Cuma namazı ve CHP
Demokrasi, bir insan topluluğunun, kendisini yönetecek insanları seçmesidir. Haliyle insanlar kendilerini yönetecek insanları seçerken, kendisi gibi düşünen, kendisi gibi yaşayan, kendi değerlerini aşağılamayan insanların kendisini yönetmesini ister. Demokrasi her insan topluluğuna lazım olan bir yönetici belirleme yöntemidir. Her insanı, bir birine eşit kabul eder. Kendini üstün görenler, başkaları ile eşit olunacak sistemleri beğenmezler. Örneğin sayın Aysun Kayacı, “benim oyum dağdaki çobanla aynı olmamalı” diye sitem ediyordu bir zamanlar.
***
Bireysel olarak kendinizi tüm insanlardan üstün görseniz de diğer insanlar için bir sakıncası olmaz. Ama ne zaman bu üstünlüğünüzü başkalarına kabul ettirmeye çalışırsanız ve üstelik de bu çabayı iktidara gelerek göstermeye çalışırsanız insanlar tepki gösterir. Sağlıklı bir akla sahip olan hiçbir insan, başkalarının kendisine üstünlük kurmaya çalışmasından memnun olmaz, ancak güç karşısında razı olmak zorunda kalır.
***
Halkın değerleri ile ters düşerek iktidara gelmenin yolu demokrasi değil silahlı mücadeledir. Gerçi romantik solcular buna devrim diyerek, güzelleştirmeye çalışmaktadır. Ama silahlı mücadeledeki amaç daima azınlığın çoğunluğu korkutarak yönetmesidir.
***
Türkiye’de darbeler dönemi geride kalmıştır. İnsanlar Türkiye’de iktidar olmak istiyorlarsa, seçim kazanmak zorundadırlar. CHP bu güne kadar tek başına Türkiye’de iktidar olmadı. Bir ara, koalisyonla iktidar olundu; o, da 28 şubat ortamının baskısı ile gerçekleşti.
***
CHP tabanının ve yöneticilerinin, kendi varlığını anlamlandırılması bakımından yani dünya görüşünün ne olduğunu ortaya koyan, üç önemli soru olan “nasıl meydana geldik? Ölünce ne olacak? ve nasıl bir toplum ahlakı olmalı?” sorularına verdikleri cevaplar ile ortalama Türkiye halkının verdiği cevaplar bir birinden farklıdır. Ben doğru ya da yanlış demiyorum sayın solcular, farklıdır diyorum. CHP’li yöneticiler de bu durumun farkında olmalılar ki zaman, zaman içlerine Mehmet Bekaroğlu, Yaşar Nuri Öztürk gibi İslamcı kökenli siyasetçileri katma zorunluluğu hissetmektedirler.
***
Ama bu farklı dünya görüşü öyle durumlarda ansızın ortaya çıkıyor ki, CHP’li yöneticiler bile farkına varmıyorlar. Farklı görüşlerde ortaya çıkınca, insanların dini anlayışları kendilerini ilgilendirir diyorlar. Doğrudur, insanların dini anlayışları kendilerini ilgilendirir. Ama siz bir topluma yönetici olmak istiyorsanız, size oy atacak insanlar, sizin dini anlayışınızla ilgilenir. Çünkü insanlar kendileri gibi yaşayan insanları kendilerine yönetici yapmak isterler. Tıpkı sizin kendiniz gibi yaşayan yöneticileri CHP’nin başına geçirmek istemeniz gibi. Mesela CHP’nin Genel Başkanlığına, CHP’nin tüzük ve programını essiksiz kabul etse bile sakallı, eşi siyah çarşaflı biri gelebilir mi? Örneğin sayın Cübbeli Ahmet hoca CHP’nin tüm fikirlerini kabul etse bile CHP’ye genel başkan olabilir mi? CHP üyeleri, kendilerine genel başkan seçerken sadece, ekonomi ve siyasi fikirlerine bakmayıp, giyinişine ve yaşam tarzına bakıyor da, Türkiye halkı yönetici seçerken neden bakmasın?
***
Peki! Bu şartlarda CHP nasıl iktidar olabilir? İktidara gelmenin iki meşru, iki de gayri meşru yolu vardır. Önce gayri meşru iki yolu sayalım.
***
1- Demokrasi ile iktidara gelmeyi beklemekten vazgeçilir, gezi olaylarında olduğu gibi halkı yönetmek isteyen, eli taşlı sopalı bir azınlık, meşru seçilmiş iktidarı yıkmak için saldırır. (Tabi devletten karşılığını alır. )
***
2- 1960 darbesi gibi sol bir darbe yaptırılır. Tabi bununda karşılığını 15 temmuz gecesindeki gibi görür.
***
Geriye kaldı, iki meşru yol.
1- Türkiye halkının büyük çoğunluğunun dünya görüşünü, kendi dünya görüşüne benzetirler. Bunu yapmanın yolda, halka ineceksin, farklı kesimler ile irtibat kurup, kendi dünya görüşünün haklılığını anlatacaksın. Bu yol emek ister. Uzun bir plan ister. Bir neslin ömrüne sığmaz. 68 yıldır iktidar olamayan CHP, bir 68 yıl daha muhalefette olmaya devam eder. Biz İslamcılarda o sabır olur ama solcularda o sabır olmaz. Biz yaptığımızın karşılığını öbür tarafta da olsa alır deriz.
***
2- Türkiye halkının büyük çoğunluğunun dünya görüşünü, kendi dünya görüşüne benzetemiyorsan, bu yol çok uzun diyorsan, kendi dünya görüşünü ortalama Türkiye halkının görüşüne yaklaştıracaksın. Ya da ortalama Türkiye halkı gibi dünya görüşüne sahip olan birini CHP’nin başına getireceksin.
***
Ortalama Türkiye halkı, yani Türkiye halkının çoğunluğu, Allah’a inanır, ahrete inanır, Cuma namazına gider, oruç tutar, kurban keser, arada bir içki içse de, “içki günahtır Allah affetsin” der, içkiyi meşrulaştırmaz, gençliğinde zinaya yönelmişse bile “zina günahtır” der, “Allah affetsin” der, kızları başını açmak isteyince ses çıkarmaz ama kapanınca da sevinir; bayansa kapalı olmasa bile kuran okunurken veya camide ve türbelerde başını kapatır; çoğunluğu beş vakit namaz kılmaz ama kılana da imrenir, ramazanda ve kandillerde camiye gider ama başka zaman kahvehaneye gitmekten çekinmez, ömrünün sonunda da hacca gidip günahlarından aklanmak ister. Ortalama Türkiye halkının dünya görüşü böyledir.
***
Bütün yukarıda saydığım şeylerin bir insandaki göstergesi, erkekse cumaya gitmesi ve bayansa kuran okunan yerlerde başın örtmesidir. O nedenle ortalama Türkiye halkı gibi yaşamaya özen gösteren sağ parti genel başkanları mutlaka, CHP’liler gibi seküler dünya görüşüne sahip olsalar bile, erkekse Cuma namazına gidenlerden seçilir, Mesut Yılmaz gibi; bayansa, başını kuran okunurken veya cami ve türbelerde örtenlerden seçilir, Sayın Tansu Çiller gibi. Cuma’ya gitmeyen bir sağ parti lideri var mı bilmiyorum.
***
CHP ne zaman Cuma namazına giden bir genel başkana sahip olursa, Türkiye halkı kendi gibi düşündüğüne inanır. Yoksa CHP asla ben de sizin gibi düşünüyorum diye Türkiye halkını inandıramaz. İktidar olmak içinde istediği kadar ekonomik vaatlerde bulunsun, başarılı olamaz, bir 68 yıl daha bekler. Dünyadaki hiçbir halk kendi gibi dünya görüşüne sahip olmayan birini sadece ekonomik vaatlerle yönetici olarak seçmez. Oy onların, istediklerine verirler, istediklerine vermezler. Kendi oyları kendi kararları. Diyebilirsiniz ki, Cuma namazına gidince sağcı olmuş oluruz; ben de derim ki, az bir sağcılık, solculara iyi gelir. Sağcı gibi olursunuz ama İslamcı olmazsınız, merak etmeyin. Hatta daha iyi solcu olursunuz, halkı ile barışık bir solcu. Bir ara sayın Süleyman Demirel, sayın Erdal İnönü’yle Cuma namazına gidiyorlardı haberiniz ola… DYP, SHP koalisyonu döneminde.
***
Ey solcular! Cuma namazında buluşalım, biz İslamcılar seviniriz.