Hayatta şunu gördüm ve şu gerçekleri müşahede ettim. Tabiat yerli yerindedir ve ne eksik ne fazla. Zaten tabiatta bir boşluk olsa kıyamet kopar ve yer yerinden oynar.
Hayatta şunu gördüm ve şu gerçekleri müşahede ettim. Tabiat yerli yerindedir ve ne eksik ne fazla. Zaten tabiatta bir boşluk olsa kıyamet kopar ve yer yerinden oynar.
Aynen onun gibi hayatta da boşluk yoktur. Hayatta boşluk derken gaflet yoktur. Eğer bir insan hayatta boşluğa ve anlamsızlığa düşerse sonu felakettir.
Yani şunu kastediyorum, bir kişinin işi-gücü yoksa boşluğa düşmüşse, bir kişinin ailesi yoksa boşluğa düşmüşse, bir kişinin inancı yoksa boşluğa düşmüşse, maazallah, bunlar birer felakettir.
Evet, öyleyse, inancımıza, ailemize ve işimize dört elle sarılarak, bunların kadir ve kıymetini bilerek muhafaza edeceğiz. Maazallah bir gaflet anında bunları kaybedersek, değerlerini bilmezsek, doğa boşluk kabul etmez, onların yerine başka şeyler gelir, maazallah, hayat boşluk kabul etmez, hayat gaflet kabul etmez, o boşlukları zararlı şeyler doldurur ve ziyana uğrarız.
İnancımız giderse yerine ne gelir, inançsızlık gelir. Maazallah felakettir. Ailemiz giderse yerine ne gelir samimiyetsiz, merhametsiz kişiler hayatımızı işgal eder, bu da felakettir. İşimiz-gücümüz olmazsa, yanlış ve zararlı şeylere meylederiz.
Anlaşıldığı üzere doğa (tabiat) ve hayat asla ve asla boşluk kabul etmez. Birisi giderse, diğeri gelir.
Eğer zihninde Hak yoksa, batıl seni gelir işgal eder. Evet, 'eğer Hak ile uğraşmazsan, seni batıl işgal eder.' Bu sözün İmam Şafi Hazretlerine ait olduğu söylenir.
Meşhur başka bir söz daha vardır. Onu da hatırlatayım: 'Boş insanın kafası şeytanın çalışma masasıdır.'
Dur/Düşün: 'Şeytan insanları hep hile ve küçük şeylerle kandırarak ele geçirir. Şeytan yeter ki küçük bir nokta bulsun. O noktadan hareketle, insanı ele geçirir. Mühim olan şeytana hiçbir giriş noktası bırakmamaktır.'
Şimdi buradan, başka ve çok mühim bir hususa, çocuklarımıza ve gençlerimize dikkat etmemiz gerektiğine dair görüşlerimize gelelim.
Fizikte bir meşhur kural vardır. Bileşik kaplar kuralına göre, 'bir kapta yer alan sıvı, kendisine uygun bir boşluk ve o boşluğa akacak yol buldu mu, akar da gider.'
Bu fizik kuralı sosyal bilimlerde de geçerlidir. Sizin ilgilenmediğiniz ve boşlukta bıraktığınız çocuklarınız ve gençleriniz, başka kimselerin adeta bir ilgi alanı ve hatta oyuncağı haline gelirler. Onlara siz dinini, diyanetini, örfünü, ananesini öğretmezseniz başka fikirlere, başka kültürlere kayıp da giderler.
'Doğa boşluk kabul etmez' derken kastımız budur. Hayat gaflet kabul etmez derken maksadımız budur.
Şimdi de başka ciddi bir noktaya daha gelelim. O da herkesi ve özellikle de orta yaşlardaki, hatta ileri yaşlardaki kişileri daha çok ilgilendiriyor.
Doğa boşluk kabul etmediği gibi, zihnimizde boşluk kabul etmez. Zihninde hiçbir düşünce olmayan kişiyi bekleyen son, hüsrandır. O hüsran zihni ve ruhi hastalıklardır. Günümüzün en büyük belası olan bir hastalık var. Alzheimer hastalığının nedeni, zihnin tembel ve boş bırakılmasıdır.
Alzheimer hastalığı niye çoğaldı bu son çağda?
Çünkü zihinler bomboş ve tembel vaziyettedir.
Aptal kutusu denilen TV'lere bakarak ve zihnimizi doğru ve güzel şeyler için çalıştırmayıp aylak aylak oturuyoruz.
TV karşısında vakit geçiren ve hayat üzerinde fikri olmayan, insanlığın kurtuluşu için kafa yormayan her insanı alzheimer hastalığı bekler.
Demek ki günümüzün insanı bencil ve tembel, yalnız kendi rahatını düşünüyor ve yalnız zavallı bedeni için yaşıyor.
Yalnız kendi bedeni için yaşayan çağımızın bencil insanını alzheimer hastalığı yakalar ve onu can evinden vurur. O çok sevdiği bedenini unutur, bedenini unuttuğu gibi çevresini unutur ve adeta bilinçsiz bir et-kemik yığına döner.
Öyleyse bencil olmayacağız ve zihnimizi devamlı halkın ve insanlığın sorunları ile meşgul edeceğiz ki Allah bizi hem bu Dünya'da hem de Ahirette huzura ve selamete kavuştursun.
Zihnin boşluğu insani değil şeytanidir.
Zihin boş ise, zihin tembel ise, bu boşluktan şeytan yararlanır.
Yukarıda belirttik ya, 'boş insanın kafası şeytanın çalışma masasıdır.'
Şunu da bu noktada açık ve net olarak yazayım Şeytan, esasta korkulacak ya da sizi alt edecek bir güç değildir. Allah'a sığındığınızda ve şeytanın hilelerini sezdiğinizde size hiçbir zarar vermez. Şeytanın hilelerini sezmek için aklınız ve izanınız size yeter. Zaten, Kur'an-ı Kerim'de bir ayet-i kerime bu husustaki bu düşüncemizin kaynağıdır. 'Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı gücü yoktur. Nahl Suresi,99)
Dostlar, bunu unutmayın ve şeytandan asla korkmayın. Ancak gaflete kapılmaktan ve boşluğa düşmekten korkun.
Şeytanın sizin üzerinizde bir toz parçası kadar dahi hükmü yoktur. Ancak, hilesi çok çeşitlidir, verdiği vesveseler ve aklınıza soktuğu fitneler o kadar sinsi ve tehlikeli, o nedenle de çok dikkatli olmak şarttır.
Üzerinize, kıyafetiniz düşen bir toz parçası hafif bir silkelemeyle dağılır gider. Ancak o toz parçasını görmezden gelirseniz, o toz parçacıkları çoğaldıkça her tarafınızı kaplar ki, o tehlikelidir. Öyleyse şeytanın etkisini toz parçası olarak görüp üzerinize düştüğü anda silkeleyip atın. İşlem bu kadar basittir.
Şeytanın etkisinden Allah'a sığının. Tedbir bu kadar basittir.
Herkese sağlık ve selamet içerisinde ve boşluğa düşmeyeceği bir hayat diliyorum. Olur inşallah.
Not: Bu yazımda kısaca değindim. Bir sonraki yazım alzheimer hastalığının çözümleri ve kurtuluş yolları üzerine başlı başına uzun bir yazı olacaktır. Olaya tıbbi değil, insani bakarak çözümler sunacağım. Şunu net söyleyeyim. Tıp olay olduktan, yani hastalık meydana geldikten sonra çözüm aramaksa, kabul etmiyorum. Tıp hastalıklar olmadan devrede olmalıdır. Alzheimer yazımı bu noktadan başlayıp yazacağım, inşallah.