Müfredat yani öğretim programı; öğrencilere, bir dersin amaçlarını gerçekleştirme sürecinde yapılan etkinliklerin tamamını içine alan bir kılavuz olarak tanımlanmaktadır.

Müfredat yani öğretim programı; öğrencilere, bir dersin amaçlarını gerçekleştirme sürecinde yapılan etkinliklerin tamamını içine alan bir kılavuz olarak tanımlanmaktadır.

Bu tanım dar bir tanım olmasına rağmen amaçlanan hedeflere ulaşılamadığından ders müfredatları sürekli tartışıla gelmiş ve sık sık müfredat değişikliğine gidilmiştir.

Çocuklarımız o kadar çok dersle karşı karşıya ki, bu derslerin tamamının amaçlandığı üzere öğretilmesi mümkün değil. Çocuklarımızın ilgi ve istidadını dikkate almadan her çocuğa her şeyi öğretelim istiyoruz, öğretemiyoruz. Öğretemeyince de en kolay yolu seçerek başlıyoruz suçlu aramaya ve eleştirmeye!

Maalesef, toplum olarak eğitimden beklentilerimizi net olarak ortaya koyamadığımız gibi ne istediğimizi de bilmiyoruz. Aslında, hepimizin kafası karışık. İnsanımızı dünyevi kaygılar o kadar etkisi altına almış ki, sendroma dönüşmüş durumdadır. Bu sendrom çocuklarımıza ders baskısını artırmaktadır. Bu baskı sağlıksız bireylerin yığınlar halinde karşımıza sorun olarak çıkması sonucunu doğurmuştur.

Varsa yoksa sınav! Başarı değerlendirmelerimiz tamamıyla sınav sonuçlarına göre yapılmaktadır. Bu durum temel eğitimimizi de olumsuz yönde etkilemektedir. Anaokullarımızda bile sınava hazırlık çalışmalarına yer verilmektedir. Oysa ki, temel eğitimde çocuklara toplumun temel değerleri kazandırılmalıdır. Temel değerlerini öğretemeyen veya öğretip de davranışa dönüştüremeyen toplumların bir çok sorunla karşı karşıya kalması kaçınılmaz olur.

Dünyada bilim ve teknolojide önemli bir yere sahip Japonya'da çocuklar 10 yaşına kadar hiçbir sınava girmezler. Çünkü 10 yaşına kadar olan zaman çocukların en hassas dönemleridir ve çocuklularını yaşarlar. Okulda onlara 10 yaşına kadar sadece iyi insan olma, vatanına ve milletine bağlılığın önemi öğretilir. Sağlam kişilik kazanmaları için eğitim verilir.

Biz ise Japonlardan daha derin bir kültüre ve inanca sahip olmamıza rağmen kendi değerlerimizi çocuklarımıza kazandıramadığımız gibi değerlerimizden de uzaklaştırıyoruz.

Değerlerinden uzak hiçbir millet güçlü millet olamaz! Milli Eğitim Bakanlığımız, 'Millî Eğitim Bakanlığı'nın eğitim politikaları ve öncelikleri; temel eğitim almış öğrencilerin millî, manevi, evrensel değerlere sahip; hem akademik hem de sosyal anlamda başarılı olabilen; teknolojik gelişmelere uyum sağlayabilen; kendisine, toplumuna ve farklı kültürlere karşı yüksek düzeyde farkındalıkla saygı duymayı başarabilen; hayata hazır, mutlu ve sağlıklı bireyler olarak yetişmelerini sağlamak yönündedir' açıklamasıyla eğitim müfredatının önem sırasını ortaya koymaktadır.

Yukarıdaki açıklamaya bakıldığı zaman çocuklarımıza kazandırılması gereken en öncelikli husus milli ve manevi değerlerin kazandırılmasıdır. Çocuklarımıza milli ve manevi değerlerimizi kazandırabilirsek diğerlerinin daha kolay kazandırılacağına inanıyorum.

Çünkü, 'yardımlaşma, dayanışma, hoşgörü, misafirperverlik, vatanseverlik, doğruluk, iyilik, temizlik, çalışkanlık, dürüstlük, sevgi, saygı, duyarlı olma, adil olma, paylaşmacı olma gibi' çok önemli değerler milli ve manevi değerlerimiz içinde yer almaktadır.

Ayrıca, yukarıda sayılan değerler dinimiz İslam'ın biz Müslümanlara kesin olarak emrettiği değerlerdir. İyi bir Müslüman yukarıdaki değerlere sahip olur ve olmak zorundadır. Yukarıda sayılan değerlerin toplum hayatındaki durumu Müslümanlığımızın da en önemli göstergesidir.

Yukarıdaki hususları tek tek ele almaya gerek olmadığını, acı gerçeği hepimizin bildiğini düşünüyorum. Elbette ki, hala çok dejenere olmasına rağmen bazı değerlerimizi korumaya çalışıyoruz; ancak, Müslüman bir topluma göre hiç iyi değiliz. Müslüman insanların yaşadığı bir toplumda 'adalet, dürüstlük, doğruluk vs' ile ilgili bir sorun olur mu?

Acı gerçeği söylemeye dilim varmıyor; ancak, hiç iyiye gitmediğimiz gibi her geçen gün daha da kötüye gidiyoruz. Tek çıkar yol, temel eğitim başta olmak üzere müfredatımız milli ve manevi değerlerimizin kazandırılması ağırlıklı olarak hazırlanmalı tüm eğitim süreçleri denetim altına alınarak ihmale fırsat verilmemelidir. Çocuklarımızın hem dünyevi hem de uhrevi geleceği için mutlaka ve mutlaka dinimiz İslam'ın emir ve yasaklarını öğretmeliyiz.

Dinimiz İslam'ın öğretilmesi hem ana babanın hem de devletimizi yönetenlerin Allah(cc)'ın kesin emriyle asli vazifesi olup vazife yerine getirilmediği takdirde Allah(cc) hesabını soracaktır.

Çocuklarımızın hem bu dünyasını hem de öbür dünyasını mahvetmeyelim. Açık ve net inanarak ifade ediyorum; çocuklarımıza ehli sünnet vel cemaat akidesine uygun olarak bir anlayış kazandıramazsak huzur bulamayız. Hem ülkemizin hem Müslümanların hatta dünya insanının huzuru ehli sünnet anlayışının güçlenmesiyle mümkün olur.

Müfredatımız ana eksenini ehli sünnet vel cemaat anlayışı oluşturmalıdır. Bu anlayış ile yetişen çocuklarımızın hem akademik hem sosyal ve hem de bilimsel ve teknolojik gelişmelerde başarılı olacağına inanıyorum.