Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile İÜ Su Bilimleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Ana Bilim Dalı Başkanlığı tarafından 2021 yılından bu yana İzmir'de sürdürülen "Karaburun Ildır Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi Denizel Biyoçeşitliliğin Araştırılması" projesinde 3 deniz seferi tamamlandı.
Öztürk koordinesinde yürütülen proje kapsamında "R/V Yunus-S" araştırma gemisiyle temmuz ayında son deniz seferi gerçekleştirilecek ve çalışmanın raporu eylül ayında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına sunulacak.
AA muhabirine, araştırmada şu ana kadar elde ettikleri bulgular konusunda değerlendirmelerde bulunan Öztürk, Karaburun Ildır bölgesinin denizel biyoçeşitlilik açısından zengin olduğunu, bölgede 80'in üzerinde balık, 130'un üzerinde de omurgasız türünün yaşadığını belirtti.
Bölgede Akdeniz foklarının mağaralarının bulunduğuna ve mağara ekosistemlerinin korunmasının önemine değinen Öztürk, şimdiye kadarki bulgularına göre kara kökenli kirleticilerin en olumsuz etken olduğunun altını çizdi.
Öztürk, "Deniz suyunun kirlenmesini sağlayan ana faktör arıtılmadan verilen deşarjlar. Eksik olan arıtma yatırımlarının hızla yapılması gerekiyor, bu çok önemli. Aksi takdirde Marmara Denizi'nde olan müsilajın zaman içinde burada olması mümkün." diye konuştu.
Karaburun Ildır'ın yanında bulunan İzmir Körfezi'ne dikkati çeken Öztürk, "Buradaki müsilaj bentik yani Marmara Denizi'nde gördüğümüz tipte bir müsilaj yok. Bu zaman içinde olabilir çünkü müsilajın olma mekanizması denize verilen aşırı besin maddelerinin planktonlarca kullanılarak çoğalmaları. Bu mümkün ve Marmara Denizi örneğinden ders almamız lazım." görüşünü paylaştı.
Bölgede koruma altındaki endemik sert mercanların ve yunusların yanı sıra deniz çayırlarının da bulunduğunu anlatan Öztürk, şunları söyledi: "Deniz çayırları bambaşka nitelikte, haritalamasını yapıyoruz. Deniz çayırları iklim değişikliğine karşı da bizi koruyan, sıfır maliyetle çalışan öncü askerlerimiz. Bunun için mutlaka haritalanması ve korunması için ciddi çaba gösterilmesi gerekiyor. Geniş bir deniz çayırı alanı var, bir kısmı kirlenme nedeniyle parçalanmış, bozulmuş durumda ama bölgede ekosistem çok büyük bir oranda sağlıklı."
- "TÜRKİYE VE YUNANİSTAN'IN BİRLİKTE ÇABA SARF ETMESİ GEREK"
Karaburun Ildır bölgesinin, karşısında bulunan Sakız Adası nedeniyle sınır ötesi işbirliği açısından da önemli olduğundan bahseden Öztürk, Türkiye ve Yunanistan'ın bu denizin korunması için birlikte çaba sarf etmesi gerektiğinin altını çizdi.
Öztürk, "Çeşme, Ildır, Karaburun, Mordoğan arıtma bakımından zayıf ama Sakız Adası da çok zayıf. Suyun sınırı yok, karşılıklı işbirliği çok önemli. Buna karşın bölge 2019 yılında Özel Çevre Koruma Alanı ilan edilerek önemli bir başlangıç yapıldı." sözlerini sarf etti.
Öztürk, bölgede alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı: "Acil olarak bölgede kara kökenli kirleticilerin denize boşaltılmasının behemehal durdurulması lazım. Arıtma için yatırım yapılması, para ayrılması lazım. Burada belediyelere, bakanlıklara, STK'lara, üniversitelere büyük iş düşüyor. Aksi takdirde deniz kirlenecek, buna müsaade etmememiz gerekiyor. Kötü senaryo denizin kirlenmesi, balığın bitmesi, turistin gelmemesi, denizel biyolojik çeşitliliğin azalması demek. Kötü senaryoya yaklaştığımızı düşünmüyorum ama hala zamanımız var, hep birlikte çalışmalıyız. Bunun için bilimsel birikimimiz, beşeri sermayemiz var, yeter ki karar verelim."