Değerler Eğitimi: İstiklal mücadelemizin hayat damarı
Ellerimizi semâya açıp Mevlâmıza sığınarak “Yiğitler yol alsa
destana doğru” duasında bulunuyoruz Peygamber ocağımızın
kahramanları Mehmedlerimiz için... Rabbimiz kabul buyursun,
milletimizin zafer duaları fedakâr güvenlik güçlerimizle her an…
Hainlerin ve zalimlerin tuzaklarını boşa çıkarmak için 18 gündür
çetin Afrin yollarında koçyiğitlerimiz. Cennete uçarcasına can
emanetini Allah’a teslim etmenin değerini biliyor aziz
şehitlerimiz, inanıyoruz ki eşsiz nimetlerle de Rabbimizin
huzurunda büyük değer görüyorlar. Tüm şehitlerimizi dua ve rahmetle
yâd ediyoruz yazımızın başında… Vatanımız ve milletimiz için
canlarını feda eden tüm şehitlerimizin mekânları Cennet olsun.
Kederli ailelerin ve milletimizin başı sağ olsun.
Evde, okulda, çarşıda, pazarda velhasıl gün boyunca her zaman ve
her yerde gündemimizi meşgul eden oldukça önemli bir konudur
“değer” mefhumu… Değer, asla klişe bir söz değil; bilakis olan ile
olması gereken arasındaki hassas ölçüleri tayin eden kalıcı mihenk
taşıdır. Öyle bir ayar verir ki bize, sadece yapılan iş ile
söylenen söz değil, akıldan geçen bir düşünce ile kalpteki gizli
niyetimiz üzerinde bile etkisini muhafaza eder. Değer bilmek,
kıymet bilmektir aynı zamanda… Değer bilmemek, kendini ve içinde
yaşadığı toplumu her an tahrip edecek bombanın fitilini ateşlemekle
eşdeğerdir. Bu nedenle de değer bilmek başlı başına bir eğitim
konusudur aslında… Cephede ölen askerimize şehitlik mertebesini
kazandıran yüksek ruh halini imani değerler ayakta tutar ancak.
Her davranışımıza yön veren köklü inançlarımızın ürünüdür
değerlerimiz; hayra anahtardır, şerre de kilit… Doğru işleri
yapmaya yüreklendirir, kötülüklerle de mücadele azmimizi artırır.
Uzmanlar, değerlerin ruh sağlığını koruduğunu açıklıyor tüm
platformlarda… Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Toplum bir bina, bireyler
binanın yapı taşları, değerler ise çimentosudur” diyor. Tarhan
Hoca, “çimentosuz bina kolayca dağılacağı gibi toplumun da aynı
duruma maruz kalabileceğini; değerlerin psikolojik dinamiği ve
yerinde kullanılmasının hem toplum ruh sağlığı hem de koruyucu ruh
sağlığı açısından önemli olduğunu” belirtiyor. Milli Eğitim
Bakanımız İsmet Yılmaz da değer eğitimi hakkında şu gerçeği
vurguluyor: “Değer eğitimi, eğitimin özü ve ruhudur. Öğretmenlerin
değerleri öğretim programının bütünleyici bir parçası olarak ele
alarak uygun yaklaşımlarla öğrencilere kazandırmasını istiyoruz.
Nedir bunlar? Adalet, dostluk, dürüstlük, sabır, saygı, sevgi,
sorumluluk, vatanseverlik, yardımseverlik... Kişinin değerleri,
aldığı kararları, yaptığı seçimleri ve davranışlarını da
belirler.”
Geçen yüzyılın başlarından itibaren pozitivizm, komünizm,
kapitalizm, modernizm gibi maddi öncelikleri öne çıkaran çeşitli
“izm”ler manevi “değer” kavramı açısından yok edici değişimler
ortaya koydu. Hayat maddi ölçülere bağlanıp metalaştırıldığı gibi,
insan ve onun varoluşu da maddileştirilerek metalaştırıldı. Hayata
ve insana yön veren üstün değerlerle, maneviyatla bağları
koparıldı. Kutsal kavramı, inanç, ibadet, ahlak gibi temeller yok
edilmeye çalışıldı insanlığa ihanet projelerinin sonucu olarak…
Maneviyat değerlerimizin ve iç huzurumuzun yeniden tesisi için
2000’li yılların başlarında bir STK çalışması olarak değerler
eğitimi merkezi kuruldu. Şükürler olsun ki planlanan değerler
eğitimi çalışmalarına son on yıllık süreçte de MEB tarafından
eğitim öğretim kurumları bünyesinde yer verildi.
Talim Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş, "Değerlerimizi
programlarımızın eksenine yerleştirmiş olmamız, eğitim sistemimizin
tüm birimlerinde, bütün derslerimizde ve ders dışı
faaliyetlerimizde değerlerimize bağlılığa özen gösterme,
değerlerimizi öğrencilerimize aktarma irade ve çabamızın özel ve
önemli bir gündem maddesidir" sözleriyle özetledi bir bakıma
konuyu… Başkanın “okulların sadece akademik açıdan başarılı
bireylerin yetiştirildiği kurumlar olarak düşünülemeyeceği”nin
altını çizerek, “temel insani değerleri benimsemiş bireyler
yetiştirmenin de okulların misyonları arasında olduğunu” ifade
etmesi, ilgililer için de açık bir uyarı olsa gerek.
Görülüyor ki Milli Eğitim’in üst yönetimi, insanın en iyi tarafını
ortaya çıkarmayı ve onun kişiliğini bütünüyle geliştirerek insani
olgunluğa ulaştırmayı hedefleyen inanç merkezli ahlaki
değerlerimizin eğitimine özen gösteriyor. Her yıl konuya duyarlı
sivil toplum kuruluşları tarafından çalışmaları teşvik etmek ve
yaygınlaştırmak için değer ödülleri başlıklı yarışmalar tertip
ediliyor. Toplumsal geleceğimizin iyi yetişmiş ve değerlerini
benimsemiş nesillere bağlı olduğu ortadayken, okullarımızda
değerler eğitimi çalışmalarının birkaç sönük faaliyetle
geçiştirilmesinin, tek tük ruhsuz panolara sıkıştırılmasının
vebalini kim yüklenecek? Bunun faturası birkaç tane okul müdürü ve
üç beş öğretmene mi kesilecek zannediliyor? Böyle başıboşluk olduğu
müddetçe kimsenin adaletsizlikten şikâyete hakkı olamaz, vefa hep
İstanbul’un bir semti gibi algılanır. Bencillik ve nemelazımcılık
alır başını gider de kimse kimsenin derdine derman bulmaz. Dikkat
edelim dikkat! Vatan yansa, ezan dinse, bayrak inse kimsenin
umurunda olmaz. Allah korusun, istiklal ve istikbal mücadelemizi
besleyen bu hayat damarlarımız kesildiğinde sorumluluğu kim
üstlenecek?