Türkiye-Yunanistan ilişkileri inişli-çıkışlı bir yapıya sahip. Bu ilişkiler bazen her iki ülkede de gündemi yoğun bir şekilde meşgul ediyor ve insanların günlük hayatını etkileyecek kadar kaygı verici bir hal alabiliyor.
Türkiye-Yunanistan ilişkileri inişli-çıkışlı bir yapıya sahip. Bu ilişkiler bazen her iki ülkede de gündemi yoğun bir şekilde meşgul ediyor ve insanların günlük hayatını etkileyecek kadar kaygı verici bir hal alabiliyor. İki yıl önce 'Türk-Yunan Savaşı' isimli bir yazı yazmıştım. O yazıda Türk-Yunan gerginliğinin sebeplerini ve olası sonuçlarını anlatmaya çalışmıştım. Yazı buradan okunabilir. https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/turk-yunan-savasi/574029
2022 Haziran ayında ise AB/Erasmus+ Be Green isimli proje kapsamında Girit'i ziyaret etme imkanı buldum. Girit, Yunanistan'ın sahip olduğu en büyük ada ve tarihte iki yüz elli yıldan uzun bir süre Osmanlı egemenliğinde kalmış. Girit ziyareti vesilesi ile bu yazımda da barıştan bahsetmek istedim. Zira, savaş üzerine yazıp barış üzerine yazmamak olmazdı. Ayrıca geçici olanın savaş kalıcı olanın barış olduğunu hatırlamak ve hatırlatmak da bir görevdir.
Mevcut Batı medeniyetinin büyük oranda Antik Yunan Medeniyetinden beslendiğini iddia edenler çoktur. Bir Felsefe mezunu olarak Antik Yunan Kültür ve Medeniyetinin hem klasik İslam Medeniyetine hem de mevcut Batı Medeniyetine büyük katkılar yaptığını söyleyebilirim. Tabi ki etkileşim her zaman iki yönlüdür. Müslümanlar da Yunan felsefesine onu sahiplenerek, geliştirerek ve sonraki nesillere aktararak katkıda bulunmuşlardır.
Türk ve Yunan kültürlerinin benzer olduğunu biliyordum ama bu kadar benzer olduğumuzu bilmiyordum. Girit'te artık kendilerine Türk diyenler yaşamıyor ama Türkçe orada yaşamaya devam ediyor. Aynı şekilde günümüz Türkçesinde pek çok Yunanca kelimenin yaşadığını da belirtmemiz gerekir. Ortak bir tarihe, yemeklere, geleneklere ve kelimelere sahip olunca bir gün bir konuşma da gerçekleşir ve gerginlikler azalır ümidindeyim.
Türkiye ve Yunanistan muhtemelen önümüzde uzun bir süre boyunca yeni silahlar satın almaya devam edecekler. En kötü senaryo bir gün bir savaşın başlaması ve Ege Denizi'nin yaşanmaz hale gelmesi. Türkiye ve Yunanistan arasında Rusya-Ukrayna savaşına benzer bir savaşın çıkmasını isteyenler olduğu ortada. Umarım Rusya-Ukrayna savaşının sebep ve sonuçları iyi analiz ediliyor ve gerekli dersler çıkarılıyordur.
Ortak tarihimizin tamamı hakkında daha fazla araştırma yapmamız gerektiği ortada. Belki her iki milletin de en büyük sorunu sadece en son yapılan savaşları hatırlamak. Gençlere savaşın getireceği kötülükleri öğretmek önemlidir. Ama daha önemlisi barışın getireceği iyilikleri öğretmektir. Türkiye ve Yunanistan yüz yıldır savaşmıyor. Bu yüz yıl neden iki yüz yıl olmasın? İş birliği yapılan alanlar arttıkça yüzlerce yıl daha barış içinde yaşanabilir.
Yunan adaları Türk kıyılarına çok yakın olabilir. Sınırını çizemediğimiz ortak bir denizimiz olabilir. Ama günümüzde sınırların öneminin olmadığı da ortada. Sınırların belirsizleştiği bir dünyada yaşıyoruz. Artık sınırları aşmanın tek yolu savaş değil. Başka yollar da var. Tarım, turizm, eğitim, ticaret, sağlık, güvenlik, enerji… Pek çok konuda iş birliği yapabileceğimiz şartlar var. Fırsatları kaçırmamak ve yeni fırsatlar yaratmak her iki ülkenin de faydasına olacaktır.