1999’da eğitim- öğretimle ilgili ilk denememi yazmış ve o zamanlar Elazığ’da yayınlanan benim de yazım kurulunda görev aldığım Bizim Külliye dergisinde yayınlamıştım.
1999'da eğitim- öğretimle ilgili ilk denememi yazmış ve o zamanlar Elazığ'da yayınlanan benim de yazım kurulunda görev aldığım Bizim Külliye dergisinde yayınlamıştım. Eğitim konusunda yazdığım ilk yazımın başlığı 'İki İleri Bir Geri' idi. Yurt dışı görevimden yeni dönmüştüm. Belçika'da kaldığım altı yıl içerisinde dil kurslarına devam ederek Hollandaca öğrenmiş bu dil sayesinde de başta Belçika olmak üzere Hollanda, Almanya eğitim sistemlerini inceleme imkanı bulmuştum. Hatta sözünü ettiğim derginin Kasım 1999 tarihli 3. sayısında 'Belçika Eğitim Sistemi' adı altındaki bu inceme yazımı yayınlamıştım.
Batı'da, Batı'nın uyguladığı eğitim sistemini görerek, yaşayarak, inceleyince ülkemizde uygulanan eğitim sisteminin insanlarımızı ne kadar geri bıraktığını acı bir biçimde öğrenmiştim. Aradan 23 yıl geçti ve ben, 23 yıl durmaksızın yazdım. Eğitim bir ülkenin geleceğidir ve bizi aydınlık yarınlara taşıyacak yegane vasıtadır, dedim. Türk Milli eğitim sisteminin köklü reformlara ivedilikle ve şiddetle ihtiyacı var, dedim. Bu konu sathi birtakım kararlarla, göz boyamakla geçiştirilemez, dedim. Devletin ve onun ilgili kurumları günümüz dünyasına ve ülke gerçeklerine cevap verebilecek yeni bir eğitim politikası geliştirmek zorundadır, dedim. Eğitimin faturası çok ağırdır ihmale de savsaklamaya gelmez; eğitim öyle bir silahtır ki doğru kullanılmazsa kendi varlığına yönelir, dedim. Tarih, bu gerçeği göremeyen milletlerin mezar taşları ile doludur, dedim. Türk eğitim sisteminin nasıl olması gerektiği hakkında değişik önerilerde bulundum.
Sonuç, sonuç ortada… Yeditepe Üniversitesi ve MAK Danışmanlık işbirliği ile gerçekleştirilen Gençlik Araştırmasına göre, "Eğitim veya iş amaçlı olarak bir başka ülkede geçici süreli yaşama fırsatı tanınsa yurt dışına gitmek ister misiniz?" sorusuna gençlerin yüzde 76,2'si 'Evet, kesinlikle giderim' cevabını veriyor. Neden? Çünkü gençlerimiz, işsiz, karamsar, bedbin, yarınlarından endişeli ve mutsuz. Peki, onları kim bu hale getirdi? Bu sorunun tek cevabı var. Gençlerimizi; zeka, ilgi ve yeteneklerine göre değerlendirmeyen ve ısrarla ve inatla uygulanan ezberci eğitim sistemi…
Gençlerimiz yalnızca işsiz, endişeli, karamsar ve mutsuz mu? Hayır, aynı zamanda bilgisizler… Neye dayanarak mı söylüyorum bunu? İşte size 18,19 Haziran 2022'de üç oturum halinde yapılan YKS( yüksek Öğrenim Sınavı) sonuçları. Sınava giren, 3 milyon 8 bin 29 aday... 100 puanı geçen; 2 milyon 911 bin 511aday. Peki, arada kalan 96 bin 518 gencimiz? Efendim, onlar (0) puan alarak elenmişler! Bir sistem düşünün ki 12 yıl bir kişiyi okutacak sonra da o kişi girdiği sınavda (0) puan alacak. Bitmedi. Sınav sonuçlarına devam edelim. TYT yani Temel Yeterlilik Testi: Sınava girenler, 40 soruluk Türkçe testinde 17,7 net, 40 soruluk matematik testinde 6,9 net, 20 soruluk sosyal bilimler testinde 7,9 net, 20 soruluk Fen Bilimleri testini ise 3,2 net bırakmışlar. İyi mi? Sonuçlardan memnun musunuz Sayın(!) yetkililer? Kendi dilini yarım yamalak bilen, matematikten 40 sorudan ancak 6,9'una, sosyal bilimlerden 7,9'una, fenden 20 sorudan ancak 3,2 sini cevaplandıran bir gençlik… Alan Yeterlilik Testinde durum farklı değil. Adaylar Türk Dili ve Edebiyatı'nda 20 soruda 6,6; Matematik'te 40 soruda 7,2; tarih1'de 10 sorudan 2,6; tarih2'de 11 soruda 1,9; Fizik'te 14 soruda 2; Kimya'da 13 soruda 1,5; Biyoloji'de 13 soruda 2 net bırakmışlar. Demek ki 4+4+4 eğitim sistemi bu ülke gençliğine hiçbir şey kazandırmadığı gibi oldukça gerilere itmiştir. Niye 4+4+4 sistemi, dedim. Çünkü sonuçlar kurtuluş reçetesi olarak sunulan bu sistemin ürünü…
Üniversite giriş sınavları böyle de orta öğretim farklı mı? Hayır! Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından 3 yılda bir 15 yaş grubundaki öğrencilerin bilgi ve becerilerini değerlendirmek için yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'nın (PISA) sonuçlarına göre Türkiye, OECD ortalamasının bir hayli gerisinde kalarak Kıbrıs Rum Kesimi, Moldova ve Arnavutluk'un ardında 52. Oldu.
Ben söylemiyorum bütün bunları, rakamlar söylüyor. Kısacası 2000'li yılların bu ilk çeyreğinde maalesef eğitimimiz yerlerde süründürülmeye devam ediliyor. Bütün bu olumsuzlukların yanı sıra olumlu şeyler olmadı diyenleriniz olacak. Oldu elbette… Okullaşma oranı arttı, sınıf mevcutları azaltıldı. Her ile en az bir üniversite açıldı. İlçeler yüksek okullara kavuştu. Bugün ülke genelinde üniversite sayımız 204; binalar güzel de ya içerisinde yetişen çocuk ve gençlerimiz?
Bir ülke düşünün ki geleceğini kucaklayacak çocuklarını zeka ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yetiştirmesin. Bir ülke düşün ki kitap satıcılarının sattıkları kitapların % 80'i test kitabı olsun. Bir ülke düşünün ki üniversiteden mezun ettiği gençlerine bir yabancı dili dahi öğretmesin. Bir ülke düşünün ki gençliği bedbin, karamsar, endişeli ve mutsuz olsun. Bir ülke düşünün ki gençlerinin %72'si de kurtuluşu, ülkelerini terk etmekte bulsun. Bir ülke düşünün ki kendi kendisini yok etmenin savaşını versin.
Peki, bütün bunların müsebbibi ne? Uygulanan ezberci eğitim sistemi... Yok arkadaş, köle düzenine elaman yetiştiren bu ezberci eğitim sistemine derhal son verilmelidir.