KÜLTÜR - SANAT

Dergicilik ve Halk Edebiyatı Dergisi

Abone Ol

Oldum olası dergileri sever onlara farklı bir ihtimam gösteririm. Bu sebeple kitap fuarları kadar dergi fuarları da ilgimi çeker. Bunda elbette ilk gençlik yıllarımı bir ilim araştırma dergisinin bünyesinde geçirerek değişik sorumluluklar üstlenmemin payı büyük.

Giderek daha da zorlaşan şartlara rağmen halen bu işe aşık olan insanların varlığı ümit verici. Edebiyatın fidanlığı olarak görebileceğimiz dergilerin yaşaması için üzerimize düşen görevleri yerine getirme hususunda daha dikkatli ve özverili davranmamız şart.

On yıldır 'Halk Edebiyatı Dergisi'ni sırtlanmış değerli yazar Şenol Tombaş ile konuşarak bu çileli yolculuğa sizleri de ortak etmek istedik.

___

Dergi neden önemli?

-Dergiler bir kere kolektif bir çalışmanın tezahürüdür. 'Benden' ziyade 'bizdir'. Günümüzde benden 'bize' gitmek zorlaştı, bu anlamda toplum olarak, millet olma bilincinden de uzaklaşıyoruz. Çünkü acımızı, sevincimizi, başarımızı bile paylaşmaktan uzaklaşıyoruz. Kabul ve hoş görüden de aynı şekilde… Oysa 'bizin' gücünü bilseydik 'benlerde' birlik gücümüzü kaybetmezdik ve bu kadar da yalnızlık çekmezdik. İşte dergiler 'bizin' beraber bir şeyler yapmanın örnek ve ölümsüz fotoğrafıdır.

Bu anlamda yine dergiler ekollerin ve akımların şekillendiği atmosfer olmuşlar ve olmaktadırlar. Çünkü dergiler işin mutfak kısmı ve edebiyatseverlerin buluştuğu bir ütopyadır. Her ne kadar yazarlık bireysel bir uğraş olsa da medeniyet ve kültürün içinde şekillendiği için toplumsal bir karşılığı da vardır. Yani kültüre aittir. Sanatçının bir ortamdan mutlaka beslenmesi gerekmektedir. Bu anlamda dergiler; yazarların, beslendiği, büyüdüğü, arşivlere girdiği bir okuldur. Usta çırak ilişkisinin de yegane mekanlarıdırlar. Sanatta tecrübe, yaratıcılık kadar önemlidir. Bu tecrübe aktarımı da bulunmaz bir nimettir. Sanatta yeni fikirler olmazsa olmazdır, yine bu fikirler dergi atmosferinden çıkarlar ve edebiyata yön verirler. Bu anlamda edebiyat kuşaktan kuşağa aktarılan bir mirastır ve bu kültürel miraslar biraz da dergiler üzerinden aktarılır. Bunlarla birlikte tanınmayan, bilinmeyen yazarların kendini ifade etme mecraları yine dergiler olur. Zaten başlangıçta çektiğimiz en büyük sıkıntı budur. Kendi köyünden peygamber çıkmaz anlayışını da yine dergiler yıkar. Dergiler faydalı bir rekabet yarattıkları için edebiyatçıları konfor alanlarından çıkarak daha çok üretmelerini sağlar. Yazarlara sabırlı olmayı yine dergiler öğretir çünkü bu işin öğretilmeyen kısmı sabırdır. Yine edebiyatın gündemini ve yönünü dergiler belirler. Her zaman olduğu gibi günümüzde de yazarların ilk kitaplarını çıkarmaları zordur. İşte bu anlamda dergiler, motivasyonu kırılan yazar adaylarının can suyu olurlar ve eserlerin gelecek kuşaklarla buluşmasını sağlarlar.

Dergilerin hayatın ne yöne aktığını da görmek mümkün müdür?

-Evet. Edebiyat dergileri toplumun sorunlarını en üst perdeden irdeler. Güncelin çöplünde kaybolmazlar ve bütün bu atıl unsurları ayıklayarak yaşama katkı sağlarlar. Edebiyatın ve yaşamın nereden gelip nereye gittiğini anlamak için dergiler yegane kaynağımızdır. Dergiler günceli durdurup dinlendirir, ağır ağır hayatı yorumlar, olanlara sanatsal bir tılsım saçar. Gazeteler daha çok popüler hayatın ve siyasetin nabzını tutar. Kültür dergilerini ve ticari dergileri birbirinden ayırmak gerekir.

Yazar edebiyat eseri üretir, fakat kağıt üretemez. Bu anlamda sanatçı toplumun ihtiyaç duyduğu maddi-manevi güzellikteki eserleri meydana getirir, fakat toplum, yaşayabilmesi için sanatçıya aynı desteği göstermelidir. Yani dergiler yazarların çıkmayan kitapları olmuşlardır ve edebiyatın özgürlük meydanıdırlar, fikirlerin gül bahçesidirler, gençlerin yazmak için motivasyon kaynağı olmuşlardır, edebiyatın başkentidirler, edebiyat ekollerinin ev sahibidirler. Ötelenenlerin, görmezden gelinenlerin, yok sayılanların sesi olmuşturlar. Velhasıl, dergilerin önemini saymakla bitiremeyiz… Tanzimat Dönemi itibarıyla bakarsak dergileri kültür tarihimizden çıkarırsak geriye pek fazla bir şey kalmaz.

Dergi okuyuculuğunu kitap okuru olmak için bir basamak olarak görebilir miyiz?

-Edebiyatın gelişmesi nitelikli okurlara bağlıdır. Bu anlamda elbette, kıymetli okurların yetişmesine de dergilerin katkısı çok büyüktür. Öyle ki bilinçli okurlar çoğunlukla dergi ortamlarından yetişir.

Halk Edebiyatı Dergisi'nin nasıl bir hikayesi var?

-Dergi çıkartmak benim hayalimdi, Eyüpsultan'da yazarlık atölyesinde şekillendi. Tabii başlangıçla 'Çıkarmayın, yapmayın, batarsınız.' söylemlerle çok karşılaştık. 'Biz batarsak da daha derinlere kök salmak için batarız.' dedik ve çok şükür on yıldır dergimizi düzenli olarak çıkardık. Muhtaç olduğumuz asil mürekkebin damarlarımızda akan kanda olduğunu biliyorduk. Emeğimizi verdik, cebimizden verdik, zor günler de çok geçtik, fakat en büyük keramet samimiyettir, bu gücün sayesinde bu günlere geldik. İlk sayıyı çıkartana kadar maddi -manevi çok zorluklar çektik, dergi çıkarmak dağları omuzlamakmış, bu kadar zorluğunu evvel fark etseydim belki de cesaret edemezdim dergi çıkarmaya, fakat aşk insanın gözünü kör ediyor, fakat olağanüstü de güç veriyor. İlk sayıyı çıktığında yeniden doğmuş kadar mutlu olmuştum ve o gece kitabıma ve dergime sarılarak uyumuştum. Bu süreçte dergimizi menzile varmaya çalışan kültür gemisi gibi düşünürsek, inenler oldu, binenler oldu, fakat en ufak bile olsa dergimize, kültürümüze katkısı olanlara sonsuz sevgilerimizi arz ederiz. Dergimizin bu günlere gelmesinde tabii çok arkadaşlarımızın katkısı oldu: Mehmet Ballı, Halil Gökkaya, Nursel Yeşilyurt, Nursel Koçak, Nilgün Atalay, Mehmet Mücahit Yurteri, Ali Kamer, Gencay Coşkun, Gülten Özgül, Ahmet Duran, A. Gülten Kırıcı, Süheyla Acar, Savaş Aşçı vb. daha yüzlerce isim sayabiliriz, hepsine müteşekkiriz.

Derginizi diğerlerinden ayıran temel özellikleri neler?

- 'Halkın edebiyatta birleşecek!' sloganından da anlaşıldığı üzere, biz ideolojik sınıflandırmalarla insanlara bakmıyoruz, bizim için; kabul kültürü, hoş görü, saygı, sevgi vb. kavramlar en önemli değerlerdir. Yani bizi ayrıştıran değil, birleştiren unsurlar üzerinden ilerliyoruz. Bunun da meyvelerini alıyoruz. Milli-manevi değerlerimize saldırı olmadığı sürece her türlü fikre saygımız vardır. İçi boşaltılan ideolojilerin ve bu anlamda istismarların bir parçası olmak istemiyoruz. Don tutan yollarda düşüp de bir yerlerimizi kırmak istemiyoruz. Bu gibi durumlarda ya karda yürüyüp izini belli etmeyeceksin ya da yeni bir yol açacaksın. Biz sanırım bu düşüncenin peşinden gidiyoruz. Daha üsten bakarak eleştirebilme özgürlüğümüzü elimizde tutmaya çalışıyoruz. Bu insani anlamdaki üsten bakış, çağımızın ihtiyacı olan birleşimin temellerini oluşturmaktır. Bu anlamda edebiyatın birleştirici gücünü kullanıyoruz ve geçmişin birikimden faydalanarak geleceği inşa etmeye çalışıyoruz. Yani bu anlamda yeni nesil köprüsünü inşa etmeye çalışıyoruz. Güç birlikte, güç üretmekte, güç en üst akılı üretmekte, bu bilinçle medeniyetin tıkanan noktalarını açmaya çalışıyoruz. 'Birileri size mi kaldı?' diyebilir. Evet, bize kadı, bir insan dünyayı ihya edebilir, yine bir insan, dünyayı da yıkabilir. Biz bunu biliyoruz. O yüzden olağanüstü bir mücadele veriyoruz, fakat bu bir oluşum sürecidir. Sonuçlarını bir anda bekleyemeyiz. Bütün bu olgulara baktığımızda sanırım farkımızı ortaya koyarız. Zaten dergiler fikir olmadan yaşayamazlar. Biz halk edebiyatı anlamında önemli bir boşluğu dolduruyoruz. Çünkü bizim baktığımız yerden bakan bir dergi yok. Kesinlikle dergi çıkartmak için dergi de çıkartmıyoruz. Velhasıl, farkımız üslubumuz, çağın ihtiyacı olan düşünceleri üretmek, bu gücü oluştururken de halkın gücünden, birikiminden faydalanarak, beraber geleceğin güzel insanını inşa etmek, zaten üslup varsa kimlik ortaya çıkar ve farkını fark ettirir. Üslubu olmayan her şey kimliksizleşir.

Edebiyat bir millet için ne ifade ediyor ki bu sloganı kullanıyorsunuz?

-Edebiyat, ebediyettir. Edebiyatımızı kültür tarihinden çıkarırsak geriye ne kalır? Edebiyat haliyle bir milletin ruhunu ve hayata bakışını inşa eder. Manevi ihtiyaçlarını karşılar. Edebiyat dile yaslanır, dili olmayan insanlar kendini ifade edemez, düşüncesini nakledemez. İşte edebiyat kendimizi inşa ettiğimiz bir oluşum sürecidir. Geleceğimiz edebiyatımızın gücüne bağlıdır. O halde edebiyat toplumdan ayrılamaz çünkü onu yansıtan ve inşa eden, zaten kendisidir. Biz haliyle halkın ruhunun tezahürü olduğumuz için : 'Halk edebiyatta birleşecek!' diyoruz, çünkü kimi zaman insanları dinde, ideolojide, siyasette birleştiremezsiniz, fakat edebiyatın yüce, büyük zekasıyla ve birikimiyle insanları birleştirebilirsiniz. Yani sözün özü: 'Halkın dergisi, Halk Edebiyatı Dergisi'dir.'

Bu edebiyatın içinde halk edebiyatını ayrı bir yere mi koyuyorsunuz?

-Esasında tam olarak değil, konu uzun bir mevzu. Şöyle ki: Halk edebiyatının üretim alanı ayrı, onu inceleme alanı ayrıdır. Bunlar birbirine karıştırılmamalıdır. Biri yaratıcılıktan beslenir, diğeri bilgi, bilim, inceleme, kaynak, mukayese ve gözleme dayanır. Biz bu işin daha ziyade yaratıcılık tarafındayız. Elbette dergimizde, akademik yani halk bilimi çalışmalarına -araştırma, incelmeye vb. - yer veriyoruz. Bu anlamda bizdeler de çeşitli dosyalar, incelemeler ve derlemeler ile birçok çalışmayla kültürümüze değer katmaya çalışıyoruz. Fakat her şey, gün gün değişir, halk edebiyatı da değişmekte ve dönüşmektedir. Halk edebiyatı halkın edebiyatıdır. Halk kendini ifade ederken yöntemine sadece biçimsel bakılamaz, sözgelimi, heceyle şiir yazmayan birine ölçülü şiir yazmadı diye vatandaşlıktan atılamaz, o halde, bu eylem de halkın edebiyatıdır. Üslup anlayışı, biçim değişebilir, sabit bir halk edebiyatı yoktur, çünkü sabit bir millet yoktur, halk değişince üslup da değişir, ancak bunu sabit beyinler anlayamaz. Halk edebiyatını ayrı bir yere koymuyoruz, değişen ve dönüşenler üzerinden hak edebiyatının anlamını zenginleştirirken aslında yapı sökmüyoruz, olması gereken yapıyı inşa ediyoruz.

Derginizin okuyucu kitlesinden bahsedebilir misiniz?

-Dergimizin her kesimden okuyucusu var ve bundan da çok memnunuz.

Genellikle her derginin kemikleşmiş bir yazı kadrosu oluyor ve oraya yeni yazarların girmesi mümkün olmuyor gibi bir kanaat var, buna ne dersiniz?

-Evet, birçok dergide bunu görüyoruz, esasında kısmi olarak olması da gerekir. Çünkü dergi ekip işidir, işin arka planda çilesini çekenler elbette yayımlanmaya değer yazıları yayımlanmalıdır. Fakat bu kadrolu yazarlara da dönüşmemelidir, bu aynı çayı sürekli demleye benzer ve körleşmeyi doğurabilir. Bu duruma düşmemek için sürekli yeni yazarlara yer vermek gerekir. Biz bu konuda çok titiziz, her sayımıza bakılabilir, en az her bir sayımızda on, on beş yazar değişir. Bu anlamda yüzlerce kişinin de kitap çıkarmasına ve binlerce kişinin de yazmayı benimsemesine vesile olduk. Biz bu işin çekirdeğinden geldiğimiz için, yazar adaylarının bir yazısının yayımlanmasının kıymetini biliriz ve olabildiğince ona göre davranırız. Yeter ki o heyecanı samimiyetle duyan insanları bulalım.

Dergiye girecek yazılar nasıl tespit ediliyor?

-Yayın kurulu tarafından tespit ediliyor.

Her sayıda birden fazla röportaj yer alabiliyor. Bir dergi için söyleşinin önemi nedir?

-Yazarların birikiminden faydalanmak çok önemlidir. İstiyoruz ki bu değerler devlet arşivlerine girsin ve gelecek kuşaklar bunlardan istifade etsin. Bir de birçok genç yazar kendini ifade edecek mecra bulamıyor, onların zatlarını ifade etmek için de röportajlar çok kıymetlidir.

Derginiz için şiir olmazsa olmaz gibi sanki?

-Şiir edebiyatın şah damarıdır. O yüzden şiiri çok önemsiyoruz, fakat bununla birlikte diğer edebi türlere de geniş yer veriyoruz.

Hikayeler derginizin ne kadarını oluşturuyor?

-Dörtte birini oluşturuyor diyebiliriz.

Biraz da dergiciliğin zorluklarından bahsedebilir miyiz?

-Tabii ki bireyselleştikçe kolektif bilinçten de uzaklaşıyoruz. Beraber bir şeyler yapmak artık zorlaşıyor çünkü benlikler çok ön plana çıkabiliyor. Bir de eskiden yazarların sevgilinin yolunu gözledikleri dergi bekleme sabrı neredeyse çok azaldı. Şimdilerde her şey çok hızlı tatmin ediliyor, kişiler yazılarını sosyal medyada paylaşarak bu yönlerini hemen tatmin edebiliyorlar. Elbette dijitalden kaçış yok, fakat bu sığlığı, hızlı tüketime ve intihali beraberinde getirebiliyor. Çünkü bu ortamların henüz tam olarak güvenirliliği yok, bilinçli bir eleştiriden ve kuruldan geçmeyen bu yazılar gelişemeden ölüyorlar. Bu kolaycı yaklaşım hem edebiyata ve yazarlara hem de zaten bir avuç kalan dergilere de zarar veriyor. Bunlarla birlikte sürekli artan; vergi, matbaa, kağıt maliyetleri dijital dönüşümü zorlamaktadır. Bizler de emeğimizi ve cebimizden vererek ayakta kalmaya çalışıyoruz, fakat bu maddi-manevi zorlukların üstesinden gelmek her geçen gün zorlaşıyor. Gerçek bir edebiyat dergisinin ölümü, bir medeniyetin ölümü gibidir. Bütün bu süreç bizi ciddi anlamda kaygılandırmaktadır. Tabii ki ümitsiz değiliz, fakat yükümüz artıyor ve zorluklar bizi yavaşlatabiliyor. Bu gerçekleri de görmezden gelemeyiz.

Basın, yayım dünyası dijitalin de sınavını verecektir. Gazetelerin bile artık internetten takip edildiği bir dönemde basılı olarak dergi çıkarmak oldukça zordur… Ağacın yerini ağacın fotoğrafı alamaz. Güneşin görevini güneşin resmi yapamaz. İnsanla, insanın gölgesi bir değildir… Bedeni olmayanın yaşamından bahsedebilir miyiz? Elle tutmadan, kağıdın kokusunu almadan, sevgilinin yollarını gözler gibi derginin yolunu gözlemeden, ne kadar olabilir, olması gerekenler Bazı kolaylıklar sıradanlığı ve basitliği de beraberinde getirebilirler, bu çöplükte kaliteli olanı bulup meydana getirmek daha çok zaman kaybına neden olabilir. Fakat biz direnebileceğimiz yere kadar mücadeleye devam edeceğiz. Bunların dışında; yazıların tashihinden, matbaa aşamasından, dağıtım ve yüksek kargo bedellerini ödemede de zorlanıyoruz, fakat ibadet aşkıyla bütün hepsinin üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Şikayet etmiyoruz, şükrediyoruz, fakat ürettiğimiz kadarının karşılığını devletimizden ve halkımızdan bekliyoruz. Hatta bu anlamda kültür müdürlerinden -bazılarını tenzih ederiz- bir randevum bile almakta zorlanıyoruz. Bu ilgisizlik, duyarsızlık, emeğe saygısızlık, kaynakların doğru kullanılmaması bizi kimi zaman umutsuzluğa düşürüyor. Fakat 'Yıldırımlar bile bizi yıldıramaz.' diyerek mücadeleye devam ediyoruz. Bununla birlikte dergi okuma bilincinin de geliştirilmeye ihtiyacı var. Bu durum kadim bir sorunumuz, Tanzimat Dönemi itibarıyla bakarsak, dergiler okurun ilgisizliğinden batmıştır. Bu yönümüzü ihya etmek zorundayız. Batışlar her zaman doğuşa zemin hazırlamazlar. Velhasıl, maddi ve manevi dergilerin sıkıntıları bitmez. Dergimiz hem davamızdır ve hem de devamızdır.

Gençlere nasıl ulaşıyorsunuz?

-Sosyal medya, kitap evleri, söyleşiler ve benim yazarlık atölyeleri vasıtasıyla ulaşıyoruz.

Keşfettiğiniz yazarlar var mı?

-Burada tek tek isim vermek doğru olmaz, fakat yüzlerce kitaba ve binlerce yazara dokunduk, buna zaman ve dergimiz şahittir. Gören gözler için hiçbir şey kaybolmaz…

-Derginizin kitap yayınları da söz konusu. Bu kitaplar dergi yazarlarına mı ait?

-Hayır, herkese - imkanlar ölçüsünde- bu anlamda yardımcı olmaya çalışıyoruz.

-Son olarak derginizle tanışmayanların neleri kaybettiğini söyleyebilirsiniz?

-Kendisiyle tanışmayan bir yabancıyla yaşar, derim. Ve dergimizi herkesin tanımasını temenni ediyorum. Gazetenize ve zatınıza bu röportajdan dolayı dergimiz ekibi adına teşekkür ederim.

ŞENOL TOMBAŞ KİMDİR?

Eğitimci, hikayeci, romancı, araştırmacı yazar. 1 Kasım 1975'te Ordu'nun Ünye ilçesinde doğdu. Liseyi 'Sosyal Bilimler' alanında bitirdi. Anadolu Üniversitesi Radyo ve TV Programı okudu. Anadolu Radyo'da 'Halk Edebiyatı' programını hazırlayıp sundu. Bir süre Elif dergisinde çalıştı. Bilge Kültür Sanat Yayınevi'nde editörlük yaptı.

Yazar, uzun zamandır yazarlık atölyelerinde yazı türlerini inceleme ve teknik çalışmalarda bulunmaktadır. İSMEK'te ' Yazarlık Atölyesi' hocalığı yapmaktadır. İki ayda bir yayınlanan; Halk Edebiyatı Dergisi'nin imtiyaz sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni'dir. Tombaş evli ve bir çocuk babasıdır.

ESERLERİ:

Roman: Safiye Sultan'ın Murad'ı (2015).

Hikaye: Aynaya Yazılan Mektuplar (2015), Boğdurulan Şehzadeler (2015), Bu Bahar Sonbahar (2018), Şaşı Felsefesi (2018).

Masal: Kibirli Güneş (2015).

Monografi: Yavuz Sultan Süleyman (2015), Kanuni Sultan Selim (2015), Sultan II. Abdülhamid (2015).