Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Halk Tv'de İsmail Küçükkaya'nın konuğu oldu. Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "başörtüsü hakkını güvence altına alacak yasa teklifi" başta olmak üzere; altılı masanın çalışmaları, Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile arasındaki dava süreci, borsa manipülasyonu gibi gündem konularını yorumladı.
'ÜÇ FAY HATTI VAR'
Davutoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Kılıçdaroğlu'nun başörtüsü ile ilgili kanun teklifi açıklaması çok önemli bir adım. Cumhuriyetin 100. yılında bilhassa, ne kadar yol alacağımız merak konusu. Üç fay hattı var bu noktada biliyorsunuz, iktidarın derinleştirdiği. Birincisi, Türk-Kürt meselesi. İkincisi, Sünni-Alevi, üçüncüsü de; başörtüsü. Bunları halledelim, iktidarın yaptığı gibi derinleştirmeyelim. 28 Şubat konusunda da zaten halkımızın yanındayız bunu hep gösterdik, halkı korkutmamalı güvence vermeliyiz. Alevilerin hakkını Sünniler, Kürtlerin hakkını Türkler, muhafazakar kesimin hakkını seküler kesim savunursa o zaman başarırız.
'BAŞÖRTÜSÜ İLE İLGİLİ YASALAŞMA ÖNEMLİ'
Başörtüsü yasağı geçmişte fiilen uygulandı ve aynı şekilde fiilen kalktı. İktidarın değişmesine bağlı her şey. O nedenle ilk kez böyle bir yasalaşma konuşuluyor. Kıılıçdaroğlu'nun çağrısı bu sebeple önemli. Hatırlarsanız 2008'de böyle bir yasa sunulduğunda neler olmuştu, AK Parti'ye kapatma davası açılmıştı.
'HEP BERABER SUNSAK ZAFER HEPİMİZİN OLUR'
Ben bu açıklamanın ardından Kılıçdaroğlu'nu aradım, tebrik ettim. Sare Hanım yanımda, hayatı boyunca bununla mücadele etmiş birçok kadın gibi. Şimdi bütün partiler bu yasa teklifini birlikte sunsak zafer hepimizin olur.
Sayın Ömer Çelik gayet iyi bilir, bizim politikalarımız hak ve özgürlükler üzerine inşa edildi ama şu an bulunduğumuz yer... En çok tutuklu gazetecinin olduğu ülke haline geldik. Seçimi kazanacaksınız ama bugün konuştuğunuzu yapacak mısınız, o önemli.
'ERDOĞAN DESTEKLESİN, ONA DA TEŞEKKÜR EDECEĞİM'
Başörtüsü özgürlüğünü sağlayacak, tüm partilerin imzasının olduğu bir yasayı desteklerlerse, Kılıçdaroğlu'na yaptığım gibi Erdoğan'a da teşekkür tweeti atacağım. Gidip illa AK Parti ve MHP oylarıyla illa bu teklif sunulsun, kabul edilsin gibi bir düşünceye girmesinler. Muhafazakarların çekinceleri olduğu CHP böyle bir teklifle geliyorsa bu çok önemlidir. Erdoğan'a sesleniyorum, parti başkanı değil Cumhurbaşkanı olarak davranın, deyin ki; 'Biz bu teklifi memnuniyetle karşılıyoruz.' Ben başörtü mağduriyeti mücadelesinde yer almış, eşi ve kızı da bunu yaşamış bir insanım. Desteğinizi açıklayın ki, hep beraber kabul edelim. Kürtçe konusunda da aynı. Cemevlerinin gerekli statüyü kazanmasında da.
100. yıl Türkiye'de bir seçim yılı olmasın sadece, hep beraber barışalım. Türkiye, dünyadaki en büyük hapishanelere sahip olma özelliğini yitirsin. Geçmişte olduğu gibi, bazı insanların hapisten çıkması için yapılan düzenlemelerle değil de -Bahçeli'nin tesiriyle oldu bilirsiniz- genel bir af olabilir.
'ALTILI MASA YEMEĞİMİZ KEŞKE CANLI YAYINLANSAYDI'
Hepimiz olgunlaşıyoruz, her gün muhasebe yapıyoruz kendimiz hakkında geçmişte hata yaptık mı diye. Mesela önceki günkü altılı masa yemeğimiz keşke canlı yayınlansaydı. Sağ ve sol partileri konuştuk, CHP'deki değişimi, Tanzimat'tan bu yana tüm entelektüel tarihi konuştuk. Nazım Hikmet, Necip Fazıl... Bu hepimiz için iyi oluyor. Birbirimize katıyoruz. Türkü Kürdü, Alevisi Sünnisi birlikte yaşıyoruz. Altılı masaya zillet falan diyorlar biliyorsunuz. Yıllarca AKP dediler düzelttik, AK Parti diye. Böyle olmaz.
'ONUR ŞENER'İN KATLİ BİR SÜRECİN SONUCU'
Onur Şener'in katli bir felaket. Dün olayı görür görmez ve de kızıyla videosunu, yüreğim acıdı gerçekten. Attığım tweetle de duygularımı paylaşmıştım. Bir mekanda bir sanatçı istenen şarkıyı bilemeyebilir, bilse de o an söylemek istemeyebilir. Nereye gidiyoruz? Annesinin kafasını kesip sokağa atanlar var. Nedir bu? Cumhuriyetin 100. yılına bu şiddet kültürüyle mi gireceğiz? Bakın bu katillerin devlet makamlarında olması, inanılmaz bir durum. Bu, bir sürecin sonucudur. Eğer parti grup toplantılarında, yüksek kademelerde böyle üsluplar kullanılırsa aşağıya da böyle yansır.
'SİYASİ AHLAK YASASI, AYRILIĞIMDA EN ÖNEMLİ ETKEN'
Devletin iradesinin en kilit kelimesi nedir derseniz, ben 'güven' derim. Bakın, mesela 'siyasi ahlak yasası' meselesi benim ayrılışımda en önemli etkendir. Çünkü benim anlayışımda siyasette en mühim temel güvendir. İzin vermediler o yasaya, kim vermedi? Çeteler, mafyatik yapılar... Bu mesele, Erdoğan'la aramızda kişisel bir şey değildi. Ben dedim ki 'Bu yasa çıksın, önemli', Erdoğan gücüyle kontrol altına almak istedi. Mal varlığının beyan edilmesi durumunda eski SPK Başkanı'na olanlar gibi şeyler olmazdı. Babandan kalan mal belli, gelir belliyse şaibe olmaz.
'BORSA MANİPÜLASYONUNUN SİYASİ BİR ARKA PLANI VAR'
Bu borsa meselesinde de mesela; manipülasyonun arkasında muhakkak bir siyasi arka plan var. Şimdi birileri göstermelik tutuklandı. Eğer biz iktidardayken böyle bir şey yaşansaydı -ki yaşanmazdı- köküne kadar bitirirdik bunu. Şimdi yıllardır Halk Bank davasının, Sezgin Baran Korkmaz'ın davasının Democles'in kılıcı gibi durması yanlış. Sezgin Baran Korkmaz diyoruz bakın, milyarlarca dolar kara para aklama operasyonu. İtibarınız sarsılıyor, 'demek ki burası kara para aklanan bir yer' gibi bir algı oluyor. ABD Kongresi'nde Erdoğan'ın mal varlığıyla ilgili dosya var, niye olsun? Binali Yıldırım'ın mal varlığı Hollanda'da tartışılıyor. Eğer böyle şeyler olursa, o ülkeler yarın öbür gün sana karşı kullanır bunları.
'TAHİR ELÇİ SAYGI DUYDUĞUM BİR AYDINIMIZDI'
Sayın Tahir Elçi benim tanıdığım, bilhassa Kürt sorununu konuştuğumuz bir aydınımızdı. Katledilmesinden büyük üzüntü duydum. Görüş ayrılıklarımız vardı ama birbirimizden fikir konusunda istifade ettiğimiz, saygı duyduğum bir insandı. Ölümüyle ilgili yargı süreci devam ederken birçok soru soruldu bana. Kim bana soru sorarsa açıklama yaparım elbette. 15 Temmuz'da açılan soruşturma komisyonunda tek detaylı açıklama yapan kişi benim. Sayın Erdoğan'ın isteğiyle açılan komisyonda ne Erdoğan ne şu an AK Parti'de olan hiçbir isim sorulara cevap vermedi, ben verdim.
'DEMİRTAŞ HAKKINDA ŞİKAYET DİLEKÇEM YOK'
Selahattin Demirtaş konusu... Ben AK Parti'den ayrıldığımda kişisel davalarımdan çekildim, ki o hakaret davası kamu adına açılmış bir davadır. Ben ayrıldığımda bu davaları artık takip etmeyeceğimi söyledim. Ki şikayet dilekçem yoktur benim orada, avukatlarım da sonra katılmadı o davalara. Onlar iyi niyetli bir açıklamada bulunacaklardı, biz de hukuki olarak kapatacaktık tamamen ama olmadı. Yapmadılar ama dediğim gibi ben kendisine kişisel olarak dava açmadım. Siyaset ortamında halledilir bazı şeyler, dava taraftarı değilim. Başak Demirtaş'a saygısızlık yapıldığında eşimle beraber aradım, destek verdim. 'Sizin eşinizle benim eşimin onuru birdir' dedim. Şu anda da Demirtaş hakkında bir davanın şikayetçisi değilim ama bu olayı sürekli öne çıkarması olmuyor.
'HİÇBİR PARTİNİN KAPATILMASINI DESTEKLEMİYORUZ'
Bizim HDP dahil hiçbir partinin kapatılmasını destekleme tutumumuz yoktur. Kişisel bir suç varsa zaten kişisel olarak süreç başlatılır. Ben HDP ile görüştüm, ziyarete de geldiler. Onlara da söyledim, hiçbir parti üzerinde vesayet olmamalı. Şu an tüm partiler içinde bir siyasi yüzleşme var, bunu HDP de yapmalı. Genel başkanlar eğer sadece eş genel başkanlar olarak yönetiyorsa, halk buna ikna olursa konu kapanır. Gönlün istediği her zaman teröre karşı el ele mücadele vermemizdir.
'ENFLASYON YÜKSELİNCE KİMİ ELEŞTİRECEĞİZ?'
Erdoğan demeden AK Parti'de yaprak kıpırdamaz. Ne Ömer Çelik ne başkası bir şey yapamaz, hepimiz biliyoruz. Keşke ifade özgürlüğü olsa orada da. Bakın partimizden Serkan Özcan geçen hafta ifadeye çağrıldı. Merkez Bankası'nın bursuyla okumuş, bunu gururla söyleyen biridir. Merkez Başkanı, Özcan hakkında suç duyurusunda bulunuyor, neden? Enflasyon yükseldiği için Merkez Bankası'nı eleştirdi diye. Biz kimi eleştireceğiz enflasyon yükselince?
Bakın geçtiğimiz gün iki noktada anlaştık, birincisi; geçiş sürecinin tamamlanması. İkincisi; tematik çalışacağız artık. Hak ve özgürlükler çerçevesinde de çalışmalar yapacak bir grup kurduk. Siz Merkez Bankası'nın bile eleştirilemediği yerde nasıl yapacaksınız peki? Şu sansür yasasının da hep beraber karşısındayız.
'ALTILI MASA OLARAK ALARMDA OLMALIYIZ'
Seçime herkes gibi kararlı giriyoruz biz de. Seçimi muhakkak kazanmak zorundayız. Öncelikle maddi destek, medya desteği gibi alanlarda karşı tarafa göre açığımız var. YSK'nın şaibeli durumları... Fakat ben kazanacağımızı düşünüyorum. Bizim altılı masa olarak teyakkuz halinde, alarmda olmamız lazım. Aday konusunda da, önemli olan 'kim' değil 'nasıl' sorusu. Bizim, Tayyip Erdoğan'da olduğu gibi tek kişinin elinde büyük bir güç tutması gibi bir isteğimiz yok masa olarak. Hepimizin çalışma arkadaşları, hepimiz geçiş süreciyle ilgili hazırladıklarımızı masaya getirdik. Baya çalıştık üzerinde, ikinci görüşme sayın Babacan'ın ev sahipliğinde, orada da devam edeceğiz. Bunların ardından adaylık konuşulur.
'ALTILI MASADA GERİLİM YOK'
Şimdi iki yol var, ya altı lider de kabinede olur, bence bu olabilir. Ya da kabine oluşur ama altı lider bu kabineyle paralel, her hafta düzenli toplanarak değerlendirme yapar. İki yol da mümkün. Bunları hep tartışacağız. Herhangi bir sonuca ulaşmış değiliz, herkes birbirinin tecrübesinden istifade ediyor, ama lanse edilmeye çalışıldığı gibi bir gelirim falan yok.
'ALTILI MASANIN PSİKOLOJİK İKLİMİ TÜRKİYE'NİN ÖNÜNÜ AÇACAK'
Şunu anlayalım, olgunlaşmış bir kamuoyu ile olgun siyasi liderler olarak herkesin kabul edeceği bir model sunmamız gerekiyor. Benim partim Türkiye'nin iyiliği için kurtulan bir parti. Benim partimin öyle kişisel menfaatleri olamaz. Ben şu anda psikolojik ortamı çok iyi görüyorum. Biz ancak özgürce tartışma ortamı sağlarsak başarabiliriz. Ben altılı masanın psikolojik ikliminin Türkiye'nin önünü açacağını düşünüyorum. Bu vesileyle tüm liderle bir kez daha teşekkür ediyorum. Sandıklarda mutlak bir iş birliği yapacağız, özellikle bizim DEVA Partisi ile şöyle bir durumumuz var; ilk kez seçime girdiğimiz içim müşahit bulundurma hakkımız daha sınırlı. O nedenle her sandıkta altılı masadan en az bir kişinin olmasını kararlaştırdık."