CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
2 önemli sim katıldı. Biraz önce yukarıda kendilerini ağırladık, rozetlerini taktık. Birleşik Kamu-İş'in önceki dönem genel başkanları Sayın Mehmet Yeşildağ ve Sayın Hasan Kütük'e baba ocağına hoş geldiniz diyorum. Hoş geldiniz değerli genel başkanlarım.
Her iki isim de Eğitim-İş'in kurucuları arasında. Hem eğitimci hem sendikacı olarak işçiler için ve memurlar için çok büyük mücadeleler verdiler. O süreçleri tamamlandı. Şimdi siyasete katkı vermek üzere Cumhuriyet Halk Partisi'ndeler. Baba ocaklarındalar. Kendileriyle birlikte daha güçlüyüz. Her iki genel başkanımızı da kutluyorum. Hoş geldiniz diyorum.
Biraz önce isimleri anons edildi. Sendikal mücadele gibi her alandaki mücadele çok kıymetli. Kamu emeklisi, veteriner hekimler ve eczacılar aramızda. Sağlık hizmetleri sınıfında hep birlikte omuz omuza görev yaptıkları tabiplere, diş tabiplerine 2018 yılında sağlanan ilave emeklilik ödemelerinden kendilerinin de yararlanmasını istiyorlar. Ayrıca veterinerler için şunu söylemeliyim; Covid-19 veterinerlerin önemini bütün dünyaya gösterdi.
TÜM VETERİNERLER İÇİN TALEP EDİYORLAR
Koronavirüsler veterinerlerin uzmanlık alanları ama maalesef o dönemde oluşturulan bilim kurulunda dahi temsil edilmediler. 2008 yılında ellerinden fiili hizmet zamları alınmıştı. Bunun yılda 60 günlük fiili hizmet zammını ayırt etmeden sahadaki tüm veterinerler için talep ediyorlar.
Eczacı meslektaşlarım ise Türk Eczacıları Birliği'nin götürdüğü büyük bir mücadele ile Türkiye'nin dört bir yanında insanları yaşatmak için onların da yaşamaları gerektiği gerçeğini unutmayan dayanışmalarıyla haklarını arıyorlar. Biz de meslektaşlarım eczacıların, veterinerlerin, tüm sağlık emekçilerinin, tüm kamu emekçilerinin mücadelelerinin önünde saygıyla eğiliyoruz ve sonuna kadar arkalarındayız.
"BAYKAL'IN MEZARI BAŞINDA ANLATMIŞTIM"
Bugün benim için kıymetli bir gün. Daha önce rahmetli Baykal'ın mezarı başında anlatmıştım. 2009 yılında adayımız sağlık sorunlarıyla çekildiğinde, yoğun bakımdayken ve o gün birisi partinin bayrağını tutması gerekirken, ben Türk Eczacıları Birliği'nde görevliydim.
Önder abi aradı, il başkanımız aradı, en son Deniz Bey aradı. Dedi ki: "Aday olman lazım." Dedim ki: "Çok erken çıkarmak lazımdı. Sümerbank'ı 40 haramiler yedi. Bu mücadeleyi CHP verdi ama aday çıkarmakta geciktik ve bir talihsizlik, adayımızın sağlık sorunları, bu seçim gitti."
Dedi ki: "Kazanacaksın." "Sayın Genel Başkanım," dedim. "Yüzde 6 bir önceki ay, bir önceki yerel seçimde Manisa'daki adayın aldığı oy. Yüzde 9 belediye meclisinin aldığı oy. O belediye kazanılmaz." Dedi ki: "Bugün kaybetmeye gidiyorsun ama bir gün Manisa'yı kazanacaksın." O gün Yüzde 6 ile aldık emaneti.
"YÜZDE 6 İLE ALDIK YÜZDE 60'LA KAZANDIK"
Şurada oturan arkadaşların hepsi ve Manisa'daki binlercesi, o günden itibaren hep beraber çalışmaya başladık. 6 almıştık, 15 aldık. 15 almıştık 21 aldık. 24 aldık. 26 aldık. 30 aldık.
En nihayetinde bu seçim aday gösterdiğimiz 17 belediyenin 15'ini, toplam nüfusun Yüzde 93'ünü ve 6 ile aldığımız emaneti Yüzde 60'la kazandık.
Belediye Başkanımız Ferdi Zeyrek'i, milletvekillerimizi, il başkanımızı ve bütün ilçe başkanlarımızı gönülden kutluyorum. Hepsini çok seviyorum. Hep birlikte kazandık. Hep birlikte kazanmaya devam edeceğiz. Bana, memleketime bunu yaşatan bütün ilçe başkanlarıma, bütün örgüte yürekten selam olsun.
Son grup toplantımızın ardından siyasi parti ziyaretlerimizi sürdürdük. Geçen haftaya kadar, bir önceki hafta Deva Partisi'nin, Demokrat Parti'nin ve Saadet Partisi'nin sayın genel başkanlarına hem hayırlısı olsun ziyaretlerimizi yapmıştık hem de kendileriyle gündelik siyaseti ve muhalefete düşen müşterek sorumlulukları konuşmuştuk.
Bu hafta da Gelecek Partisi'nin Sayın Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nu, Türkiye İşçi Partisi'nin Genel Başkanı Sayın Erkan Baş'ı, İyi Parti'nin Sayın Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ve heyetini, İyi Parti'yi genel merkezimizde kabul ederek, TİP ve Gelecek Partisi'ni genel merkezlerinde ziyaret ettik.
"MUHALEFET PARÇALANMAYA ÇALIŞIYOR"
Muhalefetin parçalanmaya çalışıldığı, muhalefetin ağır bir saldırı altında olduğu, yargı sopasının ellerinde olduğu, tüm imkanlarla, maddi manevi, rasyonel irrasyonel, yasal yasadışı, görünen yeraltı her türlü faaliyetle muhalefete saldırdıklarını ama bizim bir ve birlikte olmamız gerektiği konusunda ortak mutabakatımızı bir kez daha hem de tüm görüşmelerden sonra basının önünde de teyit ettik. Ben kendilerine partimizin içinde bulunduğu cumhurbaşkanlığı adayı belirleme sürecini, ön seçimi, bu sırada sandık görevlilerimizin nasıl hazırlandığını genel seçim için, Mayıs-Haziran ayında yapacağımız bir genel tatbikatla bir sabahın erken saatlerinde nasıl sandık başına gidip sandık görevlilerini sandığın başında fiilen bir tatbikatla sınayacağımızı, nasıl Türkiye'nin yarınlarını nasıl yöneteceğimizi ifade ettiğimiz parti programımızın, geleceğin iktidar programı, hükümet programına evrilecek parti programımızla ilgili 973 ilçeden, 81 ilden gelen verileri nasıl derlediğimizi, nasıl yoğun bir çalışma içinde olduğumuzu, önümüzdeki günlerde bu parti programını nasıl değiştirip nasıl bütün Türkiye'ye tüm sorun alanlarındaki çözüm önerilerimizi ifade edeceğimizi ve aday belirleme sürecini, bu süreçte karşılaştığımız yargı tacizlerini, hukuki durumu, partimize yapılan saldırıları hepsini uzun uzun konuştuk. Sağ olsun tüm sayın genel başkanlar harika ev sahiplikleriyle, deneyimleriyle, katkılarıyla tek hedefin bu ülkeyi tekrar hukuk devletiyle, gerçekten adaletle, hem mahkemedeki adaletle hem ekonomik adaletle tanıştırmak gerektiği noktasında birbirimize çok kıymetli katkılarda bulunduk. Çok değerli görüşlerinden istifade ettik.
"ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE OLACAĞIMIZIN ALTINI ÇİZİYORUZ"
Bundan sonra da siyasi partileri ziyaret etmeye, bu temasları sürdürmeye, muhalefeti bir ve bütün halinde, şu anda Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurulduğu gün olduğu gibi, 31 Mart'ta olduğu gibi, bugün de Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'nin birinci partisi olduğunun bilinciyle, kimseyi itmeden, kenara ayırmadan, unutmadan, geride bırakmadan, yalnızlaştırmadan, asla kibre kapılmadan bir büyük mücadeleyi hep beraber vermeye kararlıyız. Bu noktada muhalefetin farklı renkleri, farklı tespitleri, fazla farklı sözleri olabilir ama ortak hedef, gönlünde vatan, millet, bayrak sevgisi olan, bu ülkenin kurucu kadrolarına ve kuruluş felsefesine itirazı olmayan, bu ülkenin geleceğinin demokraside olduğunun, bu ülkenin yeniden kalkınmasının mutlaka ve mutlaka güçlü bir meclis eliyle olacağının, bu ülkenin güçlü yol yürüyüşünün mutlaka hukukun üstünlüğüne inananlar tarafından yönetilmesiyle olduğunun ve bu ülkenin 100 yıl öncesindeki gibi kurtuluşunun ve kuruluşunun bir kez daha Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde olacağının kalın çizgilerle altını çiziyoruz.
"GENEL BAŞKANLARIN HUKUKU GENEL BAŞKANLARA EMANETTİR"
Bu hafta sadece üç genel başkan ziyaret etmedim. Dört genel başkan ziyaret ettim ama bunlardan bir tanesi maalesef Silivri Cezaevi'ndeydi. Zafer Partisi'nin Genel Başkanı Ümit Özdağ'ı Silivri Cezaevi'nde ziyaret ettim. Orada konuştuk, çıktığımızda ifade ettim. Tam bir yetkisizlik. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'nın yaptığı iş aslında İstanbul'la hiç ilgisi olmayan, Antalya'da olmuş ve Ankara'da ikamet eden birinin suçlandığı meselede İstanbul'dan tutuklama kararı çıkarmak. "Olmaz bu." dedik. Cezaevi çıkışında da ifade ettik ve sonra mahkeme karar verdi. Dedi ki: "Ümit Özdağ için İstanbul'daki mahkemeler yetkisizdir. Biz yetkisiziz." dedi. İddia edilen suç işlendi ise Antalya'da işlenmiş, kişi Ankara'da ikamet eder, ne işi var İstanbul'da, dedi. Bunu bana sormuyor. Bunu Akın Gürlek'e soruyor. Ümit Özdağ Ankara'da bir partinin genel başkanını, bu meclisin önceki dönem milletvekilini, Ankara'da yemek yerken İstanbul'dan verdiği talimatla gözaltına aldıran, polis arabasına bindirten, İstanbul'a kadar gözaltı şartlarında götüren, nezarethaneye koyan, sabaha kadar tutan, ertesi gün getiren, tutuklayan kişinin yaptığı işin yetkisiz olduğunu söyledi. O da biliyordu yetkisiz olduğunu. O yüzden tüm bu işlemleri yapıp tutuklamayı Kayseri'deki bir olay üzerinden yapmıştı. Şimdi onu bekliyoruz. Tweetlerin 8'i milletvekiliyken atılmış, yetki Ankara'da. Kayseri'deki olay ise yetki Kayseri'de. Şimdi öbür mahkemede "bunda yetkisizsin" diyecek ama olan bir sayın genel başkana yapılan itibar suikastine, bir sayın genel başkanın partisini insanların gözünün önünde küçük düşürme çabalarına hepimiz şahitlik ettik. Ben orada Sayın Genel Başkan'a da söyledim. Sayın Genel Başkan, genel başkanların hukuku diğer genel başkanlara emanettir.
"BU TEPEDEKİNİN ACİZLİĞİDİR"
Milletvekillerinin hukukunun milletvekillerine emanet olduğu gibi bugün bir genel başkan dün partisinin kurultayını yapacak, orada esecek gürleyecek, onunla rekabet eden birisini de içeride zindanda tutacak. Bu ne içeridekinin kusuru ne bizlerin kusuru. Bu tepedekinin korkaklığı ve acizliğidir, başka bir şey değildir.
Aynı ziyarette Halk TV'nin Genel Yayın Yönetmeni sevgili Suat Toktaş'ı, Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer'i, Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat'ı, seçilmiş Hatay Milletvekili Can Atalay'ı, Osman Kavala'yı, Tayfun Kahraman kardeşimi, Ayşe Berrin hanımefendiyi de ziyaret ettim. Her birisinin ayrı ayrı hukuksuzluk öykülerini, her birisinin ayrı ayrı ödedikleri bedelleri hep dile getiriyorum. Birkaçını biraz sonra da dile getireceğim ama öncelikle şunu ifade edeyim ki; Türkiye'nin neresinde bir haksızlık, bir hukuksuzluk, bir hak arama mücadelesi, birinin yanan canı, yanında durması gereken birisi varsa o birisi Cumhuriyet Halk Partisi, onun milletvekilleridir. Karıncanın kardeşi vardır, ezdirmeyiz. Onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi'dir.
Geçtiğimiz Cumartesi günü Erzincan'daydım.
"BURUN BÜKÜLEN KUYRUK YAĞI BİLE 420 LİRA"
Erzincan'a ayağımı bastıktan bir saniye sonra Erzincan tulumuyla tanıştım bir kez daha. Ardından Erzincan sokaklarında dolaştık. Erzincan'ın o soğuk ikliminde Erzincan'ın en büyük salonunu tıklım tıklım doldurduk, sığmadık sokaklara taştık. Esnaf ziyaret ettik, bir dokunduk bin ah işittik. Bir kasap dedi ki: "Sayayım mı fiyatları?" "Say." dedim. 935 liradan başladı kilosunu. Teker teker saydı, indi indi. Aha en sonunda dedi ki: "420 liraya da bir şey var." "Ne var?" dedim. "Eskiden milletin burun büktüğü, kenara ayırdığı, attığı kuyruk yağı bile 420 lira oldu." dedi kilosu. Eskiden koyun can derdinde, kasap et derdindeydi. Şimdi koyunun can derdi kalmadı, kasap can derdinde çünkü kasapta koyun alan, et alan kimse kalmadı, dedi. Her dokunduğumuz ağladı, sızladı, şikayet etti, yardım istedi. Ona rağmen Erzincan'dan umutsuzluğu değil, umudu büyütüp geldik. Can Erzincanlılara sandığın sözünü, iktidarın sözünü vererek geldik.
"UCU NEREYE GİDERSE GİTSİN DİYENLER HEP BERABER KONGREYE GİTTİLER"
Şimdi böyle keyifli bir konudan, herkes unutsa bizim unutturmayacağımız içimizi yakan bir konuya geliyoruz. Bolu'daki yangın faciası. Bugün 35'inci gün... Her hafta hatırlatıyoruz. Ucu nereye giderse gitsin diyenler hep beraber kongreye gittiler.
21 Ocak'ta bir bilirkişi heyeti oluşturmuşlardı. Bu heyete görev vermişlerdi. Bu bilirkişiye korsan dediler. Rapora korsan dediler ve bilirkişi raporunu teslim almadılar. Bu teslim almama meselesinin kanıtını bulamayacağımızı söylediler.
Bu belgenin bize geleceğini tahmin etmediler. Bu bilirkişinin raporunda sorumlular Bolu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü, Bolu İl Özel İdaresi, Söz konusu otel işletmecileri ve Turizm İşletmeciliği belgesini düzenleyen kurum olarak Kültür ve Turizm Bakanlığıdır. Bu bilirkişiye bakanlığı çıkar oradan dediler. Çıkaramayız dediler. Burada Bolu Belediyesi yok dediler, yazamayız dediler. Bunun üzerine bilirkişiye raporu almayız dediler. Korsan deyip üzerini kapattılar.
21’inde görev vermiş 3 günde yaz demiş. 3 gün sabahlara kadar çalışıp yazmışlar 24’ünde teslim etmişler bunlar teslim almamış. Azillerini istemişler. 3 günlüğüne görevlendirildikten 3 gün sonra, saat yazarak görevden azillerini istemişler. Bu bilirkişilerin utanacak hiçbir şeyleri yok. Onlara korsan diyenler siyasi gerekçelerle yazdıkları raporu teslim almayanların insan içine çıkacak durumları yok.
Adalet Bakanlığı Yılmaz Tunç, korsan dediğin bilirkişilerin de raporun da altında imzalarıyla savcıların da azil yazıları hepsinin elimizde. Bundan sonra mahkeme sürecinde geçmişteki bilirkişiler şahit olsunlar da, mahkemede anlatsınlar da, Adalet Bakanı olarak korsan faaliyet neymiş sen de gör Turizm Bakanı da görsün.
ASKIDA VEKİL UYGULAMASINA SON VERİN
Benim MHP grubuna, milletvekillerine önerim şudur: Bu askıda buğday işi tutarsa biz de yürekten destekleyelim ama daha kolay bir yolu var. Askıda vicdan uygulamasını sona erdirin. Askıda vekil uygulamasını sona erdirin. Askıya koyduğunuz milletvekilliğini ve vicdanınızı alın, hep beraber bu memleketin sorunlarını konuşalım. Çiftçiye gayrisafi milli hasılanın yüzde 1'i dağıtılacakken binde ikisi dağıtılıyor. Muhalefet bunu konuşuyor, arkadaşlar askıda buğday güleği diyorlar. Askıda gülek yapalım, içine buğday koyalım, diyorlar. O yüzden gerçekten çiftçinin sorunlarını çözeceklerse bu hafta verilecek önergelere, muhalefetin her kanun görüşülürken milletten yana verdiği önergelere destek versinler. O günden sonra seçim bölgelerine rahat giderler. Tarımla çok ilgili Milliyetçi Hareket Partisi'nin milletvekillerinin seçmenlerinin yanına varamadığı, yüzüne bakamadığı bir süreci yaşadığımızı hepimiz biliyoruz. Onun için yapılacak şey askıdaki milletvekilliğini alıp sırta geçirmek, askıya bırakılan vicdanı, Tayyip Erdoğan için askıda tutulan vicdanı oradan alıp kuşanmaktan geçiyor. Eğer onu yaparlarsa bu ülkenin önünü çok hızlı bir şekilde açabiliriz. Bunun için sadece ve sadece milletvekili olduğunun ve Anayasa'ya bağlı olarak yemin edildiğinin hatırlanması yeterli olacaktır.
RAMAZAN PİDESİNE YÜZDE 4 BİN ZAM
Cumartesi günü Ramazan'ın ilk günü. Eskiden bolluk ve bereket ayı olarak karşılanan Ramazan, şimdi emeklinin, asgari ücretlinin yokluk ayı, korkuyla, endişeyle bekleniyor. Geçen sene 900 liraya satılan Ramazan kolileri 1.600 liraya çıktı. Zorla 20 lira diye açıklatılan ancak fiilen 30 lira civarında satılacağını herkesin bildiği Ramazan pidesinin hesabını yapalım. Yine de açıkladıkları 20 liradan yapalım. Kızıyor ya altın hesabını bırak diye, bıraktım pide hesabı yapıyorum. 2002 yılında pidenin kilosu 2 liraydı 2002 yılında. Şu anda pidenin kilosu 80 lira. Tam 40 kat artmış. Yüzde 4 bin artış var pidenin fiyatında. 1 liraya, 1 TL'ye 200 gramlık pideden 2,5 tane alınıyordu. 2018 yılında 2,5 pideden 3/4 pideye düştük, 140 gram alınabiliyordu. Hesap böyle sanmayın. Bakın göremediğiniz yerde bu senenin pidesi var. 1 lirayla tırnak kadar pide alınıyor; 12.5 gram. Bugün pidenin kilosu 80 lira. Tayyip Bey diyor ya rakamlarla nereden nereye; Tayyip bey 1 liraya 500 gram pide almaktan 12,5 gram pide almaya.... Nereden nereye Tayyip Bey. Ramazan geliyor, nereden nereye?
EMEKLİLERE BAYRAM İKRAMİYESİ
Bayramda emeklilere verilecek ikramiye hala 3 bin lira. Bayram ikramiyesi verildiği ilk bayramda 6 tepsi bayram baklavası alıyordu, 1.000 lira. Bugün 3 bin lira bayram ikramiyesi 6 tepsiden 1 tepsiye düştü. Şimdi Tayyip Bey 3 bin lirayı 4 bin 500 lira yapacak diye beklenti vardı. Dün onu da gevelemeye başlamışlar. 3 bin 750 olabilir diye. Ama biz Ramazan boyunca hem pide hesabını, hem alınamayan baklavanın hesabını, dolmayan filenin, Ramazan kolisinin hesabını 81 ilde yapmaya, bu iktidarın bu milleti ne noktaya getirdiğini anlatmaya devam edeceğiz.
İlk gün, ilk gün kadın kollarımızla birlikte Ankara'dayız. Ramazanda tüm grubumuzla birlikte 81 ildeyiz, bütün Türkiye'deyiz.
BORSA SORUŞTURMASI
Erdoğan, 'ben ekonomistim' diyor. Gözdesi, Başsavcı Akın Gürlek. Ne gazeteci bıraktı, ne siyasetçi, ne akademisyen, en son borsaya da el attılar. Aslında Akın Bey SPK'ya yabancı değil. Değerli eşleri Sermaye Piyasası Kurumu'nda üst düzey yönetici zaten, yönetim kurulunda. Bir suç varsa, o suç hakkında gider savcılığa suç duyurusunda bulunur. Ama emir Tayyip Bey'den gelince eşini, eşinin kurumunu bile beklemeye tahammülü yok. Gitmiş, geçen cuma günü borsa düştü diye soruşturma başlatmış ve başsavcılık fiyat hareketliliği konusunda haber yapan, yayan kişiler hakkında da soruşturma başlatmış. Tam bir akıl tutulmasıyla karşı karşıyayız. Yahu bir gün önce TÜSİAD başkanını, yöneticisini alıp polis eşliğinde götüren sen, dünyaya Mehmet Şimşek para bulmak için sunum yaparken o fotoğrafı sunan sen... Türkiye'de patronların birlikteliği diye ifade edilen, sermayenin birlikteliği diye ifade edilen TÜSİAD'ın başkanı diyor ki: 'Yurt dışına çıkış yasağı koymayın. 80 ülkeye ihracatım var' adama yurt dışına çıkış yasağı koyuyor. Bütün dünyadaki muhatapları, hiç değilse o 80 ülke, kendisine ihracat yapan kişinin Türkiye'de hükümeti eleştirdiğini ve bunun için gözaltına alındığını görüyor. Sonra borsa niye düşüyor? Borsa niye düşer? Güven ortamı yoksa düşer. Tedirginlik varsa düşer. Hukukun üstünlüğüne inanç sarsıldıysa düşer. Borsadan yabancı niye çıkar? Türkiye'deki ortamdan endişeliyse çıkar. Ne zaman gelir? Türkiye'nin yarınlarına inanıyorsa gelir. Şimdi bunların hepsini bir tarafa bırakmışlar. Borsa düştü diye hesabı borsadan soruyorlar. Tansiyon hastasının tansiyon aletini kırması gibi. Yiyor, içiyor, tuzlu yiyor, yağlı yiyor, tansiyon çıkınca aleti kırıyor. Böyle bir şey olur mu? Bu yüzden 'gerçeğe aykırı bilgi' diye bir suç icat ettiler ve Erdoğan, 'ben bilirim' diyerek ekonomide yaptığı deneyle yoksuldan aldı, zengine verdi ve bunun sonunda ülkede her şey birbirine girdi. Ülke kötüye gidiyor, sorumlusu hesap vermiyor, haber yapan gazeteci içeride. Buna muhalefet eden, muhalefet partisinin genel başkanı içeride. Ana muhalefet partisinin belediye başkanları içeride. Tweet atan akademisyenler içeride, fikir söyleyen sendikacılar içeride. Rahatsızlığını dile getiren TÜSİAD başkanı ifadede. Ondan sonra dönüyor dolaşıyor, düşen borsadan hesap sormaya, bundan işlem yapmaya kalkıyor. Gerçeğe aykırı bilgi veren varsa, bir yılda 650 bin konut yapacağım diye söz verip iki yılda üçte birini yapıp, onun da onda birine bile konteynerde kalanları taşıyamayandır. Erdoğan, seçim kazanmak için, 'bir yılda konutunuza geçeceksiniz' demişti. Depremzedelerin yüzde 90'ı halen daha konteynerlarda kalıyor. Kendisini üzmeyen istatistik kurumuna aralıkta enflasyonu yüzde 1 ilan ettirip yüzde 4 maaşlardan zam çalıp, ocak ayında 5,5 ilan edenler gerçek dışı bilgiyi yayıyorlar.
ENFLASYON ORTADA MEHMET ŞİMŞEK ORTADA YOK
Loto oynar gibi enflasyon hedefini iki üç ayda bir yükseltip halkı yanıltıyor ama zammı yanlış hesaplanan hedef enflasyona göre veriyorlar. Mehmet Şimşek'in enflasyon hedefi yüzde 5'ti, şu anda enflasyon ortada, Mehmet Şimşek ortada yok. Dünyayı geziyor para bulmak için. Eskiden emekli ikramiyesiyle ev alınabiliyordu, araç alınabiliyordu. Bugün Türkiye'de iktidarın yarattığı sorunların başında barınma ve konut geliyor.
DEPREMZEDELERE EV VAATLERİ YALAN OLDU
Bir yılda 650 bin konut vaadi iki yıl sonunda bir yalan oldu. Ama bir yandan o konutu vermek için bile depremzedenin önüne boş senet koyuyorlar, bir de anahtar. 'Konutunu alacaksan boş senede imza at.' Depremzede konut çıksa dahi o senede imza atacak cesareti olmadığından, gittiği konuttaki 800 lira aidata gücü olmadığından, işi olmadığından, elektrik, su, doğal gaza verecek parası olmadığından konteynerda kalmaya devam ediyor.
KONUT KAMPANYASI
Kazançlı yatırım kampanyası diye orta sınıf için bir kampanya başlatıyorlarmış. Aradık, sorduk. Avcılar'da 1+1 ev 7,5 milyon. Bu konuta 5 yıl boyunca 180.000 lira taksit ödeyebilenler sahip olacak. Türkiye'de 5 yıl üst üste, hem de başladığı fiyatla değil her yıl zamlanarak 180.000 lirayı aylık ödeyebilenin Avcılar'da 1+1 konut alabildiği, buna da orta sınıf için kazançlı yatırım kampanyası dedikleri bir ülkeye geldik. Asgari ücret 22 bin lira. Biz hesap ettik; 8 asgari ücretli birleşirse, 5 yıl bütün maaşlarını bunlara verirse bir tanesi 1+1 konuta geçebiliyor.
MURAT KURUM İSTANBUL'UN MAKETİNE BAKIYOR AKŞAMLARI
Bakan Kurum, zenginlere hitap eden bu kampanyayı açıklarken bir de "2025 sonunda yeni sosyal konut projeleri de yapacağız." dedi, utanmadan sıkılmadan. 'Biz deprem konutları yaptık. CHP bunların maketini de yapamazdı' diyen Murat Kurum, evde akşamları ne yapıyor biliyor musunuz? En son seçimde nereye adaydı bu? İstanbul'a. İstanbul'un maketiyle oynuyor. Kurum, girmediği kavgada gösterdiği cesaretiyle bizim Adıyaman Belediye Başkanı, depremde Adıyaman'da 'hayat normale döndü' diyen dönemin Ulaştırma Bakanı'nın iki yapasına yapışmıştı. 'Adıyaman'da sorun kalmadı' deyince o günün Ulaştırma Bakanı'nın valilikte yakasına yapıştı. 'Sen bunu dersen buraya kurtarma gelir mi, yardım gelir mi, aş gelir mi, insan gelir mi' diye. Bir yerde dedim ki: 'Abdurrahman'ın hikayesi siyaset hikayesi değil, insanlık hikayesidir' diye. Bu Kurum da vakti zamanında yanlış yerlerde yanlış açıklama yapmış, 'hayat normale döndü' diye. Kişi kendinden bilir işi. Video çekmiş. İşte Abdurrahman onun yakasını tutmamış diye. O hayali cesaretiyle konuşan Kurum bir seçilmiş değildir. Onu İstanbul'a teklif ettiler, İstanbullular seçmedi. Elinin tersiyle itti. İmamoğlu'nu seçtiler. Bu kurum 2019, 20 ve 22'de de sosyal konut kampanyaları vaat etmişti. Meclisimizin koridorları konut hakkını alamayan mağdurlarla dolu.
İLKOKUL SONRASI YA KOCAYA YA USTAYA
AK Partili kadın seçmenler en çok çocuklarının aldığı eğitimden rahatsızlar, en çok. Yüzde 18 memnuniyet Türkiye'de, 'Çocuğumun aldığı eğitimden memnunum' diyen. AK Partili kadın seçmende de yüzde 25'i geçmiyor. Şimdi o seçmene sesleniyorum. Her gün heybeden bir şey çıkaran, bir gizli ve kirli ajandası olan, okulu temizlemeyen, çocuğa su vermeyen, karnını doyurmayan, okul yemeğine karşı çıkan, kalkacak mülakatı kaldırtmayan Milli Eğitim Bakanı şimdi çıkmış diyor ki: 'Zorunlu eğitim çok. Yakında bunun tartışmaya açılacağını tahmin ediyorum.' Sen Milli Eğitim Bakanı olarak bunu söylersen zaten bu en üstten tartışmaya açılır. AK Partili kadın seçmenlere şunu söylüyorum: Bu diyor ki senin çocuğun çocuk işçi olsun istiyor. İlkokulu bitirsin, çocuk işçi olsun ya da kızın çocuk gelin olsun istiyor. İlkokul sonrası ya kocaya ya ustaya diyen kafa bu kafa ve bu kafanın söylediğini savunan bir tane eğitimci yok. Ama bu kafanın savunduğunu savunan dünya kadar tarikat var. Biz bunlara geçit vermemek için her türlü mücadeleyi veriyoruz.
AK PARTİ GELECEĞİN MUHALEFET PARTİSİDİR
Geçtiğimiz pazar Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 8. Olağan Kongresi yapıldı. Tek aday, tek kişi, kendisinin atadıklarına kendini alkışlattıra alkışlattıra bir kurultay yaptı. O kurultayda muhalefete saldırdı. Bir ülkede iktidar muhalefete muhalefet etmez. Bir ülkede muhalefet iktidara muhalefet eder. Eğer iktidar muhalefete muhalefet etmeye başladıysa psikolojik olarak iktidar el değiştirmiştir. Yani Tayyip Bey haklıdır. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'nin birinci partisidir. Artık AK Parti de geleceğin ana muhalefet partisidir.
AK PARTİ KONGRESİ ŞAİBELİDİR
AK Parti'nin Türkiye'nin dört bir yanından gelmiş bin 608 delegesine toplam değeri 6 milyon 750 bin lira olan, tanesi 4.200 lira olan saat hediye ettiler. Tayyip Bey orada bile delegeler saatleri takmış, kadranında imzası var. Bu yoklukta, yoksullukta kişi başı 4.200 lira, 6 milyonluk hediye dağıtmış, 'CHP'nin kongresinde şaibe var' diyor. Bir kanıt bulamıyorlar, sadece algı operasyonu yapıyorlar ama gözümüzün önünde 1.600 küsur delegenin koluna, 'beni seçtin' diye 4.200 liralık saat takıyorlar. Mahalleye sandık kurmayan, ilçede çıkan ikinci adayı çağırıp ikna eden, ilde çift adaylı kongreye kavga karıştıran, delegelerini buraya getirip kendi atadıklarını alkışlatan adamın kongresi de siyaseti de sonuna kadar şaibelidir.
SERAP YAZICI CHP'YE GEÇMEK İSTEDİ
Bir de geçmişte kendinden bir milletvekili gitmiş, dün 'biz AK Parti'nin tek adam rejimine itiraz ediyoruz' diye seçmenden oy toplamış, AK Parti itirazıyla propaganda yapmış, bu seçim döneminde bu Meclise AK Parti'ye itiraz üzerinden taşınmış bir sürü milletvekilini partisine katıyor. İçlerinden bir tanesi bir gün önce, 14 saat önce sadece partisinden istifa etti. O da AK Parti'ye gidiyor haberleri çıkınca akşamüstü tweet attı, 'gördüğüm lüzum üzerine istifa ediyorum' diye. O kongreden üç dört gün önce benim partisine yaptığım ziyarette geldi, oturdu, toplantıda beni dinledi, o partinin genel başkanını dinledi, heyetteydi, şimdi AK Parti'ye gitti. Antalya milletvekilimize gitti. 'Tek adam rejimine itiraz benim partimde yeterli değil. Cumhuriyet Halk Partisi'ne geçmek istiyorum' dedi. Antalya milletvekilimizle birlikte bana geldiler. Ben kendisine, 'Partinizin bir grubu var. İstifanızla grubunuz düşebilir. Grubu düşüren olmayın. Biz o grup düşmesin diye o gruba milletvekili veren partiyiz' dedim. 'Partinizden ayrılsanız bile uzunca bir süre geçmeden alamayız. Çünkü biz bir başka partinin milletvekiline göz koyan bir parti değiliz' dedim. 'İstifa etseniz de, bize gelme iradenizi söyleseniz de ben partinizin genel başkanına bir telefon açmak, durumdan haberdar etmek zorundayım' dedim, şahitlerin huzurunda konuştum. Bu kişi bizden gitti, sonra Adalet ve Kalkınma Partisi'ne geçti. Adalet ve Kalkınma Partisi'ne geçen kimi milletvekillerinin neler istediklerini ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin hangi ilkesel cevabı vererek reddettiğini gerekmedikçe ifade etmeyeceğim ama şunu söyleyeyim: Cumhuriyet Halk Partisi'ne katılan her milletvekili partisinden makul süre önce ayrılıp hem de seçmeni kandırmayıp aynı ittifakla, aynı yön ve yönelimde Cumhuriyet Halk Partisi'ne gelen, partinin ideallerine, partiye, partinin hedeflerine uygun hiçbir, bir zerre pazarlığın içinde olmamış vatansever kardeşlerimizdir. Hepsinin bir kez daha ellerinden öpüyorum, alınlarından öpüyorum. Siyaseti böyle yapanlarla yol yürümeye devam edeceğiz.
MÜSAİD PROLETERYANIN MI TEMSİLCİSİ
Tayyip Bey, Bertolt Brecht'in 'Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz' ifadesinden terör örgütü sloganı çıkarmaya çalışa dursun, 68 kuşağının Türk siyasetine kazandırdığı komprador burjuvazi kelimesini TÜSİAD'a karşı söylüyor. İnsan merak ediyor. TÜSİAD komprador burjuvazinin temsilcisiyse bu beşli çete, yanı başından ayrılmayan MÜSİAD proletaryanın mı? Tayyip Bey'e şunu öneriyorum; illa 68 kuşağından bir slogan benimseyeceksen lütfen BOP eş başkanlığını bırak da 'yaşasın tam bağımsız Türkiye' demeye çalış bakalım.
11 AYDA 11 KAYYUM
Ayın kayyumu Kars Kağızman Belediyesi'ne atandı. 11 ayda 11 kayyumdu. 12. ay gelmeden Kağızman'a kayyum atadılar. İlk gün ilk atanan kayyuma ne tepki verdiysek Kars Kağızman'da da aynı tepkiyi veriyoruz. Seçilmişler ancak yargı kararıyla görevden uzaklaştırılabilirler. Bu durumda da yerlerine belediye meclis üyeleri kendi içinden birini seçer. Kaymakam, vali atamak kabul edilemez.
Kayyum deyince Ahmet Özer'in iddianamesi nihayet 115. gün çıktı. 118 gündür içeride. 83 sayfa iddianame var. 25 sayfasında terör örgütünü anlatıyor. Bir terör örgütüne üyelik iddia edilecekse terör örgütünün ne olduğu 25 sayfa izaha muhtaç olur mu? Bir başka terör örgütü diyemiyor, oradan video mesaj bekleniyor. Bir partinin adını söylüyorlardı geçmişte haksızca. O partiyle de bir süreç yürütülüyor. Öyle olunca bambaşka bir yapıdan, geçmişte ilanlarla, duyurularla toplanan bir konferanstan, onun başkanının mecliste milletvekili olduğu, daha geçtiğimiz yıl temiz kağıdı verdikleri başkanının yapısından terör örgütü icat ediyorlar.
BİRLİKTE MAKLUBE KAŞIKLAMAYAN VAR MI?
Selçuk Mızraklı ile, yazar Bejan Matur'la, HDP'li önceki dönem milletvekilleriyle yaptığı telefon görüşmelerini, bu kişilerin HDK terör örgütüne mensubiyetleri üzerinden Ahmet Özer'in terör örgütü mensubiyetini ispatlıyor. Bunun üzerinden de kayyım atamasını kendince meşrulaştırıyor. Eğer Ahmet Özer'e bu gerekçelerle terör örgütü üyeliği yapışıyorsa vallahi de billahi de, itirazı olanla da her yerde yüzleşirim. AK Parti grubunda FETÖ terör örgütü mensubu olmayan bir kişi yoktur. 10 yıl önce terör örgütü mensubuyla telefonda görüşme suçu. İçlerinde birlikte maklube kaşıklamayan var mı? İçlerinde Türkçe olimpiyatlarına gitmeyen var mı? Okullarının açılışına gitmeyen var mı? Bankasına para yatırmayan var mı? Hiç yoksa bayramlaşmayan, selamlaşmayan, telefonlaşmayan var mı?
AKIN GÜRLEK TÜRKİYE'YE TUZAK KURUYOR
Öyle bir işe kalkışıyor ki bu Akın Gürlek ve onun yanındaki can; Yarın bu emsal, bütün AK Parti üyelerinin birisi tutar FETÖ terör örgütü üyeliğinden hapse tıkar. Herkese bu imkanı veren bir tuzak kuruyorlar bütün Türkiye'ye. Onun için Akın Gürlek'e de, Recep Tayyip Erdoğan'a da aklınızı başınıza alın diyorum. Mücadele edecekseniz çıkın karşımıza mertçe mücadele edin diyoruz.
Bunun yanında, bunun yanında Ahmet Özer'i Remzi Kartal'la görüşmekle suçluyorlar ve bunu da iddianameye koymuşlar, kanıt sayıyorlar. Bu Remzi Kartal'la, telefonda görüşme değil. Herhalde yemek daveti için dumanla haberleşmiş ya da güvercin uçurmuşlardır. Ahmet Özer'in telefonla görüştüğü Remzi Kartal'la yemek yiyen Hüseyin Yayman'ı Recep Tayyip Erdoğan MYK'sına aldı. Hüseyin Yayman'a sorulduğunda kendini şöyle savundu, 'O görüşmeyi yaptığımda siyasetçi değildim, akademisyendim' dedi. Hüseyin Bey, Ahmet Özer o görüşmeyi yaptığında siyasetçi değildi, akademisyendi. Hem de bu konularda yazan çizen, çatışmalı süreçleri araştıran ve Türk-Kürt kardeşliğini, barışı savunan, terörü lanetleyen bir akademisyendi.
ULUSLARARASI SULARDA YÜZEN GEMİLER VAR MI?
Recep Tayyip Erdoğan'a bir soru sormak istiyorum. Lefkoşa Büyükelçisi Yasin Ekrem Serim. Bu beyefendinin özelliği babasını yakından tanımanız, Maksu Serim. Başbakanlıktayken sizin örtülü ödeneğinizi kontrol ediyordu. Hesap kitabı kuvvetli olduğu, sizin de bu konuda kendisine çok güvendiğiniz de biliniyor. Oğlunu Dışişleri Bakanlığı süreçlerinden gelmediği, meslekten gelmediği halde önce Dışişlerinde özel kalem müdürü yaptırdınız, sonra bakan yardımcısı yaptırdınız. Bu sırada 2022 yılında Kıbrıs'ta öldürülen organize suç örgütü lideri Halil Falyalı'yla öldüğü günden 2 yıl önce ortak şirket kurduğu ortaya çıktı. Bunu söyleyen milletvekillerimize bu beyefendi dava açtı, kanıtları koyduk, davaları kazandılar ve bu kişiyi göz göre göre, parmağı göze sokarcasına Kıbrıs'ımıza, Lefkoşa'ya büyükelçi atadınız. Şimdi apar topar Dışişleri kaynakları diplomasi muhabirlerine Lefkoşa Büyükelçisinin görevden alınmak üzere olduğunu, değişeceğini, kararname beklediğini yazıyor. Şimdi ben, bir suç örgütüyle ortak olan birini nasıl tuttun da önce bakan yardımcısı, sonra büyükelçi yaptın diye sormuyorum. Ben uluslararası sularda yüzen gemiler var mı diye soruyorum. Bu gemiler yüzerken durduruldu mu diye soruyorum. Bu gemilerin yükü neymiş diye soruyorum ve o günlerde birilerinin hesap hareketlerinde acayip şeyler olmuş mu diye soruyorum. Yoksa sen bu sorulara cevap vermek yerine bana, Özgür Bey, bunu yapma, Türkiye'yi zora sokma, bir çocuk yanlışa bulaşmış, bu konuları eşeleme, hepimiz aynı gemide miyiz diyeceksin. Tayyip Bey, ben o gemide yokum ama siz hepiniz o geminin içindesiniz.
İKTİDAR YOLCULUĞUMUZ BAŞLIYOR
23 Mart'ta Cumhurbaşkanı adayımızı belirleyecek ve tüm tartışmaları geride bırakarak yepyeni bir yürüyüşe başlayacağız. 28 Şubat akşamına kadar, yani bu hafta cuma günü mesai bitimine kadar ister tüm gençlerin yaptığı gibi ki 40 kata çıktı üyelik başvuruları, online olarak, internet üzerinden CHP'ye üye olarak, ister akşam 9'a kadar açık tuttuğumuz ilçe ve il başkanlıklarımıza başvurarak gelecek seçimlerde Cumhurbaşkanı adayımızın belirleneceği ön seçimde oy kullanma hakkına sahip olabilirsiniz. İktidar yolculuğumuz başlıyor. 86 milyon geleceğe umutla ve güvenle bakmak istiyor. Ekonomi, adalet, demokrasi krizleri yaratan düzeni değiştirmek için, Türkiye'yi hak ettiği yere taşıyabilmek için, umudu, güveni var etmek, tasayı, kaygıyı defetmek için bu yolculuğun adı iradedir. Kayıtsız şartsız milletin iradesini aramaktadır. Bu yolculuğun adı karardır, halkın kararını aramaktadır. Bu yolculuğun adı iktidardır, milletin iktidarını hedeflemektedir. Bu yolculuğun adı özgürlük, halkın özgürlüğü için yola çıkmaktır. CHP demokrasinin evidir, yurdudur. Bu seçim bir demokrasi devrimidir. Bu seçim getireceğimiz erken seçim sandığının öncü ama kararlı adımıdır. Bu seçim Türkiye'nin geleceğini şekillendirecek iktidar yolculuğumuzun ilk adımıdır. Gel ki krizlere, yoksulluğa, karanlığa birlikte son verelim. Gel ki ülkenin kaderini birlikte değiştirelim. Gel ki zengin ve zenginliğin adil ve eşit paylaşılan bir ülke olacak Türkiye'yi birlikte kuralım. Haydi gel, geleceğini seç. Haydi gel, Cumhurbaşkanı adayını seç. Gel, seç ve tarihe geç. Tarih yazmaya davet ediyoruz. Herkesi 23 Mart 2025 Pazar günü ön seçim sandıklarında buluşmaya, Türkiye'nin parlak geleceğini birlikte kurmaya, o geleceğe ortak olmaya davet ediyorum. Çağrım tüm Türkiye'yedir. Gel, adayını seç ve tarihe geç. Hepinizi bekliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak tarihin akışını değiştirmeye, o akışı değiştirecek adayı belirlemeye her birinizi davet ediyorum. Gelin, seçin ve tarihe geçin. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.