GÜNDEM

CHP eski Genel Sekreteri Keskin İstiklal'e konuştu: Vatandaşın oyuyla iktidar değişikliği ne zamandır darbe oldu?

Abone Ol

Türkiye, hafta sonu düzenlenecek Cumhurbaşkanı Seçimi ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'ne hazırlanırken, CHP eski Genel Sekreteri Adnan Keskin'in esnaf ve sokaktaki temaslarını sürdürürken İstiklal Gazetesi'nden Fatma Tufan, bir günlük çalışmalarını yakından takip ederek gündeme dair sorular sordu.

CHP eski Genel Sekreteri Adnan Keskin ülkenin içinde bulunduğu ekonomik duruma dikat çekerek, ''Ekonomik durumu ayrı bir perişanlık içerisinde. Enflasyon yüzde otuz, yüzde kırklara bulmuş. Bütün baskılara rağmen resmi kayıtlarda bile yüzde yetmiş durumda. Seçime kadar doları baskı altında tutabilmek için şu an Türkiye'de Merkez Bankası çalışanları akşam kapalı çarşıda çuvallarla paraları topluyorlar. Ve arka kapıdan dolar baskılanıyor.'' diyerek iktidarın ülke ekonomisini bitirdiğine dikkat çekti.

Ülkedeki demokrasi anlayışının değiştiğine vurgu yapan Keskin, Türkiye açısından övünç duyduğum durumlar var. Biz elli yıldır demokrasiyi yanlış söyledik. İnsanları kapmlara ayırarak, düşman gibi birbirine camilerini ayıran bir bölüğünü alıp oynatmayı demokrasi olarak gördük. Ama şu an gördüğüm vatandaş için ciddi bir şey, bu konuda bir uyanış var. Demokrasinin temel ilkelerini içselleştiğini görüyorum. Köylerde kırsal kesimde insanlar değişik siyasi parti olan insanlar beraberce oturabiliyorlar. Dıştan gelen siyasi partinin temsilcilerine ilgi gösteriyorlar. Efendim onlara karşı olumsuz bir tavır getirmiyorlar. Bu Türkiye'nin ulusal birliği açısından önem taşıyor.'' dedi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun 14 Mayıs seçimleri için sarfettiği ''15 Temmuz onların fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs'ta siyasi darbe girişimleridir dedi.14 Mayıs Batı'nın siyasi darbe girişimidir. Türkiye'yi tasfiye etme girişimidir'' sözlerine tepki gösteren Adnan Keskin, Bir devlet adamı bu kadar düzeysiz, sokak kaba tabiriyle değerlendirme yaparsa bu ülke beladan kurtulmaz. Sen kimsin Sayın İçişleri Bakanım da böyle bir ne zamandan beri vatandaşın oyuyla gelen bir iktidar değişikliği darbe olmuş? Hiç mi mürekkep yalamadın be mübarek? O diplomayı havadan mı aldın? Böyle bir laf edilebilir mi? Vatandaşın iradesiyle oyuyla iktidar değişikliği darbe olarak nitelenebilir mi? ifadelerini kullandı.

İşte CHP eski Genel Sekreteri Adnan Keskin'in İstiklal Gazetesi'ne özel yaptığı o açıklamalar...

14 Mayıs kritik seçimlerle ilgili ne düşünüyorsunuz? CHP hazır mı? Denizli'de çalışmalar nasıl gidiyor?

14 Mayıs seçimleri Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası için, geleceği için almak mecburiyetindeyiz. Bu iktidarın ekonomi ve sosyal yaşam tahribatı sizde başka bir önemli tahribat noktası var. Bizim cumhuriyetimizin iki tane ana sütünü vardır. Birisi laiklik, birisi vatandaşlıktır. Türkiye'nin ilginç bir inanç topoğrafyası var. Türkiye'de İslam'ın dört yorumu var. Şiiler Aleviler var, Sünniler var, Şafiiler var, Hanbeliler var. Yetmiyor Hristiyanlar var, Yahudiler var, Yezidiler var. Farklı bir din, inanç topoğrafyamız var. Mustafa Kemal bu kadar farklı inanç grubunun beraberce barış içinde yaşayabilmesinin koşullarını Laikliği Türkiye Cumhuriyeti'nin ana temel unsurlarından biri olarak koyması olmuştur. Laiklik batıda olduğu gibi devletin din işlerine karışmamasının ötesinde Türkiye için, Türkiye insanı için çağdaş uygarlığı yakalamasının bir güvencesidir. Ve insanların bu topraklar üzerinde, farklı inançlı insanların özgürce inançlarını, gereklerini yerine getirebilmesi. İkinci bir sütun vatandaşlıktır. Türkiye'nin ilginç bir etnik var, yapısı var. On altı, on yedi tane etnik yapı var bu topraklar üzerinde. Bu da Türkiye'deki farklı etnik grupların beraberce mutlulukları ve güzellikleri paylaşarak yaşamasının güvencesidir. Bu iktidar maalesef Türkiye Cumhuriyeti'nin toprakları üzerinde yaşayan insanları birlikte yaşamasının güvencesi olan bu iki ana sütunda sürekli bir şekilde aşındırma yaparak iktidarda kalmaya gayret ediyor. Kendi dünya görüşü, kendi felsefesini bir hayat tarzı olarak Türkiye benimsetebilmek için sürekli bir şekilde bu iki güvenci aşındırıyor. Bu seçim bu anlamda yalnız ekonomik ve sosyal probleminin çözümü dışında cumhuriyetin bu temel değerlerini yaşayıp yaşamayacağı Türkiye'de yaşayan insanların gelecekte birlikte güzellikleri paylaşarak yaşayıp yaşamayacağım bir güvencesidir. Bu seçim bu açıdan olağanüstü önem taşımaktadır. Bu seçimde eğer tekrar iktidar kazanırsa bu vurguladığım iki tane ana sütunda ciddi aşınmaları yapılacaktır. İnsanların bu topraklar ise barış içinde inançlarını özgürce yerine getirmesi. İki kendi ırkıyla, övüş duyabilmesinin yolları tıkanacaktır. Bu ise Türkiye'yi felakete götüren bir olaydır. Çevremizdeki özellikle Suriye'de yaşayan olaylara baktığımız zaman Mustafa Kemal'in ne kadar yüksek bir dahi olduğu gözükülür. Yüz yıl evvel Suriye'deki yaşanan inanç kavgasını görmüş, Türkiye'deki farklı inançların beraber yaşaması, güvencesini bu ülkeye oturtmuştur. Bu seçim bu açıdan olağanüstü önemli. İki, Türkiye gerçekten olağanüstü ekonomik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya. Şu an Türkiye'de vatandaşlar karnını doyurabilmek için askıda ekmek almak mecburiyetinde kalıyor. Yirmi beş yıl evvel Amerika'ya gittiğimde dilimle karpuz satıldığını görünce çok şaşırmıştım. Kaderin cilvesine vakti yirmi beş yıl sonra kendi ülkemde de karpuzun dilimle satıldığını gördüm. Türkiye bu hale geldiyse, tarım ülkesi olan bir ülkede bu iş buraya gelse ciddi sıkıntılar var. Türkiye'nin şu an Trakya büyüklüğünde toprakları ekilmiyor maalesef devlet iktidarının özellikle yirmi beş yıldır tarıma sırt çevrilmesi, tarımda insanlar yılda bir kere ürün devşirir. Enflasyon diye en fazla baskı ettiği altın tarım kesme çalışan insanlar sattıkları ürünün bedenini tespit edemezler, aldığını da tespit edemezler dolayısıyla enflasyon iki kıskacın arasında hayatlarını sürdürmek zorunda kalır.

Sağlık sistemimiz çöktü. Şu an devlet hastanelerinden randevu istediğinizde altı ay sonrasına randevu veriliyor. Özel sektör de var ama özel sektörde kapıdan girdiğiniz zaman cepteki paraya bakıyor. Yeterli mi? Yetmez mi? Para varsa buyurun efendim. Çay kahve için. Doktor emrinizde. Para yoksa kusura bakmayın. Başka zaman diye geçiştiriyorlar. İnsanları adeta öbür dünyaya göndermenin yolları. Bunların aşılması gerekiyor. Asıl önemlisi gençlerimizi maalesef dünyayı yarışacak bir bilgi birikimiyle yetiştiremiyoruz. Yetişdirdiğimiz insanların da sistemle uyumlu yaşamalarını sağlayacak iş imkanları veremiyoruz. Şu an Türkiye'de milyonlarca genç patlamaya hazır serseri mayın gibi sokaklarda dolaşıyorlar. Kapılar hassas Türkiye'de bir tane genç gelmeyecek. Çünkü geleceği umudu kesilmiş durumda. Ekonomik durumu ayrı bir perişanlık içerisinde. Enflasyon yüzde otuz, yüzde kırklara bulmuş. Bütün baskılara rağmen resmi kayıtlarda bile yüzde yetmiş durumda. Seçime kadar doları baskı altında tutabilmek için şu an Türkiye'de Merkez Bankası çalışanları akşam kapalı çarşıda çuvallarla paraları topluyorlar. Ve arka kapıdan dolar baskılanıyor.

Üretim düştü, üretim olmayan yerde enflasyon tutmak mümkün değildir. Sanayimizde katma değer üretmek diye bir sanayimiz yok. Tekstil hala dünyada sanayi olmaktan çıkmış emek ağırlıklı bir alan haline gelmiştir. Bunu da dünyayla yarışmalar. Biraz önce siz de gördüğünüz bir telefon satan yere girdik. Son teknoloji telefonu sorup altmış dört altmış beş bin lira diyor. Altmış beş milyar telefon almak için beş ton pamuk satmamız gerekiyor. Vatandaşın da, bütün bunların aslında yeniden Türkiye'nin bir katma değer yaratan sanayiye, iki insanları özgürce bu toplumda yaşayabilmesi, yan baktım, bilmem küfür ettiğin gibi bahanelerle insanların özgürlüklerinin kısıtlanmaması. İki insanların inancından dolayı farklı kampanyalara lobilere bölünmeden beraberce güzellikleri paylaşabilecek bir coğrafya yaşatmak için bir iktidar değişikliğine ihtiyaç var. AKP iktidarı maalesef Türkiye'yi olumsuzlukların girdabına itti. İnşallah bu seçimde yurttaşlarımız bu olumsuzlukları özgür bir yerde değerlendirirler, sandıkta özgürce oy kullanırlar. Türkiye'nin semalarında barış, dostluk ve sevgi liderliği seyrederiz.

Parlamentoda Millet İttifakı çoğunluğu sağlar mı? Bunu nasıl görüyorsunuz?

Orada bir sıkıntı olabilir belki. Çünkü şöyle bir şey var. Vatandaşlar hala şunu pek fark edemiyorlar. Cumhurbaşkanlığında oy veririm. Bir milletvekilliğinde akrabandır, dostumdur, hemşerim gibi duygularla oyları paylaşmak durumuna gidiyorlar. Örneğin işte falan bölgede milletvekili adayı yoksa kendisinden orada bir başka partiye oy kayma durumu söz konusu olabilir. Bu konuda özellikle İYİ Parti coğrafi güzel bir dağılımı yaptı. Öyle sanıyorum ki Millet İttifakı parlamento çoğunluğu elde edecek bir sonuç yakalayacaktır. Burada bütün olumsuzluklara rağmen vatandaşın özellikle yaşadığı ekonomik ve sosyal sıkıntılar, vatandaşta ciddi bir uyanışmayı sağlıyor. Türkiye açısından övünç duyduğum durumlar var. Biz elli yıldır demokrasiyi yanlış söyledik. İnsanları kaplara ayırarak, düşman gibi birbirine KPSS'lerini ayırarak, camilerini ayıran bir bölüğünü alıp oynatmayı demokrasi olarak gördük. Ama şu an gördüğüm vatandaş için ciddi bir şey bu konuda bir uyanış var. Demokrasinin temel ilkelerini içselleştiğini görüyorum. Köylerde kırsal kesimde insanlar değişik siyasi parti olan insanlar beraberce oturabiliyorlar. Dıştan gelen siyasi partinin temsilcilerine ilgi gösteriyorlar. Efendim onlara karşı olumsuz bir tavır getirmiyorlar. Bu Türkiye'nin ulusal birliği açısından önem taşıyor.

Türkiye dünyada ve bölgesinde soyutlandı. Maalesef komşu devletlerle hep kavgalı hale geldi. Cumhurbaşkanımız bir üslubu var. İşine gelmeyen herkesi reddiyetçi bir yaklaşımla linç ediyor. Suriye Devlet Başkanı Esad'la önce kardeşlik, oraya Fenerbahçe'yi maça götürüp. Sonra ne olduysa İlfan Tarikatının Suriye'de yerleşmesi başarılamadığı için Esad'ı ettik Esed. Herhalde dünyada ve üstelik de Türkiye'de ilk defa bir devlet başkanı ve bu ülkenin devlet başkanına hakaretçi cümleler kullanıyor. Mısır'da aynı şeyi yaşadık. Mısır'da İlfan tarikatını deviren Sisi iktidara geldi. Bizim Cumhurbaşkanımız sanki dünya devleti, dünyayı idare etmiş bir insan gibi ortaya çıktı, adama katil dedik. İsrail'in Cumhurbaşkanı'na televizyona çıktı One minute arkasından da siz öldürmeyi iyi bilirsiniz dedik. Bu tabii ne oldu? Ona eşek öbürüne katil, öbürüne dersen bölgede Türkiye yalnızlaştı.

Şu an Amerika Birleşik Devletleri kurulacak Türk devletinin ikinci ayağını oluşturmak üzere Suriye'de. Dolayısıyla Türkiye'de böyle bir kritik baskının altına girme noktası içeride. Cumhurbaşkanımız bu üslubu bizi bölgede ve dünyada yalnızlığa doğru itti. Türkiye'nin bunu da aşması gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanım bu ikici kırıcı üslubundan kurtulmamız gerekiyor. Yeniden bölgeyle barışık insanlar, dünyayla barışık, dünyadaki teknik ve gelişmeleri takip eden ciddi atılımlar yapmaya ihtiyacı var Türkiye'nin. Katma değer yaratan bir sanayi mutlaka oluşturmamız gerekiyor. Son yirmi yılda dünyada ciddi bir likitte bolluğu yaşandı. Ama maalesef Türkiye bundan yararlandı. Şehirlerimize binayı yükseltmeyi de biz kalkınmayarak algıladık. Onu da öyle uyguladık ki adama bina yap, hastane yap dedik. Yüz bin, iki yüz bin hasta garantisi verdik. Bir bakıyorsunuz ki verdiğimiz garantiyi verdiğimiz para on tane hastane parası talep eder. Çanakkale Köprüsü yaptık. İki yıl içerisinde verdiğimiz garanti verdiğimiz para beş tane Çanakkale Köprüsü'nü yapmaya mani olacak bir şekilde. O nedenle bütün insanlar, vatandaşların ben bunları değerlendirerek bir oy kullanacağını sanıyorum. Ve o kutuplaşmadan yararlanan iktidarın böl parçala yönet temelli kuralın, böl parçala hükmet kuralının bu seçimlerde işlemeyeceğine inanıyorum.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu İstanbul Fatih'te İlim ve Kültür vakfında yaptığı konuşmasında şöyle bir cümle kurdu. ''15 Temmuz onların fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs'ta siyasi darbe girişimleridir dedi.14 Mayıs Batı'nın siyasi darbe girişimidir. Türkiye'yi tasfiye etme girişimidir değerlendirmesinde bulundu. Aynı şekilde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise Şanlıurfa Eşref Buluşmaları kapsamında yaptığı konuşmasında 14 Mayıs'ta Türkiye iki fotoğrafla karşılaşacak. Ya şampanya patlatanlar dedi Ya da şükredip secde edenler olacak' dedi. Bu söylemler hakkında ne düşünüyorsunuz?

İşte Türkiye'nin sıkıntısı bu. Bir devlet adamı bu kadar düzeysiz, sokak kaba tabiriyle değerlendirme yaparsa bu ülke beladan kurtulmaz. Sen kimsin Sayın İçişleri Bakanım da böyle bir ne zamandan beri vatandaşın oyuyla gelen bir iktidar değişikliği darbe olmuş? Hiç mi mürekkep yalamadın be mübarek? O diplomayı havadan mı aldın? Böyle bir laf edilebilir mi? Vatandaşın iradesiyle oyuyla iktidar değiştiği darbe olarak nitelenebilir mi?

Nasıl bir demokrasi anlayışı bu? Tarihte herhalde böyle bu örneği görülmemiştir. Arkadaş bu çarpık mantığıyla dünya tarihinde çarpıklığın simgesi olarak yerin olur.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Binali Yıldırım'ın bu seçimlere ilişkin yine kurduğu bir cümle var. ''Bu seçimler işgalcilere karşı istiklal mücadelesi verenlerin seçimidir'' dedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yani böyle bir laf olur mu? Arkadaşın korkusu şu. Oğlanın yirmi altı milyar lira Hollanda'da parası olduğunu Hollanda gazeteleri başlık yaptı. Oğlumuzun bir tane Sedat Peker diye geçmişte iktidarla koyun koyuna yaşayan bir bizim yer altı dünyalı adamımız vardı. Adam çıktı dedi ki dünyanın uyuşturucu ticaretini Türkiye'den yönlendirmeye çalıştık. Binali Yıldırım'ın oğluyla dedi. Herhalde arkadaşımız o üçgenleri unuttu. Bunlardan kurtulabilmek için Türkiye'de tekrar iktidar değişikliğini içine sindiremiyor. Ona biraz daha okumasını, biraz daha sağduyuyla düşünmesini tavsiye ediyorum.

Millet İttifakı cumhurbaşkanı yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu Erzurum'da taşlı saldırıya uğradı. 14 Mayıs'a sayılı günler kala gerçekleştirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu rezalet. Bu biraz önce vurguladığım gibi iktidarın uzun zamandır takip ettiği bir siyasi yöntemdir bu. Böl, parçala, hükmet insanları kamplara ayır. İnsanların bu kavga ekseni içerisinde özgürce düşünmesini engelle, yaşadığı ekonomik, sosyal sıkıntılardan sıyrılmasını sağlayacak bir oy değişikliğine gitmemesi için insanları kavga ettirerek, insanları kendi lobisinde tutsak etmenin bir yöntemidir. Tamamıyla iktidarın ayak oyunudur bu. Çağımıza yakışmayan bir üsluptur, bir değerlendirmedir.

Cumhur İttifakı kanadı, Millet İttifakı'nın altı siyasi partiden oluştuğunu ileride krize neden olacağını iddia ediyor. Bu konu hakkında ne söylersiniz?

Peki onunki kaçtan oluşuyor? Devlet Bahçeli var, HÜDA -PAR diye bir Kürtlerin en örgütlü, en haşin, en vurucu bir siyasi yapılanmasıyla iş birliği yapacaksın. Onları bugün birlik yapabilmek için liderlerinin bir kısmını değişik usullerle yurt dışına kaçmasını sağlayacaksın. Hala cumhuriyetin kadınlara sağladığı hakları ortadan kaldırmasını savunan çağ dışı bir kafayı ortak yapacaksın. Ondan sonra döneceksin. Kendi kirliliğini örtebilmek için başkasına iftira atacaksın. Bir cumhurbaşkanı üslubu böyle olmamalıdır. İtici olmamalıdır, kırıcı olmamalıdır. Varsa kafasında bir pamuk onu değerli sunsun kendi kafasına. Ama kafa boşsa ne yapabilsin? Olsa olsa bu tür itici üsluplar kullanılabilir.

Cumhuriyet Halk Partisi geçmişini iyi bilen birisiniz, örgütçüsünüz, burada büyüdünüz, yetiştiniz. Denizli ve ülke bazında baktığımızda milletvekili aday listesi tabanı ülkeyi tatmin etti mi sizce?

Bu da bir sıkıntı olabilir. Neden olabilir, İttifak diye bir girişimde bulundu. İlk defa Türkiye'de geniş kapsamlı bir siyasi partide birlik uygulanıyor. Bu ittifak kaçınılmazdı. Çünkü siyasi güç dengeleri maalesef iktidar hoyratça Türkiye'yi bir ciddi bir şekilde yolsuzluklar yaparak insanları yolsuzlulara tutsak ederek, ilk insanların ekonomik açmazının sıkıntısını baskı unsuru olarak kullanıp oyları değiştirmek için muazzam bir şekilde örgütlendi. Şu an Türkiye'de çok ciddi bir şey kamu kaynaklarından muazzam yağmalar yaşanıyor. O nedenle biraz önce vurguladığım bu seçim ekonomik sorunların dışında cumhuriyetin var olma, yok olması seçimidir. O nedenle ittifak bence Türkiye aslında olağanüstü önemlidir.

Farklı dünya görüşünde partilerin bir araya gelerek cumhuriyet'e sahip çıkması Türkiye'nin esenliğe çıkması vazgeçilmez koşuludur. Ama bu arada tabii listede bazı sıkıntılar yaşanmış olabilir. Özellikle değişik başka bir partinin adamını kendi partisi aldığınızda partiye yıllarca emek vermiş partiye omuz vermiş insanlardan milletvekili adaylığı bekleyenler veya o adaylara sempati duyan insanlarda ufak tefek kırgınlıklar var. Nitekim seçim süreci başladığında biz bu konuda bir ciddi sıkıntı yaşadık. Ama ben yurttaşlarına yaptığımız temaslarda bunun açıkladım. İttifak Rab bana Rab bana, nalıncık keseri gibi yolmak değildir. Testere gibi acık bana acık banadır, ortaklaşadır yani. O nedenle vatandaşlarımız bu işe böyle bakıyorlar, baktırmaya çalışıyoruz. O sıkıntıları da inşallah seçim gününe kadar buharlaştıracağız. Vatandaşlar listelere daha doğru bir odaktan bakma şansını yakalayacaklar.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Öncelikle size ve çalışma arkadaşlarımıza böyle bir söyleşi imkanı bana sağladığı için teşekkür ediyorum. Bütün yurttaşlarımızı gönülden selamlıyorum. Barış işinden, dostluk içerisinde birbirlerini incitmeden, demokrasinin hoşgörü ilkesini çalıştırarak bir seçim girmeyi sağlıyorum, hepsine saygılarımı söylüyorum.

Adnan Keskin kimdir?

Adnan Keskin, 9 Ocak 1942'de Denizli Çivril'in Ömerli köyünde doğdu. Babasının adı Sadettin, annesinin adı Emine'dir. Avukat; Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Serbest avukat olarak çalıştı. 2007-2010 yılları arasında Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. 16 (5), 18, 19 ve 20. Dönemlerde Denizli Milletvekili seçildi. 52. Hükümette Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yaptı. 24. Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amiri oldu. Keskin, evli ve 2 çocuk babasıdır.

RÖPORTAJ: FATMA TUFAN - İSTİKLAL