Şiir, hikaye, roman, deneme ve diğer edebiyat türleri iki esaslı nedenden doğar. “Lay loy, lom”, “gününü gün etme”, toplumsal sorunlardan uzak yalnızca kendi sufli zevklerini yansıtma ve benzeri “boş işler” için yazmak.

EDEBİYAT MI? EBEDİ YAT MI?

Şiir, hikaye, roman, deneme ve diğer edebiyat türleri iki esaslı nedenden doğar.

1-'Lay loy, lom', 'gününü gün etme', toplumsal sorunlardan uzak yalnızca kendi sufli zevklerini yansıtma ve benzeri 'boş işler' için yazmak.

Bu şekilde yazanlar kendilerini kurtarmak ve eleştirilerden kurtulmak için 'sanat sanat için' diye de bir terane tutturmuşlar.

2-Sanat toplumun hayrı ve iyiliği içindir. Sanatçı sırf süfli duyguları için yazarsa ve hatta toplumun bozulması için 'abidik gubidik' laflar sözler söyleyip saçma sapan şeyler yazarsa toplumu ifsad eder, bozar. Bunu dikkate alarak her şair, yazar, ressam, müzisyen ve diğer sanatçılar toplum için yazmalı ve söylemelidir. Sanat toplum içindir. Edebiyat da toplum içindir.

Ben bir gariban şair yazar olarak 'toplumun hayrına mesajlar sunmak üzere yazıyorum, elhamdülillah.'

Bu uğurda yazmaya devam edeceğini inşallah.

Geçen gün sosyal medyada şöyle bir paylaşımda bulundum:

Şiir, ya haksızlığa başkaldırıdır. Ya da bomboş lakırtıdır.

Biz işin lakırtı kısmını cücelere verdik. Üstadımız gibi.

Dinleyin Üstadımızı ne diyor.

Kaçır beni ahenk, al beni birlik;

Artık barınamam gölge varlıkta.

Ver cüceye, onun olsun şairlik,

Şimdi gözüm, büyük sanatkarlıkta.

Necip Fazıl Kısakürek

Evet, bizim edebiyat yolculuğumuzdaki ana mihverimiz ve çerçevemiz budur. Şiirimde birçok yerde, birçok haksızlığı yerden yere vurdum.

İspatını yapmak isteyenlere iki yöntem var.

1-Şiirlerimi internet ortamında bulup okurlar.

2-Şiir kitaplarımı bulup oradan şiirlerimi okurlar.

Ben 'hodri meydan' diyorum.

Şiirlerimde 'havada kaçtım, derede uçtum, şöyle şöyle zıpladım hopladım' denilecek tarzda ve 'yapamayacağı şeyleri söylemek' şeklindeki acayip sözler olmadığı gibi 'karnından konuşmak' denilen anlamsız ve saçma sapan sözler de yok. 'Karnından konuşmak' denilince hem saçma-sapan sözler, 'uydurma sözler' akla gelir, hem de korkudan bazı şeyleri söyleyemedikleri için güya 'imalı konuşmak: akla gelir.

Bizim şiirlerimize 'dobra dobra haykırış' hakimdir.

Biz şiirde Mehmet Akif Ersoy ve Necip Fazıl çizgisinde yol alıyoruz.

Üstadımız Mehmet Akif Ersoy'un şu mısraları bize ölçüdür.

Hayır, hayal ile yoktur benim alış verişim...

İnan ki: Her ne demişsem görüp de söylemişim.

Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek:

Sözüm odun gibi olsun; hakîkat olsun tek!

Biz bu minvalde yola devam edeceğiz Allah'ın izniyle.

Niyet iyi, akıbet iyi.

Yazımın sonunda bir şiirime yer veriyorum. Bu şiirde de 'edebiyat adı altında ahbap çavuş ilişkilerini yerden yere vuruyorum.

Bir de bunlar türedi.

Devletin kamu kurumlarının bütçe imkanlarını kullanarak güya edebiyat etkinliği düzenliyorlar. Yaptıkları ahbap çavuş ilişkileri ve bunu edebiyat örtüsü altında yapıyor. Örnek vermek gerekirse 'adam filanca şehirde ikamet eden bir arkadaşını kendi ikamet ettiği şehirde ağırlamak istiyor ve uyduruktan bir edebiyat etkinliği düzenliyor ve o arada vatandaşları da etkinliğe çağırıyorlar.' 'Oh ne ala, ah Mualla.'

Bir de sözde edebiyat dergiciliği var. O da aynı 'oh ne ala, ah Mualla.' Adamlar kendileri yazıp kendileri okuyorlar. Maalesef tarafsız ve geniş kapsamlı edebiyat dergiciliği yok.

Sözü uzatmayalım ve şiirle veda edelim.

EBEDİ YAT

Ahbap çavuş ilişkileri sarmış her yeri.

Kalite, nitelik kalmamış, en dipte geziyor.

Bul bulabilirsen okuyacak güzel bir şiiri.

Şair yazarlık en olmadık tipte geziyor.

Sorarsan edebiyat çevresi, dergi çıkartır.

Dergiyi yalnızca kendi yazarları okur.

Para, pul için fuarlar ve sergi çıkartır.

Seviye yerin altında çukur mu, çukur.

Onların ismi şu, "sözde edebiyatçılar."

Yazar çizer, yalnızca kendini kandırır.

Sizi gidi Dünyacılar katçılar, yatçılar.

Sofra yemek gördü mü, bandıkça bandırır.

Toplanıp toplanıp boy boy resim çektirirler.

Ne bir fikir verirler, ne fayda sağlarlar.

Rakipsiz sahada, boş boş top sektirirler.

Gününü gün edip kendine, fayda sağlarlar.

Adamlarından destekli, almışlar sahne.

Samimiyet, hasbilik yok, yerde geziyor.

Bakışlar, gülüşler yapmacık ve sahte.

İnsan o kişileri gördükçe hemen seziyor.

Bazıları edebiyat'ı, "ebedi yat" anlamış.

Yalnız keyfine bakıyor, gününü gün ediyor.

Doğrudan uzaklaşmış, hep yanlamış.

Onurunu çoktan kaybetmiş, yamuk gidiyor.

Çok fazla anlatmaya gerek yok, onlar sözde.

İçi dışı çok farklı, süslü püslü gezerler.

Tanırsınız, bilirsiniz o malum kişileri siz de.

Hep sığ sularda, çamurlarda yüzerler.

Sanat ve edebiyat yalnız toplum içindir.

Biz bunu kendimize ilke ve hedef bildik.

Halktan kopuk o etkinlikler niçindir?

Sözde edebiyatçıları kafamızdan sildik.

Biz her daim samimi olmayı hedef bildik.

Vesselam

Ahmet Sandal