Dilin kemiği yok...

Geçenlerde bir dostum “Ağabey, Türkiye dahil bazı İslâm memleketlerinin liderleri, EŞ ZAMANLI olarak ILIMLI İSLÂM, İSLÂM’DA REFORM ya da İslâm’ın güncellenmesi gibi fikirler ortaya attılar...

Tesadüf ya da İslâmcası tevafuk diyip geçilebilir mi bu? Böyle yaparsak, Allah’a savaş açan asiler ve onların bilerek ya da bilmeyerek uşaklığını yapan gafil bedbahtlarla aynı safta olmaz mıyız?” diye sordu..

Önce, “bu sadece “da’vâ adamı” geçinen bizim gibilere değil, şerefli hiçbir kişiye de yakışmaz...” diye kısaca cevapladım sualini...

Sonra detaylı olarak uzun uzun anlattım:

* * *

Biz bu herzeleri ilk ne zaman duymuştuk? Bendeniz 30 senedir bunları söylüyor, yazıyorum... Meselâ DİNLERARASI DİYALOG herzesini...

Öyle HERZE diyip de geçme, Papalığın hazırladığı en büyük İslâm düşmanlığı projesidir bu...

Zira bu proje aleni bir HAÇLI SEFERİ değil; sinsi, kaleyi içerden zaptetmek üzere zekice tasarlanmış üstün bir projeydi...

Biraz AKIL ve FERASET tehlikeyi görmeye yetiyordu... Fakat unutmamak gerekiyor ki, akıl ancak selîm akıl olusa kıymet-i harbiye taşır... Ancak selîm akıl kişiyi feraset ve ihlâs (samimiyet) sahibi kılar...

Biz “Allah indinde tek din İslâm’dır, ÜÇ İBRAHİMÎ HAK DİN diyen şu münafık Fetullah Gülen’e uymayın, peşinden gitmeyin” diye avaz avaz bağırırken arkadaşlarımız “TÜRKÇE OLİMPİYATLARI” büyüsünde, kadın erkek karışık eğleniyor, “buraya Peygamberimiz geldi, kendisiyle bizzat görüştüm” diyen alçak ve rezil ajan ise onlara kıs kıs gülüyordu...

“Kendi düşen ağlamaz” diye bir atasözümüz var...

Yok olmadı... Başka bir atasözü bulayım... Zira hálâ utancından olsun iki damla gözyaşı döken bile yok, ne ağlaması??

El hayá ü minel iman (utanmak imandandır) buyurmuş fahr-i kâinat Resûl-i kibriya efendimiz (salat’u selâm olsun ona).

Utanmak büyük erdemdir, fazilettir, mürüvvet nişanesidir...

Dikkat ediniz, bugün en fazla kızdığınız azılı İslâm düşmanlarını dikkat nazarıyla tahkik ediniz, evveliyatlarını ve bu duruma nasıl geldiklerini tetkik ediniz göreceksiniz ki, bütün rezaletleri ilk utanmazlıkları ile başlamıştır!..

Hikâye malûm, adamı asacaklar son arzusunu sormuşlar...

“Anamı getirin, son arzum anamla konuşmak” demiş... Getirmişler “ana yaklaş” demiş... Kadın iyice yaklaşmış... “Dilini çıkar” demiş. Ve bir anda kafasını uzatıp anasının dilini ısırıp koparmış...

“Neden yaptın bunu?” diye sormuşlar... Adam anlatmış:

“Mâsum bir çocukken bir gün komşunun kümesine girdim, oyun oynuyordum... Kümesten bir yumurta aldım eve getirdim, Anama da ‘komşudan çaldım’ dedim... Güldü geçti, kızmadı, günahtır demedi bana... Artık hergün çalıyordum... Hattâ tavukları da çaldım, anam pişirdi yedik. Sonra birinin ineğini çaldım. Gün geldi devletin hazinesine girdim ve yakalandım... Ve beni asıyorsunuz, oysa asıl suçlu anamdı...”

#HARBİDEN: Muhteremler, ASIL SUÇLUYU bulmak fevkalâde mühimdir. Adaletin işi ASIL KABAHATLİYİ bulmaktır. Fakat arada aynaya bakmayı da ihmal etmeyin. Aynalar yalan söylemez, arkanızda FETO silueti görüyorsanız önce aynaya doğru tükürün, sonra başkasına... 19.04.2018