Yılmaz, 2025 yılı bütçesi üzerine yapılan görüşmelerin son gününde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda bir konuşma gerçekleştirdi.
17 Ekim’de TBMM’ye sunulan 2025 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi’nin 12 günlük yoğun ve özenli çalışmaların ardından son aşamaya geldiğini ifade eden Yılmaz, süreç boyunca emeği geçen ve katkı sağlayan herkese teşekkürlerini iletti.
İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy’u, doğum ve vefat yıl dönümüne denk gelen anma haftası vesilesiyle anan Yılmaz, Ersoy’un Birlik şiirinden "Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz" ve İstiklal Marşı’ndan "Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın belki yarın, belki yarından da yakın" dizelerinden ilham alarak büyük ve güçlü Türkiye hedefi doğrultusunda kararlılıkla ilerlediklerini dile getirdi. Ayrıca, Mehmet Akif’in dizelerinde ifadesini bulan milli birlik ve dayanışma ruhuna sıkı sıkıya bağlı olduklarını da vurguladı.
Yılmaz, AK Parti olarak bugün 23’üncü bütçeyi sunduklarını, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin 7’nci, Türkiye Yüzyılı'nın ise 2’nci bütçesini hazırladıklarını belirterek şu açıklamaları yaptı:
“Burada çok sayıda değerlendirme ve eleştiri yapıldı. Tüm görüşlere saygı duyuyoruz. Bazı üslup farklılıklarına katılmasak veya fikir olarak ayrışsak da değerli bir müzakere sürecini tamamlamış bulunuyoruz. Soruların hepsine tek tek yanıt vermek zaman açısından mümkün olmasa da genel bir değerlendirme yapmak isterim. Muhalefetten arkadaşlarımız, hükümete yönelik detaylı eleştiriler getirdiler ve başarısız bir hükümet olduğumuzu kanıtlamaya çalıştılar. Ancak başarısız bir hükümet üst üste 23 bütçe sunamaz. Nihai kararı millet verir ve bunu sandıkta yapar. Milletimizin değerlendirmelerine her zaman saygı duyuyoruz. Bu süre zarfında milletimizin desteğiyle bu imkânı bulduğumuz için şükranlarımızı sunuyoruz.”
"ÜLKEMİZİ KALKINDIRMAYI HEDEFLEYEN BİR BÜTÇE"
2025 yılı bütçesini milletin takdirine sunarken gerçekçi adımlarla ve ortak bir gelecek vizyonuyla hareket ettiklerini dile getiren Yılmaz, "Her bir bütçe kalemini ve yatırım kararını, Türkiye Yüzyılı hedeflerimize uygun şekilde, ekonomik istikrarı güçlendirmek ve toplumsal refahı artırmak amacıyla şekillendirdik." diye belirtti.
Yılmaz, “Bizim nazarımızda, bizim perspektifimizle bütçemiz bir istikrar, icraat ve kalkınma ve bütçesidir. 85 milyonun, 81 ilimizin, tüm toplumsal kesimlerin bütçesidir. Depremin yaralarını saran, ülkemizi geleceğe çok daha sağlam temeller üzerinde hazırlayan Türkiye Yüzyılı'nın 2'nci bütçesidir. İstikrar içinde büyümeyi ve kalıcı sosyal refah artışını hedefleyen sağlam politikaların bütçesidir. Daha müreffeh, katma değeri yükselen bir Türkiye'nin bütçesidir. Eğitimden sağlığa, kalkınmanın en kilit unsuru olan beşeri sermayeyi güçlendirmeyi hedefleyen bir bütçedir. Ülkemizin fiziki altyapısındaki eksiklikleri tamamlamayı hedefleyen bir bütçedir. Tarımdan sanayiye hizmet sektörlerine uzanan bir şekilde üreten Türkiye'nin bütçesidir. Daha huzurlu ve güven içinde bir ülkenin bütçesidir. Bölgesinde ve küresel düzeyde çok daha aktif, etkili bir güç olan devletimizin bütçesidir. Büyük ve güçlü Türkiye Cumhuriyeti'nin bütçesidir. Aziz milletimizin, kerim devletimizin bütçesidir. Mazlumların umudu, ülkemizin tecrübeli ve dirayetli lideri, milletin adamı Recep Tayyip Erdoğan'ın Gazi Meclis'imizin takdirlerine sunduğu bütçedir.” dedi.
TÜRKİYE İÇİN ALTIN DEĞERİNDE
Yılmaz, ekonomik istikrar ve toplumsal refahı önceleyen bu bütçeyle yapısal dönüşüm hedeflerini desteklediklerini ve kaynakların eğitim, sanayi, tarım ve enerji gibi alanlara gelişimi güçlendirecek şekilde aktarılacağını söyledi.
Seçimlerin tamamlanmasıyla birlikte siyasi belirsizliklerin ortadan kalktığını ifade eden Yılmaz, ardından oluşan siyasi güven ve istikrar ortamında yeni bir programın devreye alındığını belirtti. Yılmaz, bu sürecin önemine dikkat çekerek, “Ekonomik politikalar açısından bu ortamın değeri çok büyük. Siyasi istikrarın ve güvenin bulunmadığı bir ortamda, dünyanın en iyi programlarını da hazırlasanız başarılı olmanız mümkün değil. Ancak siyasi istikrar ve güven ortamı sağlandığında bu politikalar etkili hale geliyor.” dedi.
Türkiye’nin şu anda oldukça kritik bir dönemden geçtiğini vurgulayan Yılmaz, “Seçimlerini gerçekleştiren Türkiye, önümüzdeki süreçte belli bir vadesi olan, seçimsiz bir döneme girmiş durumda. Bu süreç bizim için altın değerinde. Milletimizin beklentileri ve ülkemizin hedefleri doğrultusunda bu dönemi en iyi şekilde değerlendirme kararlılığındayız.” ifadelerini kullandı.
Siyasi güven ve istikrarın yanı sıra öngörülebilirliğin de ekonomik politikalar için büyük önem taşıdığını dile getiren Yılmaz, şu açıklamayı yaptı:
“Ekonomi politikalarınızı orta vadeli ve öngörülebilir bir şekilde ortaya koyduğunuzda, hem yatırım ortamını iyileştiriyor hem de farklı karar alıcıların yol haritalarını oluşturmasına olanak sağlıyorsunuz. Bunu nasıl başardık? Orta Vadeli Program, 12. Kalkınma Planı, yıllık programlar ve nihayet bütçemizle bu zemini oluşturduk. Siyasi istikrar ve güven ortamında, belirsizliklerin en aza indiği bu dönemde ekonomimiz güçlü bir şekilde yoluna devam ediyor. Bu yaklaşımın sonuçlarını da net şekilde görüyoruz. Geçen yıl uygulamaya koyduğumuz programla uluslararası sermaye girişinin hızlandığını, rezervlerimizin arttığını, kur oynaklığının azaldığını ve finansman koşullarının iyileştiğini gördük.”
Yılmaz, ekonomik dengelenme sürecinin Türk lirasını desteklediğini ve TL varlıklara olan ilginin arttığını ifade ederek, “Rezervlerdeki artış ve kurun istikrarlı seyri, enflasyonla mücadeleye de katkı sağladı. Merkez Bankası’nın brüt rezervleri bu süreci en iyi şekilde yansıtıyor. Geçen yıl mayıs ayında 98,5 milyar dolar olan rezervler, 13 Aralık 2024 itibarıyla yaklaşık 165 milyar dolara ulaşarak rekor seviyeye çıktı. Swap hariç net rezervlerdeki artış ise çok daha dikkat çekici boyutlarda.” dedi.
Kur korumalı mevduattan hızlı bir şekilde çıkış sağlandığına da değinen Yılmaz, bu adımın finansal piyasalar üzerinde olumsuz bir etki yaratmadan başarıyla yürütüldüğünü söyledi. Yılmaz, “Geçen yıl ağustos ayında 3 trilyon 408 milyar liraya kadar yükselen kur korumalı mevduat, 13 Aralık 2024 itibarıyla 1 trilyon 170 milyar liraya kadar geriledi. Dolar bazında ise 30 milyar dolara yaklaşan bir seviyeye düştü. Bu, ciddi bir gerileme anlamına geliyor ve kur risklerinin azalması açısından önemli bir adım.” açıklamasında bulundu.