki?

Uykularını kaçıran, seni halden hale sokan, zihninde hafakanlara sebep olan, mide spazmları geçirten karanlık yanların yok mu?

Kimseye hatta kendine bile itiraf etmekten kaçındığın, utandığın, başını önüne eğdirecek yönlerin bulunmuyor mu?

Pirüpak mısın?

Ve bu gerçekten ne kadar mümkün?

KENDİNE kurduğun tuzakları görmüyor musun?

Eğer buna istekli değilsen senin için başkalarının kurdukları kapanları nasıl fark edeceksin?

Nasıl göreceksin?

Ve ne şekilde tedbirler alacaksın?

Kaçmayı deniyorsun ama kaçmakla her şeyden kaçılabiliyor mu?

Bırakıyorlar mı peşini?

Pes ediyorlar mı?

Daha ne kadar kaçacaksın kendi gerçeklerinden?

Karanlığını aydınlık görmeyi bir hobi olmaktan çıkarmaya hiç mi niyetin yok?

HEPİMİZİN karanlık yanları var.

Yönleri var.

Hem de ne karanlık…

Zifiri…

Peki, bunun şuuruna ne vakit varacağız?

Ne zaman kendi zihnî, kalbî karanlıklarımızın bilincine erişeceğiz?

Bunca vakit kaybı yetmez mi?

KARANLIKLARIMIZIN ayırdına varmamız için Yüce Kitabımızdan daha açıklayıcı, tatmin edici, karanlık çözücü bir kaynak bulamayız.

Sevgili Peygamberimizin mübarek ve muhteşem örnekliğinden daha çok bizi şifalandıracak bir misal elde edemeyiz.

Rabbimizin merhamet şemsiyesinin altının girmek için bunlara müracaat etmekten başka çaremiz yok.

O halde artık duyumlarla hareket edemeyiz.

Onun bunun söylediği hakikate uygunluğu tartışmalı malumatlar ile iş tutamayız.

Gerçekliğinden emin olmadığımız söylemlerin peşine düşüp kendimizi daha fazla heder edemeyiz.

İmanımızı telef ettiremeyiz.

Aklımızı dumura uğratamayız.

Kalbimizi işlevsiz hale getiremeyiz.

Kendimiz için öz şefkatimizi, öz merhametimizi açığa çıkartabilmeliyiz artık.

Nefsimize kalbimizi daha fazla boğdurmamalıyız.

Bu nasıl olacak derseniz çözüm hiç uzak değildir.

KIYAMETE kadar insanlığın problemlerini çözmek amacıyla Nebi'si vasıtasıyla Rabbimizin bizler için gönderdiği Kur'an-ı Kerim uzağımızda değildir.

Yanı başımızdadır.

Ve hep olacaktır.

Sonsuz mucize olan Yüce Kitabımıza hakikatli bir talebe olabildiğimiz vakit artık karanlıklarımızı görebileceğiz.

Tespit edeceğiz.

Bizi bu karanlıklara nelerin boğduğunu çözümleyeceğiz.

Ve hemen arkasından çözmek için kollarımızı sıvayabileceğiz.

Yeter ki, 'En karanlık yanlarımız neler?' sualini kendimize sahici olarak soralım.

Samimiyeti kuşanalım.

Ve Rabbimizden inayet dileyerek Kur'an'ın önüne tüm muhtaçlığımızla anlamak için oturalım.

Gerisi gelir mi diye tereddüt etmeyelim.

Gelir.

En karanlık yanlarımızı bulmak, sebep ve sonuçlarını anlayıp çözmek gayretine girmek niyazıyla…

Ya Selam!