İspanya’nın kuzeyindeki El Mirón Mağarası’nda bulunan ve "Kırmızı Kadın" olarak adlandırılan 19.000 yıllık bir bireyin DNA’sı, bilim insanlarını şaşırtan yeni bilgiler ortaya koydu. New Mexico Üniversitesi ve Viyana Üniversitesi araştırmacıları tarafından yürütülen çalışmada, mağaradaki toprak örneklerinden elde edilen DNA analizleri hem tarih öncesi insan göçlerine hem de o dönemin ekosistemine dair önemli ipuçları sundu.
Kırmızı Kadın keşfi DNA incelemesi şaşırttı
Viyana Üniversitesi’nden Pere Gelabert ve Victoria Oberreiter liderliğindeki ekip, daha önce "Kırmızı Kadın"ın kemiklerinden ve diş taşlarından elde edilen DNA'yı incelemişti. Ancak bu kez toprak DNA’sı analiz edildi ve hiç bulunmamış hayvan türlerinin varlığı tespit edildi.
Kırmızı Kadın DNA izleri tarihe ışık tutuyor
Çalışmada en dikkat çeken bulgulardan biri, mağarada hiçbir fiziksel kalıntısına rastlanmamış bazı hayvan türlerinin DNA izlerinin toprakta korunmuş olmasıydı. Buna göre o dönemde bölgede vahşi köpek türlerinden dhole, leopar, sırtlan, yünlü mamut, gergedan ve ren geyiği gibi hayvanların yaşamış olduğu tespit edildi.
Buzul Çağı ekosistemi hakkında merak edilenler
Bu keşif, Buzul Çağı ekosisteminin düşündüğümüzden daha karmaşık ve çeşitli olduğunu gösteriyor. Özellikle, sırtlanlar ve yünlü mamutlar gibi soyu tükenmiş türlerin izlerinin bulunması, bölgenin bir zamanlar çok daha zengin bir yaban hayatına sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Tarih öncesi göçlerin DNA izleri
Araştırmacılar, mağarada bulunan insan DNA'sının, Fransa ve İspanya’daki 25.000 ila 21.000 yıl öncesine tarihlenen diğer arkeolojik sitelerdeki kalıntılarla benzerlik gösterdiğini keşfetti.
New Mexico Üniversitesi’nden Lawrence Straus, bu durumun Buzul Çağı’nda Avrupa’daki büyük göç hareketleriyle bağlantılı olduğunu belirtti. “Bu insanlar, sertleşen iklim koşulları nedeniyle daha sıcak bölgelere, özellikle İber Yarımadası’na çekilmişlerdi” diyen Straus, bu grupların zamanla genetik olarak "Kırmızı Kadın"ın ataları haline geldiğini ifade etti.
"Kırmızı Kadın" kimdir?
Mağarada özenle gömülmüş ve kemikleri kırmızı oker ile kaplanmış olan "Kırmızı Kadın", büyük olasılıkla dönemin toplumu içinde önemli bir figürdü. Kırmızı oker, tarih öncesi topluluklarda ritüel amaçlarla kullanılan kutsal bir maddeydi ve bu bireyin yüksek bir statüye sahip olabileceğine işaret ediyor.
Yeni DNA analizleri, onun atalarının Buzul Çağı boyunca Avrupa’nın farklı bölgelerinde yaşamış ve zamanla İber Yarımadası’na göç etmiş topluluklar olduğunu kanıtladı.
Tarih öncesi dünyayı aydınlatan DNA teknolojisi
Bu çalışma, DNA analizlerinin artık sadece insan kalıntılarından değil, toprak gibi dolaylı kaynaklardan da yapılabileceğini göstererek, arkeolojik keşiflerde yeni bir çağın kapılarını aralıyor.
Kırmızı Kadın’ın toprak DNA’sı, yalnızca onun kimliğiyle ilgili değil, aynı zamanda Buzul Çağı’ndaki büyük göçler, ekosistem ve avcı-toplayıcı toplulukların yaşam şekilleri hakkında da benzersiz bilgiler sunuyor.
Araştırmacılar, benzer analizlerin gelecekte diğer arkeolojik alanlarda uygulanmasıyla kayıp insan topluluklarının, nesli tükenmiş hayvanların ve değişen çevresel koşulların daha iyi anlaşılabileceğini vurguluyor.