Hoşgörü, kendisine aykırı gelse de her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiğince hoş görme, müsamaha, tolerans olarak tanımlanmaktadır. Hoşgörü kelimesi hepimize hoş ve sevimli gelse de özellikle dinde her şeyi hoş görmek çok doğru olmadığı gibi oldukça da tehlikeli ve yanlıştır.
Hoşgörü, kendisine aykırı gelse de her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiğince hoş görme, müsamaha, tolerans olarak tanımlanmaktadır.
Hoşgörü kelimesi hepimize hoş ve sevimli gelse de özellikle dinde her şeyi hoş görmek çok doğru olmadığı gibi oldukça da tehlikeli ve yanlıştır.
Bir Müslümanın İslam aykırı bir durumu başkalarının düşüncelerine hoşgörülü davranacağım düşüncesiyle tepkisini ortaya koymayıp kabul veya sükut etmesi tavizi doğurmaktadır,
Hayatın bazı alanlarında taviz makul görülmekle birlikte dini hususlarda taviz asla makul görülemez; çünkü, dinde taviz Allah(cc) korusun sahibini imani yönden sıkıntıya sokabilir.
Maalesef, bugün hayatın birçok alanında bu tür tavizlere tanık olmaktayız. Özellikle halka hoş görünmek isteyen siyasiler ile ailelerin çocuklarına karşı hoşgörü sınırlarını aşan tavizlerine rastlamaktayız.
Mesela, birçok ailede çocuklarının örtünme ve namaz kılmaları ile ilgili hoşgörü eksenli tavizkar davranışlarını çok görüyoruz.
Amcası, dayısı, halası, teyzesi 'daha küçük, büyüyünce örtünür, namazını kılar' diyerek güya çocuklarını hoş görmekteler.
Sanki, ana babanın büyüyünce kızı veya oğlunun örtünmesi ve namaz kılmasına garantisi var.
Atalarımız 'ağaç yaş iken eğilir' demişler ve boşa dememişler.
Hele bir de çocuk sınavlara hazırlanıyorsa hoşgörü hatta taviz tavan yapıyor! Aman çocuklara dokunmayın!
-Sabah namazı, o da ne?
Çocuk uyusun, dinlensin sabah sınava gidecek vs.
Aynı ana baba özellikle de analar çocukları sınavdayken araba içlerinde, ağaç diplerinde ellerinde Yasin-i Şerif cüzi nasılda içten okuyor ve dua ediyorlar sormayın gitsin!
Kusura bakmayın esas konumu biraz olsun kaçırdım, konumuza dönersek.
Günümüzde özelliklede din adamı diye ortalıkta dolaşan insanların İslama aykırı konuşmalarına sık sık rastlıyoruz. Bunların bir kısmı öyle inandığı bir kısmı da başkalarına yaranmak için olduğunu düşünüyorum.
Başkalarına yaranmak, yalakalık yapmak ve 'bu hoca hoşgörülü' desinler diye İslamdan taviz vermek büyük günah olduğu gibi Allah(cc) korusun imana da zarar verebilir.
Peygamber Efendimiz(sav); bu tür din adamlarının, insanların en kötüsü olduğunu buyurmaktadır.
Mesela; dinimizin haram kıldığı zina, içki, kumar, faiz gibi günahları bir yerlere yaranmak için hoş görmek bir hocanın davranışı olamaz!
Ölçüyü Resulullah(sav) Efendimiz koymuştur. Efendimiz(sav);
'Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir' buyurmaktadır.
Bırakınız hoşgörüyü, bir Müslüman 'Emri bil maruf nehyi anil münker' emri mucibince hareket etmek zorundadır.
Bu işin şakası yok! Her Müslüman üzerine düşen vazife nispetinde mücadelenin içinde aktif yer almak zorundadır.
Dini tebliğ ve hakikati savunmada tembellik ve sünepeliğe yer yoktur. Sünepeler kaybeder!
Elbette ki, hoşgörü belli sınırlar içerisinde olmalı; ancak, hoşgörü tavize dönüşmemelidir.
Dünyanın her yerinde her türlü inanca sahip insan birlikte yaşamaktadır. İnanç sahiplerinin kendi inançlarını yaşamalarında hoşgörülü olunmalıdır.
Ancak, onların hoşuna gitsin diye onlarla birlikte ayin ve yortulara katılmak tavizi gerektirir ki, bu tavizde Allah(cc) korusun kişiyi imandan edebilir.
Bu husus ile ilgili İslam alimleri sürekli ikaz edegelmişler ama nafile! Her geçen zamanda Müslümanlar bu ikazları dikkate almadıkları gibi daha yoğun bir şekilde taviz içerisindedirler.
Mesela, yılbaşı kutlamaları. Yaşananlara iman gözüyle bakınca insanın içinin acımaması mümkün değil!
Yılbaşını iştiyakla kutlayanların dini bayramlarımızda nasılda sahil memleketlere akın ettiklerini müşahede ediyoruz.
Bütün içtenliğimle ifade ediyorum: Dini hususlarda hoşgörü tavize, taviz de imansızlığa sebep olabilir, Allah(cc) korusun!